Acun Ilıcalı’nın yabancı kanallardan
görüp devşirdiği yarışmalarla ününe ün kattığını bilmeyen var mı? O
yarışmalardan biride “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışmasıdır. Bu yarışmalar
günlük gerilimlerden bunalan insanların zihin boşalmalarını sağladığı, sabun
köpüğü programlardır. Bu yanıyla bu tip programların bir faydası olduğu
söylenebilir. Çünkü iktidarlar toplumu ayrıştırıp birbirinden kopararak taraf
durumuna düşürürken derin çelişkilerle beslenir. Derin çelişkilerse toplumun
ortak paydasını yok eder. Bu zihin boşaltma anları olmasa toplumun bir arada
olması nerdeyse mümkün olamayacaktır.
Toplumsal barışı bu programlara
bağlamakta yanlıştır. İçerik olarak kişisel mücadeleden başka bir şey vermeyen,
beklide fazladan gösteri dünyasına yeni yüzler kazandıran bu programların
katılımcılarına da bakarak ne kadar boş işlerle uğraşıldığını görmek mümkündür.
Sanki bütün toplumun tek gayesi burnunun üstünde kürek, sandalye v.b şeyler taşımaktır.
Sanki bu tip yarışmalarla en olmadık matematik sonuçlara ulaşmak için profesör
olmaya gerek yok tezi işlenmektedir. Bu yanıyla ülke eğitim programları
gereksizdir izlenimi verilerek kaldırılmak istenmektedir sanki.
Bir çoğumuz dünyanın kırılan en
çılgın rekorlarının toplandığı “Guiness” rekorlar kitabını duymuşuzdur. Orda da
böyle boş uğraşların onaylandığını görürüz. Dünyanın böyle konulara ilgisi
büyük.
Yavuz Sultan Selim’e vezirleri,
bir adamın hüneri olduğunu söyleyerek huzura kabul edilmek istediğini
bildirirler. Yavuz bütün cevvalliğiyle o adamın huzura getirilmesini buyurur.
Adam huzurda bir çok temennalardan sonra yapacağı şeyin dünyada bir başkası
tarafından yapılmadığını ve bunu padişaha sunmaktan büyük onur duyduğunu söyler.
Yavuz adama ne yapacağını sorar. Adam cevap vermek yerine gösterisini icra
etmeye başlar. Bir dikiş iğnesini yere saplar. Kendisi on metre geriye gider.
Karşıdan bir ip atarak iğnenin kulağından geçirir. Bu hüner karşısında herkes
şaşkınken Yavuz Sultan Selim; “Bu adama tiz yüz altın verile, böyle boş işle
milleti uğraştırdığı için yüz değnekte vurula” der.
Acun Ilıcalının yaptığı
programlara hep bu gözle baktım. Bir şey yapıyor görünüp hiçbir şey yapmıyor
olmak bu olsa gerek. Başarısız mı buluyorum diye sorarsanız, hayır derim, asla
bunu demiyorum. Buradan bir şey daha ortaya çıkıyor. Başarıda
göreceleştiriliyor bu sayede.
Hazırlanış ve sunum başarılı, ama ortaya çıkan şeyin içi
boş.
Oldum olası yarışmayı sevmem.
Benim düşüncemin ne kadar kabul edilir bir düşünce olduğunu kanıtlama derdinde
değilim. Yarışmayı kaybedersem bu düşüncem veya ortaya koyduğum şey yaşamayacak
mıdır? Yada yarışmayı kazanırsam ne kadar haklıyımdır? Diğer şeyleri baskılamış
örtmüş olmam mı? Peki seçici kurullar neye göre beni değerlendirecekler? O
kurul beni değerlendirecek bilgi birikimine sahip midir?
Sanat ve bilim yarış atı
değildir. Yarış atları sahibine ve binicisine kazandırırken sanat ve bilim
topluma kazandırır. O yaygınlaşma özelliği taşır. Yaygın olarak varlığını ve
yararlılığını sürdürür. Özellikle sanatın yararlı olmak gibi bir amacının
olması zorunluluğu da yoktur.
“Yetenek Sizsiniz Türkiye”
yarışma programından başka bir sonuçla daha karşılaşıyoruz bence: O da engelli
ve çocuk istismarıdır. Hatırlarsanız ilk “Yetenek Sizsiniz Türkiye” yarışma
programında görme engelli bir yarışmacıyı tanımıştık. Daha sonraki yıllarda
yapılan yarışmalarda da engelli veya çocuk yarışmacılar görmeye devam ettik.
Burada kimilerinin derecelere girmesi yarışmacının halk tarafından acıma
hisleriyle mümkün olmuştur. Bir yarışmacının darbuka çalarak ağzıyla yaptığı
bağlama sesinden başka dişe dokunur gösterisi olmamasına rağmen bu yere gelmesinin
başka bir açıklaması olamaz.
Bir çok yetenek; org çalan, detone sesle şarkı söyleyen küçük
çocuk veya engelli yarışmacı yüzünden oralara gelememişti. Bir engelli olarak
bu durumdan hep utanmışımdır. Anayasaya sokulan engelliler için pozitif
ayrımcılık bumu? Bize sirk maymunluğu yapmak konusunda mı pozitif ayrımcılık
uygulanacak?
Bu bizim kültür anlayışımızı da göstermiyor mu? Burada
engelliler istismar edilmiştir bana göre. Ayrıca Türk kültüründe bükemediğin
bileği öp anlayışı vardır. Görme engelli bir yarışmacının lafazanlığını yarışma
sonunda kazananı tebrik etmeyişiyle de gördük.bütün güzel sözleri yarışmaya
devam etmesine verilen izin kadarmış. Elenirken kimseyi tebrik etmemişti çünkü.
Oysa 12 yaşındaki çocuk yarışmacı 3. olarak elenirken kalanları tebrik ederek
erdemin ne olduğunu göstermişti.
Böyle yarışmalar halk oyuna
sunulunca sulandırılmış oluyor. Acun yarışma birincisine verilen ödülü halkın
gönderdiği sms’lerle halka ödettiği için ortaya çıkan ucube bir sonuçtur.
Sonuç olarak kelimeyi bitişik yazarsak “Yeteneksizsiniz”
olumsuzlamasının, ayrı iki kelime olarak yazarsak “Yetenek Sizsiniz”
belirlemesinin çıktığı bir yarışmadan yetenekler kadar kendini yetenek
sananları da çoook gördük. Bu yarışma devam ettiği sürece daha çoook
göreceğimizden eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder