30 Mayıs 2011 Pazartesi

ÖZEL KONU BAŞKENTLERİ 1


ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE

Herkes için doğup büyüdüğü kent çok önemlidir. İnsan daha sonra nerde yaşarsa yaşasın, o kent insana masal kenti gibi görünür. İşin bu yanı bir yana bırakılıp gerçeklerle yüzleşmek gerekirse asıl olan kentlerin sunduğu yaşama kalitesidir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde öne çıkan kentler yaşam kaliteleri kadar, içlerinde barındırdığı özelliklerle de bilinirler. Kimi tarihsel, kimi sanatsal, kimi endüstriyel, kimi ticari merkezler olmayı başarmışlardır. Kentimiz Sakarya’da böyle bir süreçten geçmektedir. Yazı dizimizi kentimiz Sakarya’nın muhtemel gelişmesinin neleri kapsaması veya içermesi konusuyla bitireceğim.

Ülkemiz her bölgede ayrı ayrı öneme sahip, tarihsel dokusu olan, yeni yeni özellikler kazanan kentler bakımından oldukça zengindir. Bu zenginlik yereldir ve bugün ekonomik hayata katkısı olmayan özelliklerdir. Hepsinin tarihsel, dinsel ve edebi önemi vardır ama bir veya bir kaçı dışında hiçbiri günümüz şartlarına uygun uzmanlık düzeyine erişmiş değildir.

Turizmin başlangıcı, bütün dinlerdeki kutsal yerleri ziyaret demek olan hac’a dayanır. Semavi ve kimi batîni dinlerde “hacı” olmak vardır. 20.yy ikinci yarısında batılı ülke ekonomilerinin gelişmesi sonucu artan refahla birlikte turizm boyut değiştirerek yaygınlaşmıştır. Mesleki ve estetik uzmanlıklarda turizmin gelişip artmasına yol açmaktadır. Dünyanın teknoloji devrimiyle ulaştığı son nokta budur. Artık turizmin çeşitliliği çok zenginlerin tekelinde değildir. Herkese bütçesine uygun turizmi seçme imkânları sunulmaktadır. Dünya bu yönüyle de küçülmüştür. Ulaşılamaz kentler artık nerdeyse hiç yoktur.

Özellikleriyle öne çıkan kentlere örnek olarak ilk kent hangisi olsun diye düşündüm. İnsanlık kadar eski bir kenti, üç büyük din için tarihsel önemi nedeniyle Kudüs’ü seçtim. İzin verirseniz dinlerin başkenti Kudüs’le başlayalım

DİNLERİN BAŞKENTİ KUDÜS

Dünyanın en eski ve en kutsal sayılan kentlerinden biri olan Kudüs, tek tanrılı üç büyük dininin, inançlarının toplandığı, birbiriyle yarıştığı ve çarpıştığı bir merkez olma özelliğini taşır. Şehrin ufacık bir köşesi ise bugüne kadar süregelen mücadelelerin odak noktasını oluşturuyor. İşte bu köşecikte üç dinin kutsal mekânları yer alıyor: Mescid-i Aksa, Kutsal Mezar (Kamame) Kilisesi ve Ağlama Duvarı.

İlk Tunç Çağı’ndaki adı “Tanrının kurduğu yer” anlamına gelen Uruşalim olan Kudüs’e, Romalılar döneminde Aelia deniliyordu. Bu ad, Arap egemenliğinin ilk dönemlerinde de kullanılmıştı. Daha sonra El-Kudüs (El-Kuds) ve Beytü’l-Makdis adlarını almış olan Kudüs kentinin, Latince adı Jerusalem; İbranice adı ise Yeruşalayim, “Barışın görüldüğü yer” anlamına geliyor. Ancak kentin kurulduğu günden beri 36 savaşa sahne olduğu ve 18 kez yakılıp yıkıldığı biliniyor. (Bazı kaynaklara göre 100 savaş görmüş, 32 kez de yakılıp yıkılmış.) Musevi din adamlarının, “Kudüs dünyanın gözbebeğidir, ona düşen bir kıl bile bütün dünyayı rahatsız eder” sözü sanki bu savaşları doğruluyor.

Kısaca andığımız tarihiyle görüldüğü gibi Kudüs semavi dinlerin ortak başkenti olması nedeniyle hiç paylaşılamamıştır. Kudüs’ün paylaşılamamasının temelinde, yerleşim bölgelerinin yani Müslüman, Hıristiyan ve Musevi mahalleleri ile kutsal mekanların birbirlerinden net çizgilerle ayrılamıyor olması yatıyor. Ayrıca bir dinin kutsal mekanları, diğer iki din için de kutsal sayılıyor. Mescid-i Aksa Camii, Müslümanların olduğu kadar Museviler için de kutsal bir mekânda bulunuyor. Hıristiyanlar için kutsal olan Kutsal Mezar Kilisesi, iki camiinin ortasında yer alıyor. Ağlama Duvarı, Hz. Peygamber’in Mirac gecesinde Burak adlı atını bıraktığı yer olarak biliniyor.

Bugün şehirdeki dört mahalleli bölünme (Müslüman, Hıristiyan, Ermeni ve Yahudi mahalleleri) temelde bu kutsal mekânların etrafında örgütleniyor. Ağlama Duvarı’nın Mescid-i Aksa’nın batı duvarında olması ve Kamame Kilisesi’ne giden Hıristiyan Haç Rotası (Via Dolorosa)’nın yine Mescid-i Aksa’nın kuzey sınırından geçmesi, mahallelerin neden içiçe olduklarını ve paylaşım meselesinin Mescid-i Aksa’yı üzerinde taşıyan Harem-i Şerif (Mabed Tepesi)’te kilitlendiğini daha iyi anlatıyor. Bu nedenle Yahudiler Harem-i Şerif’ten bahsederken Kudüs’ün Kalbinin Kalbi anlamına gelen “Lev libo sel Yeruşalim” diyorlar.

Kudüs işte bu nedenle dinlerin başkentidir.

Din konusunu burada bırakıp diğer konu başkentlerine geçelim.

DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 02.05.2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder