31 Temmuz 2012 Salı

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 30


Yazı dizimizin bu bölümünde 5 ünlümüzü konu edindim. İlk olarak tiyatro ve sinema oyuncumuz Engin Yüksel’le yazı dizimize başlayacağım. Ardından sırasıyla pop şarkıcısı Funda Arar’a, dizi ve reklam filmleri oyuncusu ve güzelliğiyle dikkatleri çeken Gülcan Arslan’a, “uzaylı türkücü”müz Mustafa Topaloğlu’na ve forvet oyuncusuyken defans oyuncusu olan, defans oyunculuğuyla Galatasaray’a transfer olacak kadar yükselen futbolcu Orhan Ak’a yer vereceğim. 


ENGİN YÜKSEL

1969 Sakarya doğumlu olan Engin Yüksel 1990’da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümüne başladı. Öğrenciliğinde Dormen Tiyatrosunda,
“Şahane Züğürtler”, “Beşten Yediye”, “Hastalık Hastası”, “Sevgilime Göz Kulak Ol”,
“Zafer Madalyası” “Alo Arkadaş”, “Kare As” “Bit Yeniği” ve “Neredeyse Kadın”, oyunlarında oynadı. Konservatuarı 1995’te bitirdi. Yüksel, Uzun yıllar televizyon dizilerinde oynadı. 2009 yılında “Dün Gece Yolda Giderken Komik Bir Şey Oldu” müzikal oyunuyla ve 2010 yılında sahnelenen “Ben Patronum”la tekrar tiyatroya döndü. “Hür Adam”, “Cenneti Beklerken”, “Son Osmanlı”, “Ev”, “Hoş geldin Hayat”, “Dinle Ney’den” ve “Gönül Yarası” filmlerinde de önemli rollerde oynayarak sinemada da yer alan usta oyuncu, tiyatro oyunlarının yanısıra televizyon dizi filmlerinde rol almayı sürdürmekte ayrıca filmlerde seslendirme çalışmaları yapmaktadır.


***

FUNDA ARAR


Funda Arar’da şehrimizin suyunu içmiş sanatçılarımızdandır. 1975 Ankara doğumlu olan Arar, babasının görevi nedeniyle ilkokulu Ankara’da, ortaokul ve liseyi Muğla ve Adapazarı’nda okudu.
Küçük yaşlarda müziğe ilgisi ve yeteneği olduğu fark edildi. Bu yüzden ilkokulda okurken kendisine mandolin ve solfej dersleri verilerek müziğe başlaması sağlandı. 1992’de İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nı kazandı. Konservatuarı bittikten sonra, iki yıl müzik öğretmenliğiyle birlikte şarkıcılık yaptı. Titiz bir repertuar seçiminin ardından bir buçuk yıl yoğun bir çalışma temposu geçirdikten sonra 2000 yılı Mart ayında “Sevgilerde” albümünü çıkardı.

Funda Arar, Necip Fazıl Kısakürek şiiri “Kaldırımlar”la tanındı. 2000 yılında çıkan albümde Kaldırımların Yanı sıra Behçet Necatigil şiiri “Sevgilerde”, Gülsüm Cengiz şiiri “Yağmur”, Şeyda Kılınç şiiri “Ay Doğmadan Gel” yer aldı. Sanatçımızın  Kaldırımlar’daki güçlü sesi ve usta yorumu dikkatleri çekti.

2001 Şubat ayında Kıraç’la birlikte yaptığı düet albümle müzikseverlerin kalbini bir kez daha kazandı. İlk klibi bu albümdeki “Sevgiliye” şarkısına çekildi.  “Sevgiliye” albümünün özelliği Funda Arar’ın besteciliğinin gün yüzüne çıkmasıdır. Bu yönüyle de müzikseverler kendisini çok beğendi. Sözü ve Müziği Funda Arar’ın olan “Seni Düşünürüm” klibinin yayınlanmasıyla birlikte onu çok daha geniş kitlelerce bilinir oldu. 

***

GÜLCAN ARSLAN

Kanal D’de yayınlanan “Bir Çocuk Sevdim” dizisinin Minesi’ni bilir misiniz? Mine rolüyle izlediğimiz o güzel ve mahzun bayan Gülcan Arslan’dan başkası değil.

Gülcan Arslan 1 mayıs 1986 Sakarya doğumludur. Sadri Alışık Kültür Merkezin’de tiyatro eğitimi aldı. Birçok dizi film ve reklam filmlerinde oynadı.

TRT-1’ yayınlanan ” Sardunya Sokak ” adlı diziyle onu ilk kez tanıdık. 2008’de Show Tv’de gösterime giren “Sınıf ”  dizisinde oynadı. Yine 2008 yılında gene kanal D ekranlarında da  “Hepimiz Bir…imiz İçin” dizi filminde izledik kendisini.
Aynı yıl “atv” ekranlarında yayınlanan “Gurbet Kuşları” adlı dizide oynayarak çekimlerle geçen yoğun bir yıl yaşadı. 2009’da TRT-1’de gösterilen “Kafkas”, 2010’da Show Tv’de
Gösterilen “Kahramanlar” dizilerinde oynadı.

Adını en fazla duyuran “atv”’’de yayınlanan ve başrol oynadığı “Her Şeye Rağmen ”  dizisi oldu. 2011’de kanal D’de yayınlanan gene başrol oynadığı, sezon finaliyle geçen ay tatile giren, gelecek sezon devam edecek olan “Bir Çocuk Sevdim ” dizisiyle ekranlarımızı süsledi.
Dizi haricinde reklam filmlerinde de oynadı.

Oyunculuğu kadar güzelliği de dikkat çekiyor. 1,72 boyunda ve 57 kiloda olan yeşil gözlü sanatçımızın daha büyük başarılara imza atmasını şehir halkı olarak kendisinden bekliyoruz.

***

MUSTAFA TOPALOĞLU

Mustafa Topaloğlu, 1957 yılında Sakarya’nın Karasu Kızılcık Köyünde doğdu. Artvin Hopalı baba, Trabzonlu annenin 11 çocuğundan biri olarak fakir bir ailede çocukluk geçirdi.. İlkokulda okurken pazarlarda çalıştı, simit sattı, boyacılık yaptı. Sakarya Meriç Lokantasında önce bulaşıkçılık sonra komilik ve ardından garson oldu.

Mustafa Topaloğlu, okul yıllarında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek hafız olduğunu söyledi. “Sömestr ve yaz tatillerinde din hocalarımdan ders alıyordum ve büyük bir aşkla Kuran-ı ezberlemek için uğraşıyordum. Kur’an-ı Kerim’i ezberledim ve hafız oldum. Kendimi hem dini hem de beşeri ilimle donattım” dedi. Babası din adamı olmasını istediysede, kendisi müziği seçti. “Oy Oy Emine” türküsüyle şöhreti yakaladı. Mustafa Topaloğlu, sıradışı hikâye ve konuşmalarıyla da ünlüdür. Uzaylılarla ilgili konuşmalarından sonra da adının önüne Uzaylı Türkücü namını kazandı. 1 Eylül 2003 de ölen abisi Müzik yapımcısı Hilmi Topaloğlu ve Burhan Aydemir’le 1992 yılında “Nokta Müzik” firmasını kurdu. Kısa bir süre sonra firmadan ayrıldı. Kendisi ayrıldıktan sonra “Nokta Müzik” olan firmanın adı “Prestij Müzik” olarak değişti. Kendisinden 25 yaş küçük bir kıza gönlünü kaptırınca resmi nikâhlı eşi Hasibe Hanım boşanmaya yanaşmadı. Bunun üzerine Mustafa Topaloğlu imam nikahı kıyarak evlendiği eşi Derya Yüksel Hanımı, “Topaloğlu” soyadını alsın diye ünlü türkücünün babası evlat edinerek kendi nüfusuna yazdırmış. Bu evlilikten adını Hilmi koyduğu bir erkek çocuk sahibi oldu. Ünlü televizyoncu Acun Ilıcalının İkinci kez düzenlediği “Survivor Gönüllü Ünlüler” adlı yarışmaya 2012 baharında katılan Mustafa Topaloğlu 55 yaşındadır.

***

ORHAN AK 

Orhan Ak 29 Eylül 1979 tarihinde Sakarya’nın şirin ilçesi Kocaali’nin Koğükpelit köyünde doğdu. Orhan Ak Sakarya’da amatör küme takımı Et Balık Sporda futbola başladı. Burada oynarken fark edildi ve Türk Genç millî futbol takımlarına çağrıldı. İlk milli maçını 22 Şubat 1995 tarihinde Almanya'yla oynanan U-15 millî hazırlık maçında oynadı. Bu maçın ardından  birçok Süper Lig takımının ilgisini kazandı. Gelen tranfer tekliflerinden zamanın Marmara Bölgesi’nin önemli takımlarından olan Kocaelispor’un teklifini kabul etti. 15 yaşında
Kocaelispor altyapısına transfer oldu. 1996 yılında profesyonel olarak geçiş sözleşmesiyle Kocaelispor’un A takımına geçti. Kocaelispor A takımıyla ilk resmî maçında 8 Şubat 1997 tarihinde Beşiktaş’a karşı oynadı. Bu maçtan sonra sık sık forma giyme şansı yakaladı. Aynı sezonun sonunda Kocaelispor’la kulüp tarihinde ilk kez Türkiye Kupası’nı kazandı. 2003 yılında Galatasaray’a transfer oldu 24 Temmuz 2007 tarihinde Galatasaray’ın eski teknik direktörü Karl Heinz Feldkamp tarafından kadro dışı bırakıldı ve sezonun kalan kısmı için Ankaraspor’a kiralandı. 2008’de Antalyaspor’a transfer oldu. Galatasaray da oynarken Orhan, Cihan, Song ve Tomas’la zamanın en iyi defans hattını oluşturmuşlardı.

2010 yılının Temmuz ayında Süper ligin yeni takımlarından Bucaspor’a transfer oldu. Sezonun sonu takımdan olaylı bir şekilde ayrıldı.
2011-12 sezonunun yaz transfer döneminin son gününde 1. Lig ekiplerinden Boluspor’a transfer oldu.
Bu yıl 9 temmuz 2012 tarihinde süper ligin yeni takımlarından Elazığspor’a transfer oldu


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 30.07.2012 

29 Temmuz 2012 Pazar

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 133


Sıcakların kavurduğu bir yazın bir ramazan gününde hepinize merhaba sevgili okurlarım. Belkide bu yılın en sıcak günlerini yaşıyoruz. Nerdeyse gündüzleri hayat duracak. Küresel ısınmanın bir sonucu olduğu söylenen bu sıcakların her yıl artarak devam edeceği söyleniyor. Dünya ısınırken güney sınırımızda ısınıyor. Suriye üzerine oynanan oyunlarla orda da bir kürt bölgesi oluşturuluyor. Suriyeli Kürtler Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle birleşme eğilimindeler. Bu Türkiye’nin sınırlarını tehdit eden gelişmeden kaçış yok, öyle anlaşılmasın; Pazar yazılarımın konusu gereği şiire dönüyorum. Bugün Ahmet Ada’ya ve şiirlerine yer vereceğim.  

Önce kendisini tanıyalım.

Ahmet Ada1947 yılında, Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Ceyhan Lisesi’nde okurken eğitimini şartları elvermediği için yarıda keserek bir takım işlerde çalıştı. Kayseri’de devlet memuru olarak bulundu. Edebiyat hayatına 1970 yılında şiir yazarak başladı. Yazıları,  şiirleri Hakimiyet Sanat, Saçak, Dönemeç, Somut dergilerinde yayınlandı. İlk şiirlerinde İkinci Yeni akımının etkileri görünür. Daha sonraki şiirlerindeyse Ahmet Arif ve Nihat Behram’ın doğa tasvirciliği ve ses vurgulamalarından izler vardır. Yöresel renklerle işlenmiş, lirik, yumuşak şiirleriyle günümüz toplumcu gerçekçi şairlerindendir.
 
...

ABLAM İÇİN GAZEL

Ablam çiçekli basma giyerdi.
Gurbet ustasıydı,
Sıla mı,hüzün saatleri mi?
Eylülün ilk haftasıydı.

Saçlarını tarasa akıp giderdi onlarca keder.
Darılsa bana kumral bir yalnızlığa başlardı.

Verandanın köşesinde siyah- beyazdı sesi.
Ablam yaşasaydı solgun şarkılar söylerdi.

Eylül müydü albümden düşmüş sonbahar mı?
Ne güzel güldü bütün özlemi sarardı.

Bir gün kalbi kuş uçmayan atlaslara gömüldü.
Yaşasaydı kuş olup cezayir menekşelerine konardı.

AHMET ADA

***

ACIYLA AKRAN

Burda mayalanan aşkın yedeğinde
Gün vurdu mu yüzünü sulara
Bir haber beklerim sevinçli
Ulaşan mermere, taşa, içerdeki dosta
Usulcacık bir türküye girer gibi
Bir haber; kuşların kanadında

Burda taşrada bir esimlik rüzgar
Üşüttü mü gül yaprağını gizlice
Duyarım yüreğimde sessizce
Geri gelmeyecek örselenmiş gençliğimi

Bir haber döndürebilir beni
Buğulu mavi bozkır günlerime
Sarınıp yıldızlı gecelere, öyle ki
Çekip gidebilirim ipsiz serseri
Çalımsız bir ıslık tutturarak
Kırık dökük dizelerime benzeyen

Burda ırmağın sesinden başka
Yüreğimi uslandıracak kimse kalmadı
Haber gönder, çık gel, acıyla akranım artık
Ağarabilir usulca göğsümdeki karaltı.

AHMET ADA

***

AŞKI BULURUM

Öpüşün karanfil kokardı aşkı bulurdum
Işık hızını geçen bir uçakta aşkı
Bulutlar tükenir kuşlar görünmezdi
Yitip giderdi altımızda nice denizsiz kent
Çelik gürültüleri arasında sayısız çiçek

Mutlu ederdim seni kadınım olurdun

Seninle ikimiz ilkyaz gibiydik
Sevda avcumuzda tuttuğumuz gül yaprağıydı
Uzayda bıraktığımız ayak iziydi
Güzelim, hangi güç durduracaktı bizi
Hangi güç ince parmaklarının hünerini

Aşka izin yoktu, gün soldu kuşluk vakti
Usul usul konuştuktu hani
Aşkı savunanları düşen bir kenti savunur gibi
Bütün sahici aşkları konuştuktu
Leyla ile Mecnun'u, Elsa ile Aragon'u
Yani ikimizle yarının ölümsüz olduğunu

Giyilmemiş çamaşırlar gibi kokardı aşkın
Güzelim benim bir tanem
Sırasında hazırdın onarmaya
İşkencedeki insanın incinen onurunu
Yaşadığımız günü, tutsaklığı, bugünü
Buğular içinde yüzen geceyle gündüzü

Işıkları yalandı kederle akardı kent
Ne kadar da güzeldi kışı, sisi, ayazı
Güzelim benim, bir tanem, yanımda sen olunca
Özlenirdin anlıyor musun
Bir karanfile baka baka uçarılaşırdın
Yitirmeden henüz aşkı, ilkyazı
Saçların çiçek tozu, çam kokusu
Sende düğümlenirdi bir uçumluk tadı çocukluğun

AHMET ADA

***

BİR ÇOCUK

Sen ey engin gönüllü düşsever
Sıfatsız derviş
Dolaştın içinde hep özveriyle
Doğu’yu, Batı’yı, sokakları
Sokaklar ki leylak kokardı
Şuraya koymuştun masaya
Çiçeklerin sokak görgüsünü
Sokakların çiçek örgüsünü

Sen ey uçuruma atlayan çocuk
Anlat şimdi uçurumu, uçan çiçekleri
Bazı güneşleri büyük sulara akan
Bazı aşkları beyaz sessizliğe akan

Bak işte geçti yine
İçinden sümbül yeleli bir at

Sen ey uslanmaz kalender
Doğu’lu bilge, gün doğdu bak
Hasret burcuna düştü
İmgelerin sınırsız dalga boyu

Deniz kıyısında denize karşı
Yaktı sigarasını bir atlı

Sen ey uslanmaz uçarı çocuk
Anlat şimdi vişneçürüğü ufku
Uçurum sessizliğinde suçsuzluğunu
Bak işte Cemal Abidir
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvayda
Onun kasketine yağan yağmuru anlat

AHMET ADA

***

BOŞLUKTA

yanımdaki masada üç genç kız
üç güzel kız sarı saçları
bir beyzbol kepinin altındaydı
uzak bir şehre eğimliydi gözleri
cep telefonları çaldı çalacaktı

denize sokulan küçük beyaz ayaklar
gibiydi oturuşları duruşları
hiçlikte kaybolmuştular
belki kimselerin arayacağı yoktu
belki sevgileri acı tadındaydı

bir kırlangıcın yuvadan uçup gitmesi
gibiydi can sıkıntıları
yatılı okul mezunuydu acıları
evlerinden uzaktaydılar
belli ki bir boşlukta kaybolmuştular

yanımdaki masada üç güzel kızı
öylece buldum bir beyzbol kepinin
altındaydı sarı saçları
kalkıp gittiler boşlukları kaldı
sevdaları kimbilir neyin ardındaydı

AHMET ADA

***

CESARET

Bir parça kar beyazı bulut mu
Gök mavisi mendil mi anısı olan
Savaktan akan serin sular mı
Git getir usulca yarana sar
Eksilmesin başucundan memleket

Kuşattı mı bütün yolları harami
Can yoldaşı orman uzak mı
Kuşların çığlığına uyarak yürü
Omuzlarına güneş vurmuş olmalı
Bin nazla büyüyen özlediğin güle

Faytonlar sürdün körüklü fenerli
Koşum takımları pırıl pırıl doru atlar
Nice gelinler götürdün al duvaklı
Baş çekip diz vurarak halayda
Gün oldu erittin kederli havaları

Komadılar ama seni uçarı yürek
Değmedi körpe fidan bir ele elin
Arpa ekmeğine değdiği kadar
Henüz onsekizinde yirmisinde
Gül ömrünü yangınlara saldılar

Bu usul yürek loncaya yazılmalı
Çünkü dem tutmaya başladı çığlık
Ve ayrılığın köze döndürdüğü sevda
Öyle yalın öyle hırçın ki göğsünde
Götürebilir seni güneşli yollara

AHMET ADA

***

DELİKANLI

ben düşler tramvayına binerken şehrin
pırıl pırıl bir ay doğmuş olurdu dünyaya
hanem aydınlanır annem uyanırdı
babamın serçelenmiş ayakları saçılırdı
ufak tefek sokaklara
ben sokaklara borçluydum çocukluğumu
bolluk günleri miydi babamın elinde ay ışığı
bir de dolu file, dönerdi eve,
benim yakınımdaydı
ekmek parası, gökyüzünün teri, salıncaklar,
ben çekidüzen verirdim eski dünyaya
biraz umutsuz, az ironik, bir parça kırılgan
yağmuru bol kış akşamlarında
dip odalarda kısa pantolonlu aşık
bağbozumuydum ben duygularım karmakarışık

ben aşkla ödeşir düet sona ererdi
zambak gibi sözcüklerden oluşan
nasılsa yağmur yağardı tenha vakitlere
seke seke yürüyüşünden tanırdım
yağmuru, seni, baş dönmesi serüveni

yağmurun iplerinde törendi beyaz gemi

AHMET ADA

***

GÜL YENİSİ KÜÇÜK KIZ

Bir park kanepesinde oturuyorum deniz
kıyısındaki, burnumda tütüyor
günyenisi küçük kız, bir çocuk kadar
suçsuzum onu sevmekle, bunun için
ilgileniyorum kırgın çiçeklerle

Baktıkça resmine gül açılıyor parmak
uçlarımda, ne çok istiyorum onu
gün eskiten gözleri değdikçe günebakanlara
nasıl da yakıştırıyorum günebakanları
gözlerine

Serçelerle, evet serçelerle geçiyorum
ara sokaklardan, oyun oynuyor toz
duman içinde çocuklar, geçiyorum
içimde hüzne benzer bir duyguyla

Şimdi şurdan koşuyorum
kuşlar kalkıyor koştuğum taşlıklardan
bir aldanış mı yaşadığım yoksa
bilmiyorum ne kadar koşabilirim
eskimez yeşil pabuçlarla gelen aşka

Ey serçe gölgeleriyle lekeli ara sokaklar
nasıl da sendeliyor kalbim küçük
bir kız için, yürüyüp gidiyorum yüzümü
bir Akdeniz çiçeğine gömerek

Sevincimi bozuk paralar gibi dağıtıyorum

AHMET ADA

***

GÜLÜN TEKRARI

mevsimler uzar saatler kısalır
hayat gülde gülün tekrarı
güz vakti miydi belki öyleydi
gülde gülün sesi
suda testilerin sesi
eylül sonu uzun yağmurların sesi
her dem taze
burnumun direğini sızlatan hasretin sesi
gökyakut sevdanın sesi
derbentlerden gelen turnaların sesi
seni öyle çok sevmiştim ki yurdum
biraz keder biraz acı
verdinse de bana hâlâ sızlar
hasretinle burnumun direği

haydi gelsin nalbantların sesi
naz katılır makamlara
gül dökülür çarşılara
yaşanır çılgın curcunanın ucunda
türk kürt gürcü laz süryani
gül alıp vermişiz
türkülerimiz benzer, göğümüz aynı
içimizi pırıl pırıl yapan
cana can katan uzun yağmurlar
kıtlıklar tufanlar görmüşüz
mezopotamya ovasında
hayat gülde gülün tekrarıdır
narda nar şerbetinin tekrarı
erbil ovasında hurmanın tekrarı
gök çatıda uçuşan
ipek mendillerin tekrarı

hasretini göstermiş sarıya güz
güzü kıskanmış gülün tekrarı
haydi gelsin, demdir
gelmesini istediğin şey
leyla gamıyla gelsin mecnun
nalburlar inceltirken göğü
gülünü dererken has bahçe
yeşil limonlar arasında
güneydeyim serserilik yaşımda
topuklarımdan dertli türküler akıyor
gündüzü, akşamı, göğü ilişkilendiren
yaz şarkılarıyla
erken yaz güllerinde gülün tekrarı
güllerde sensin gülün tekrarı
hayat gülün kuşta tekrarıdır
urfa'da taşın ovada tekrarı

ay girerken buluta
gel bir arzuhalciye gidelim
gülün yazdıralım taştaki tekrarını
yazın güzdeki tekrarını
mağaranın evdeki tekrarını
ağıdımız derbentleri aşarken
peki kime anlatalım halimizi
biliyorum artık çok geç
biliyorum henüz çok erken
seste sessizliğin tekrarı
künyemize düşüldü acı
zalim avcılar bile dokunmaz
mevsimler uzar günler kısalır
hayat gülde gülün tekrarıdır.

AHMET ADA

***

Bu pazarlıkta bu kadar. Haftaya gene şiirlerde buluşmak üzere mutlu serin bir köşe ve buzlu içecekli günler diliyorum.


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 29.07.2012 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 29


Yazı dizimizin bu bölümünde 4 ünlümüzü konu edindim. İlk olarak aslen işadamı olan ve kısa süre siyasete bulaşan Cem Uzan’la yazı dizimize başlayacağım. Biliyorsunuz spor dünyasından çeşitli spor dallarında öne çıkan sporcularımız var. Bugün bir zamanlar profesyonel boksta kilosunda Avrupa  şampiyonu ünvanını kazanan Cemal Kamacı’dan sözetmek istiyorum. Ardından iki Ebru’ya, oyuncu Ebru Cündübeyoğlu ve ses sanatçısı Ebru Yaşar’a yer vereceğim.  


CEM UZAN

Boşnak bir ailenin 2 çocuğundan ilki olan Cem Uzan, 26 Aralık 1960 yılında Adapazarı’nda doğdu. İş adamı Kemal Uzan’ın oğludur. Kendisi gibi iş adamı olan Hakan Uzan’la kardeştir. İstanbul Özel Alman Lisesi’nden sonra, ABD’deki bir üniversitede İşletme Bölümünü bitirdi.

Dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’la uydu yayıncılığından yararlanarak Almanya’dan  yaptıkları radyo ve televizyon yayınlarıyla Türkiye’deki yayın yasağını deldi. Böylelikle özel radyo ve televizyon yayıncılığının önü açıldı. İlk özel televizyon Star TV, ilk tematik televizyon Teleon TV, ilk müzik kanalı Kral TV, ilk Türk sineması kanalı Yeşilçam TV,  ilk Türk dizileri kanalı Dizi TV gibi televizyon kanalları; ilk özel radyoculukta güncel ve gündemdeki müziklerin sunulduğu radyo istasyonu Süper FM, ilk arabesk müzik radyo istasyonu Kral FM, ilk yabancı müzik radyo istasyonu Metro FM ve ilk slow müzik radyo istasyonu Joy FM gibi radyo istasyonları ile radyo ve televizyon yayıncılığında çeşitliliği ve tematik yayıncılığı başlatmış, Star Digital’i kurarak analog yayıncılığı bitirip geleceğin yayıncılığı olan sayısal yayıncılığa geçerek bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da ilklere imza atmıştır.

Mobil haberleşmede cep telefonları dönemini kurduğu Telsim şirketiyle ilk başlatan olmuştur. Bugün bir yabancı yatırımcının eline geçen ve adı Vodafon olarak değişen Telsim şirketiyle;  GPRS, MMS, WAP, MVS, Bas Konuş gibi hizmetleri Türkiye’ye sunmuştur.

Yaptığı birçok işte gürültü çıkmasına neden oldu. Baştada söylediğim gibi ilk özel televizyon yayıncılığını başlatırken uydu yoluyla1989 yılında yasağı delmişti. Star TV yayına girer girmez uydu anteni satışları patlayınca gürültülü tartışmalar çıktı. Bundan daha önemlisi
yayın için gerekli vericilerin TRT’den PTT yoluyla Star TV’ye kaçırıldığı, 1992’de yürürlüğe giren özel televizyon yasasıyla anlaşılınca asıl gürültü kopmuştu.

Uzan’ların elinde olan Çukurova ve Kepez Elektrik’e ait imtiyaz sözleşmeleri 2003’te iptal edildi. 2003’te İmar Bankası ve Adabank’a el koyan, 2004’te de açılımı “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu” olan TMSF, İmar Bankası soruşturmasında birçoğu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilen 219 şirketinin yönetimine el koydu.

Cem Uzan 2002 yılında siyasete girmeye karar vererek Genç Parti’yi kurdu. Genel Başkanı olduğu parti, kurulduktan üç ay sonra yapılan 3 Kasım 2002 genel seçiminde %7,25 oy aldı. Genç Parti, 22 Temmuz 2007 genel seçiminde %3.03 oy alarak çok geriledi.

2009’da gizli yollardan Türkiye’yi terk etti. Aynı yıl, Fransa’ya yaptığı siyasi sığınma başvurusu kabul edildi.

Cem Uzan şimdiye kadar iki kez evlendi. İlk evliliği Feyyaz Berker’in kızı Şebnem Berker’le, ikinci evliliğiyse Renç Koçibey’in kızı Alara Koçibey ile yaptı. İki evliliğinde toplam dört çocuğu olan Cem Uzan geçenlerde Alara’danda ayrıldı.

***

CEMAL KAMACI

Cemal Kamacı Trabzon’un Maçka ilçesinin Kapı Köyünde ailesinin onuncu çocuğu olarak 1943 yılında doğdu. Ailesi  İstanbul’a göç edince çocukluğu İstanbul’da geçti. Kendisi daha sonra Sakarya’ya geldi. Bir söyleşide bu konuda şunları söyler: “Aşağı yukarı 28 bitti 29 sene oldu. İstanbul’daydım. Çocukluğum Çapa da geçti. En son Bağdat caddesinde Suadiye’de oturdum. 4 sene. Ondan sonra çocuğum ölünce buraya geldim. O günden bu güne buradayım”. 

Milli boksörümüz spora futbolla başladı. Bir sakatlık geçirince futbolu bıraktı. Boksa 1958 yılında Fatih Güreş Kulübü’nde tanıştı. Ardından Fenerbahçe’ye geçen Kamacı boks takımının kaptanlığına getirildi. 1962’de Boks Milli takımına seçildi. 71 kg'da 1964, 1965, 1966 yıllarında olmak üzere üç yıl üst üste Türkiye şampiyonu oldu. Kamacı’nın İkide Balkan ikinciliği vardır.

1967 yılında Türkiye’de profesyonel boks lisansı verecek bir kurum  olmadığı için Avusturya lisansıyla profesyonelliğe geçti. 1 Ekim1973’de, Ali Sami Yen Stadı’nda Avrupa şampiyonu Roger Zami’yi yendi ve 63,5 kg’da Avrupa Şampiyonu ünvanını ele geçirdi. Haziran 1974’te ünvanını İspanyol Tonik Kortiz’e kaptırdı. Başka bir İspanyol’dan, Gomez Fouz’dan Ekim 1975’te Avrupa şampiyonu ünvanını geri aldı. Daha sonra unvanını aynı yıl yaptığı üç maçı kazanarak korudu. 11 Kasım 1976’da İstanbul’da bir jubile maçı yaparak boksu bıraktı. 63,5 kg’da dünya sıralamasında dördüncülüğe kadar yükseldi. Kamacı Avrupa şampiyonu olan ilk Türk boksördür.

***

EBRU CÜNDÜBEYOĞLU

Sakaryalı bir ailenin çocuğu olan Ebru Cündübeyoğlu 10 Eylül 1974 tarihinde Almanya’nın  Heilbronn şehrinde doğdu

Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi bitirdi. Daha sonra oyunculuğu seçti. Sanatçımız bazı özel tiyatrolarda rol aldı. 1997’de ilgi duyduğu sinemaya başlayan Cündübeyoğlu, Deliyürek dizisindeki “Avukat Ayşegül” rolüyle Türk seyircisi tarafından çok sevildi. TRT ve özel televizyon kanallarında izlenen bir çok dizi ve sinema filminde de oynayan sanatçı, evli ve bir çocuk annesidir.

***

EBRU YAŞAR

Aslen Ağrı- Eleşkirt- Hayrangöl’lü olan ailenin 3 çocuğundan biri olan Ebru Yaşar, 08 Ağustos 1977 Yılında Ankara’da doğdu. Bir abisi ve kendisine çok benzeyen bir de kız kardeşi var. Babası Emniyet Şube Müdürlüğünden, Annesi ise, Maliye’den emekli. Babasının görevi nedeniyle çocukluğunda Ağrı, Ankara, Adapazarı, Konya ve Bitlis şehirlerinde yaşadı. Biraz Adapazarı’lılık bulaştığını düşünerek kendisini hemşehrimiz sayıyoruz. Liseyi Bitlis’te bitirdi.  Ankara’da otururlarken konservatuar sınavlarına girmeye İstanbul’a gitti. Konservatuarda henüz birinci sınıftayken Burhan Çaçan’ın plak şirketiyle çalışanlarca fark edildi. Uzaktanda olsa akraba olduğu Burhan Çaçan’ın sesini beğenmesi üzerine Ebru Yaşar  yapılan anlaşma sonucu “Arma Plak Şirketi”nin sanatçısı oldu.

1995 yılında ilk kaseti “Bu Sahilde” ile müzik dünyasına girdi. Kaset çok sevildi. İki yıl sonra 1997 yılında “sevenler Ölmez” isimli ikinci kasetiyle sevenlerinin karşısına çıktı. Bu kasetin ardından plak şirketiyle Ebru Yaşar arasında anlaşmazlık çıktı. Burhan Çaçan’la Aralarındaki sevgi saygı bitmesin düşüncesiyle plak şirketinden ayrılarak “İdobay” plak şirketine geçti. “İdobay”la üçüncü, aynı zamanda son kaseti “Seni Anan Benim İçin Doğurmuş”la büyük bir çıkış yakayarak yıldızlaştı.

İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı mezunu olan Ebru Yaşar’ın belirgin ve önemli özelliği çalışkan ve hırslı olması gösterilebilir. İbrahim Tatlıses Ve Bülent Ersoy en sevdiği ve beğendiği sanatçılardır.


DEVAM EDECEK

  
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarih: 27.07.2012 
  

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 28


Yazı dizimizin bu bölümünde 3 ünlümüzü konu edindim. Spor dünyasından çeşitli spor dallarında öne çıkan sporcularımız var. Bir önceki yazıda halter sporunda başarılı olan sporcumuzdan söz ettiğim gibi bu günde motorsporlarıyla uğraşan Kenan Sofuoğlu ile başlayıp, iki futbolcu ünlümüzden alfabetik sıra nedeniyle önceliği alan  Mahmut Hanefi Erdoğdu’yla devam edip, gene alfabetik sıra nedeniyle ikinciliği alan Oğuz Çetin’le de bitireceğim.

KENAN SOFUOĞLU 

25 Ağustos 1984’te ilimizin Akyazı ilçesinde dünyaya gelen Kenan Sofuoğlu, motor tamirciliği yapan Trabzonlu İrfan Sofuoğlu’nun en küçük oğludur. 1996 yılında Türkiye şampiyonasında yarışan ağabeyi Sinan’ı izleyerek motor sporları ile tanıştı. 2000 yılında abisi Sinan’ın bir yarışta ayağını kırması ile boş kalan motorunda antrenmanlara başladı. 16 yaşında özel izin ile yarışlara katıldı. Ağabeyi Sinan’ın motoruyla ilk “kalkış yarışı”nı kazandı.

2002 yılında motor sporunu en iyi yapacağı yer olarak gördüğü Almanya’ya yerleştiği yıl Yamaha-Cup’ı kazandı. Kendisini destekleyen ağabeyi Bahattin’in aynı yılda, yani 2002’de bir otomobil kazasında ölümünün ardından ağabeyinin arkadaşı Aytunç Taş’tan destek gördü. 2003 yılındada Supersport-IDM’de 2. olduktan sonra 2004 yılında Fim Superstock 1000 Cup’a geçmiştir. 2004 sezonunu şampiyona üçüncüsü olarak tamamladıktan sonra 2005 Superstock-1000 şampiyonluğunu hedef seçti. İki yarışı kazandıktan sonra yaptığı bir kaza sonucu bileğini kırdı. Bu yüzden Milano’daki yarışa katılamayıp, sezonu 2. olarak tamamlamdı.
2006 yılında Supersport-WM’ye başlarken sponsor bulunamadığı için Yamaha Almanya takımından ayrıldı. Ancak son anda İsviçre’de yaşayan, ismi gizli tutulan bir Türk iş adamının sponsor olmasıyla Ten Kate’nin Honda takımına girdi. Supersport WM’de 2006 sezonunu 3. tamamladı.

2007 yılında Supersport Dünya Şampiyonluğu’nda sezonun bitimine 3 yarış kala şampiyon oldu.
2010 Yılı Dünya Supersport Şampiyonası’nda 13. ayakta Fransa’da Paris’in kuzeyindeki Magny Cors Pisti’nde yapılan yarışta Kenan Sofuoğlu 2. sırada yer almasına rağmen Dünya Şampiyonluğunu yakaladı. Yarıştan sonra boynunda Türk Bayrağı ile zafer turu attı. Ardından Osmanlı kavuğu giydi.
İkinci ağabeyi Sinan Sofuoğlu’nu 9 Mayıs 2008’de Kocaeli Körfez Pisti'nde motosiklet kazası sonucu kaybetti.

Kenan Sofuoğlu 2011 sezonundan itibaren Moto 2. sınıfında Technomag CIP takımıyla anlaşarak yarışmalara katılmaya devam ediyor. Moto 2 de yarışan ilk Türk motorsikletçi olan Kenan Sofuoğlu bu seride Portekiz ve İspanya yarışlarına katıldı.


***

MAHMUT HANEFİ ERDOĞDU

Mahmut Hanefi Sakarya’nın Karasu ilçesinde 1 Haziran 1983 doğdu. klasik bir solbek olan futbolcumuz defans oyuncusudur. Oynadığı bölge, oyun tarzı ve saç şekliyle Brezilya’lı ünlü futbolcu Roberto Carlos’u andırır. Özellikle Fenerbahçe’de forma giydikten sonra daha çok tanındı..

Futbola memlekti Sakarya’nın altyapısıyla tanınan takımı Sakaryaspor’da başladı. Tuncay Şanlı’yla birlikte altyapıdan yetişti. Gene Tuncay’la birlikte genç millî takımlar’da oynadı. Tuncay Şanlı’yla çok sıkı bir arkadaştır. 1999’da Sakaryaspor’la profesyonelliğe geçti ve as takıma oyuncusu oldu. Henüz hazır bulunmadığı için oyun tecrübesi edinebilmesi düşünülerek 1999-00 sezonunda 3. Lig takımı Ayvalıkgücü’ne kiralandı. 

2000-01 sezonunda aynı durumla karşılaşıldı bu yüzdende Mudurnuspor’a kiralandı. Sezonun yarısında çift taraflı olarak sözleşme fesh edildi ve Mahmut Hanefi Sakaryaspor’a geri döndü. Burada sıkça oynama fırsatı buldu. O dönemde Türki Ümit Millî Takımın en önemli oyuncularından biri olmayı başardı.
Süper Lig takımlarının transfer listesine giren Mahmut Hanefi 2003-04 sezonunda Tuncay Şanlı ile birlikte Fenerbahçe’ye transfer oldu.

Fenerbahçe’deki ilk sezonunda 12 lig karşılaşmasında görev aldı. Sonraki iki sezonda daha çok forma giymesi beklenirken sadece 7 lig karşılaşmasında görev aldı. Transferinden önce Türk futbolunun gelecek yıldız adayı gösterilen Mahmut Hanefi beklenen gelişmeyi gösteremedi. 2006-07 sezonunda bonservisini alma hakkıyla kiralık olarak Gaziantepspor’a verildi. Gaziantepspor’da da istenilen seviyede oynayamadı ve Gaziantepspor bonservisini alma hakkını kullanmadı. 2007-08 sezonunda 1. Lig takımı olan Orduspor’a transfer oldu. Burada kendini ispatlayamadı ve sezonun yarısında gene bir Sakarya’lı olan ve Sivasspor’u  çalıştıran teknik direktör Bülent Uygun’un israrla istemesi üzerine Sivasspor’a gitti. Ne yazık ki burada da yarım sezon tutunabildi. 20008-09 sezonunda Diyarbakırspor’la iki sezonluğuna anlaşma imzaladı fakat sezon sonra takımdan ayrıldı.
2009-10 sezonundan itibaren altyapısında yetiştiği eski takımı Sakaryaspor’a bir kez daha geri geldi. İki sezon boyunca burada da sadece dört resmî karşılaşmada görev alabilmiştir.

Toplamda 44 kez milli takımlara çağrılan Mahmut Hanefi Erdoğdu, 2 defa Türkiye U-18, 6 defa Türkiye U-19, 5 defa Türkiye U-20 ve 27 defa da Türkiye U-21 olmak üzere toplam 40 kere milli formayı giydi ve defans oyuncusu olarak 1 gol attı.

***

OĞUZ ÇETİN

Oğuz çetin 1963 yılında ilimizin Sapanca ilçesinde doğdu. İTÜ Mühendislik Fakültesi’ni bitirdi. Futbol oynamaya Sakaryaspor Genç Takımı’nda başladı. 1981 yılında A Takımına yükseldi. 1988-1989 döneminde 5 Sakarya’lı futbolcunun içinde Aykut Kocaman’la yer alarak Fenerbahçe’ye transfer oldu. 1991-1992 döneminde Fenerbahçe’nin takım kaptanı seçildi. Fenerbahçe’nin bir lig, bir Cumhurbaşkanlığı ve iki kez Başbakanlık kupası almasında önemli pay sahibi oldu.

Oğuz Çetin 70 kere milli oldu. Trabzon’da Trabzonspor’u kendisinin ve Aykut’un attığı gollerle 2-1 yenerek kazanılan şampiyonluğun ardından, kulüp başkanı Ali Şen’in “Sakaryalılar Çetesi” denilen grubu dağıtma kararını bildirmesinden sonra 1996 yılında İstanbulspor’a transfer oldu. İki yıl burada oynadıktan sonra iki yıl da Adanaspor’da oynadı. Adanaspor’da futbolu bıraktı. Mustafa Denizli’nin kadrosundan Aziz Yıldırım başkanlığındaki Fenerbahçe’ye yardımcı antrenör olarak transfer oldu. Mustafa Denizli Fenerbahçe’den ayrılınca, teknik direktörlüğe getirilen Werner Lorant yönetiminde yardımcı antrenörlüğe devam etti. Werner Lorant’ın gitmesiyle Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğüne yükseldi. Fakat başarılı olamadığı için çok çabuk gözden düştü ve bir sonraki yıl Fenerbahçe’den ayrılmak zorunda kaldı. A Milli Takım teknik direktörlüğüne getirilen Sepp Piontek gibi dünyanın tanıdığı çalıştırıcının yardımcısı olma şansını yakalayan Oğuz Çetin yanlış oyuncu seçimleriyle Piontek’i yanıltarak milli takımın başarılı olamamasına ve geçtiğimiz ay başlayan, 1 temmuzda İspanya ve İtalya’nın oynadığı finalle biten Euro 2012’ye katılamamasına sebep oldu.

Sakarya ve Fenerbahçe’de oynarken narin yapısı ve rakibinin kendisini serbest bırakmayan takipçiliğini sevmemesi yüzünden “Matmazel” adıyla anılırdı.     


DEVAM EDECEK



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

 Yayın Tarihi: 25.07.2012
  

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 27


Geçmişten günümüze şehrimizin ünlülerini konu edindiğim yazı dizimizde yaşayan ünlülerimizi anlatmaya devam ediyorum. Bugün iki ünlümüzden, sporculuk hayatları başarılar ve rekorlarla dolu futbolcu Hakan Şükür ve halterci Halil Mutlu’dan söz edeceğim.


HAKAN ŞÜKÜR

Hakan Şükür; Kosova’nın başkenti Priştine’den göçedip Sakarya’ya gelen Sermet ve Nermin Şükür’ün ikinci çocuğu olarak, Sakarya’nın Sapanca ilçesinde doğdu. Nüfus kağıdı için 33 gün geç başvurulduğundan dolayı 1 eylül yazan doğum tarihi gerçekte 29 Temmuz 1971’dir. Galatasaray’ın ve milli takımın eski  futbolcusu Hakan Şükür, Lig TV’nin Maraton programında futbol yorumculuğu yapıyor. 11 Haziran 2011’de yapılan milletvekili genel seçimlerinde milletvekili seçildi.

Ahmet Akkoç İlköğretim Okulu’nda İlk öğrenimini gördü. Aynı okulun basketbol takımında oynadı. Babası Sermet Şükür’ün de etkisiyle futbola Futbola 1987 yılında, doğup büyüdüğü şehrin takımı olan Sakaryaspor’un altyapısında başladı. Çeşitli mevkiilerde forma giydi.
Sakaryaspor’da profesyonel oyuncu olarak üç dönem geçirdi. Bu dönem içinde Türkiye Kupası şampiyonluğu sevincini yaşadı. 1990 yılında Bursaspor’a transfer oldu. 1992 yılında şöhretin doruklarına çıkacağı Galatasaray ile anlaşarak kontrat imzaladı.

Galatasaray’da iki sezon üst üste Süper Lig, bir Başbakanlık Kupası ile Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası şampiyonluğunu gördü. 1995 yılında, 4 ay süren bir serüvenle İtalyan Serie A ekiplerinden Torino ile anlaşmasının ardından Galatasaray’a geri geldi. Dört yıl üst üste Süper Lig, üç yıl üst üste Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası, üç Türkiye Kupası ve 2000 yılında UEFA Kupası şampiyonluğunu kazanmak gibi erişilmesi zor bir başarı rekoruyla adı anıldı.

2000 yılında tekrar İtalya’ya giden Hakan, 2000-01 döneminde Internazionale’de, 2001-02 döneminde de kiralandığı Parma’da futbol oynadı. Parma’yla İtalya Kupası’nı kaldırdı.
2002 yılında, eski takım arkadaşı Tugay Kerimoğlu’nun da oynadığı İngiltere Premier League ekiplerinden Blackburn Rovers’a transfer oldu. Ligin 9. maçında ağır biçimde sakatlandı. Sadece 9 maça çıkabildiği için sezon sonunda Blackburn Rovers tarafından serbest bırakılınca tekrar Galatasaray’a döndü. Burada gene iki Süper Lig ve bir Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşadı. 2008’de futbolculuğu bıraktı.

Her yaş grubunun millî takımlarında oynadı. U-21 Millî Takımı’yla 1993 Akdeniz Oyunları’nda altın madalya onuruna erdi. Bursaspor’da oynarken A Millî Takım formasıyla 1992 yılında tanıştı. 1996 ve 2000 Avrupa şampiyonalarıyla, 2002 Dünya Kupası’nda A milli yakımda yer alarak oynadı. 2002 Dünya Kupası’nda milli takımımızın dünya 3.’sü olması sonucunda bronz madalyanın sahibi oldu. Üçüncülük maçında 10,8. saniyede attığı golle Dünya Kupası tarihinin en erken golünü atmış oldu. 2007’ye kadar milli formayla çıktığı 112 maçta 51 gol atarak, milli takım formasıyla en çok gol atan oyuncu unvanının da ele geçirdi.

249 golle Süper Ligde en çok gol atan oyuncu ve 38 golle Avrupa kupalarında en çok gol atan Türk futbolcusu ünvanlarına da sahiptir. 1996–97, 1997–98, 1998–99 sezonlarında sahip olduğu Süper Lig gol krallıklarıyla birlikte, 2004 yılında son 50 yılın en fazla dikkat çeken Türk futbolcusu olarak UEFA Jübile Ödülü’nün sahibi oldu.

Beyefendiliği, sakinliği ve çalışkanlığıyla dikkatleri üstünde toplayan milli oyuncumuz, sahibi olduğu rekorlara ve yaşadığı sayısız başarılara rağmen profesyonel oyunculuğu sırasında sadece bir kez kırmızı kart gördü. O kartı 26 Mart 2004 tarihinde oynanan Galatasaray -Samsunspor maçında hakem Bülent Uzun’un göstermişti.

***

HALİL MUTLU 

Halil Mutlu 14 Temmuz 1973 tarihinde Bulgaristan’ın Kırcaali şehrinde doğdu. Dünya ve olimpiyat şampiyonu Bulgaristan Göçmeni haltercimiz, 3 Olimpiyat Şampiyonluğu, 5 Dünya Şampiyonluğu, 9 Avrupa Şampiyonluğu yaşadı. 52 kg, 54 kg ve 56 kg’larda 20’yi aşkın sayıda dünya rekoru kırmıştır. Kırdığı bu rekorlar kendisinin “Dinamo” lakabıyla anılmasına sebep oldu.
Halter tarihinde üst üste 3 Olimpiyat Şampiyonluğu yaşayan 4. sporcudur. 1,50 boyundaki Halil Mutlu; Turgut Özal’ın Bulgaristan’dan ülkemize kaçmasını sağladığı “cep herkülü” namıyla ün salan Naim Süleymanoğlu’nu kendine örnek edindi. Haltere antrenörü İbrahim Elmalı’yla 10 yaşında başladı. Bulgaristan’da Türklere yapılan baskılardan bir Türk olarak payını alınca halter sporuna iki yıl ara verdi. 1989’un Aralığında Türkiye’ye iltica ederek Serdivan’a yerleşti.

Şampiyonlukla ilk kez 19 yaşındayken İngiltere’de yapılan Gençler Avrupa Şampiyonası’nda koparma, silkme ve toplamda altın madalya kazanarak tanıştı. Evli olan Halil Mutlu şimdi Ankara’da ikamet ediyor. Halter sporuna 31.10.2008 tarihinde veda ederek aktif spor hayatına son noktayı koydu.


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 23.07.2012 

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 132


Merhaba sevgili okurlar. Siz bu satırları okuduğunuzda ramazan ayının 3. gününe ulaşmış olacağız bile. Bu yazıyı yazdığım bu gün ramazan ayının 1. günü. İbadetlerinizin makbul, dualarınızın kabul olması dileğiyle ramazanınızı kutluyorum. 

Sizler için şair Adem Özbay’ı ve onun yazdığı şiirleri seçtim. Her şaire yaptığımız gibi önce kendisini biraz tanıyalım.

Yayıncılık konusunda çok ilginç fikirlere sahip olduğu belirtilen Adem Özbay, Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde 12.04.1976 yılında doğdu. 1994 yılında ODTÜ tarih bölümünü, 1997 yılında da  İstanbul Üniversitesi  felsefe bölümünü bitirdi. Endülüs dergisini yönetti. Şiirlerini “Kayıp Tayfanın Günlüğü” ile “Hayal Libaslı Akşam” adlarını verdiği kitaplarda toplayan Adem Özbay “Vuslat” dergisini yöneticiliğiyle Akis Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini yapıyor. 

İlk çıkan kitabı “Muhafazakâr Çapkınlar”dır. Ayşe Arman kitabın yazarıyla pazar röportajı yapınca kitap bir anda patladı. O zaman “Yeni Çizgi” neredeyse tek dağıtımcı firmaydı. Adem Özbay, kitabının dağıtımını onlara vermedi. Aracıları kullanarak kitabın dağıtım hakkını kendisinden aldılar.

Yayınevini kurmadan bir iki ay önce “Saraydaki Mesih” adlı kitabını başka bir yayınevinden çıkardı. Kitabın tanıtımı için yeni açtığı yayınevinde kına gecesi düzenledi.

...

ADAK YAPTIĞIM HÜZNÜM

Yad elden yanıma çağırdım seni
Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar
Rüyada, mektupta albümde seni
Bulmak istiyorlar bırakmıyorlar

Umutlar hayaldir acılar gerçek
Çileye mahkûmsun, kim ne bilecek
Ya bir kuru selam, ya bir top çiçek
Salmak istiyorsun, bırakmıyorlar.

Otuz yıl ağladın hep yana yana
Yeter, yazık diyen olmadı sana
Vefasız dostluğa kalleş zamana
Gülmek istiyorsun bırakmıyorlar

Çalış derler ayak, bağlı el bağlı
Konuş derler, dudak bağlı, dil bağlı
Kalk git derler, kapı bağlı,yol bağlı
Kalmak istiyorsun bırakmıyorlar

Aydınlık ararsın hergün her yere
Çekerler önüne yedi kat perde
Zulüm kimden gelir,adalet nerde?
Bilmek istiyorsun, bırakmıyorlar

Yıllar boyu uykuların bölündü
Uçacakken kanatların yolundu
Hayat hakkin vardı elden alindi
Ölmek istiyorsun bırakmıyorlar.

Adem Özbay

***

AĞLAMA MAKAMI

yaralıyım, peşimsıra düş avcıları
harcım değil ki, ellerini bırakayım.
Bozkır vadilerde etimi kemirdiler
öptüğün güneş renkli dağlarda
hala ben
ağlama makamındayım.

Hırçın kuşların yüküdür, ellerin yorgunluğu
toprağımı itirazsız çağırıyorum
gözlerime üşüşen güvercin sürüsüyle.

Usul usul açılır ellerin
kıyısında gölgemi kaybettiğim denizlerime
çığlığımı kaçırıyor yüreğinden uğurladığın gemi
haylaz ergenliğimle
ellerinden ümid sağıyorum.

Adem Özbay

****

DERVİŞ TÜRKÜSÜ

Şimdi adım yok mezar taşımda
rüzgar savurdu harflerimi
utandım da gelen geçenden
toprakla kapladım bedenimi.

Adem Özbay

***

ELİFTEN YALNIZLIK

I.
Sende olduğumun itirafıdır bu sözler
şeffaf bir gölde ağa tutulan balık
gözleriyle bana çaresizliğimi söyler
karanlık sıvalı bir kadın endamı ile
okyanusa açıldığım gemim batık

II:
dalgalarda azılı bir yara gibi azmaktayım
kıyıya vurmasamda kim demiş sulardayım
yurdunda yan yatmış ay ışığıyla
eliften yalnızlık çalmaktayım

III.
Okyanusa bakan bir kalede oynaşır kraliçe
ekşi sözleri yankılayan burçlar
gelişimi haber verdikçe aşıkları gülmekte
erken geldiğimden habersiz olmamalılar
şişe hainlik etmediyse.

Adem Özbay

***

HAYAL LİBASLI AKŞAM

Her bakışında bir kuş konar
o dilsiz çiğ damlasına
ve sarhoş bir duman
huruç eder güneşten sana
hüzün buluttan iner ve yığılır
hayal libaslı akşamlara
ki akşam
bir yansımadır müphem sularda

ve akşam
güllerden ateş yakan sağır
bir uyku olup bana sırnaşır
işte o zaman ben
çıkarım aşkın burçlarına
bir ok çekip kıskançlık sadağımdan
kahkahayla fırlatırım sana
ve tutunarak öfkenin eteğine
çıktım sanırım gizemli patikaya

ne zaman ki
kristal bir vazonun kırılışı gibi
kaybolunca sarhoşluğun ayak izleri
ve zaman süt verince
ak kanatlarıyla emekleyen bebeğe
ağlamak denilen bir orduyla çarpıştım.

Adem Özbay
  
***

KOMA

Aynalara küsen adam ben değilim
damıtırken yüzüme hüzün mevsimini

suçluyum
bir sarı benizli mumyadan
içli bir müderris dersi dilememeliydim
verdiğim ruşen müjdenin
kalabalıklara uzandığını
beş haneli evimizi aydınlatan devin
gözlerinin
aşk denizinin kıyısından çalındığını bilmeliydim

Suçlarımın eksildiğini söylemesin hiç kimse
ve kimse bilmesin benim
ne denli ağlamaklı olduğumu
saçlarını okşadığım her çocuktan
bir tebessüm çaldığımı
bilmesin anneler

o ahenkli ölçüyü sinesinde barındıran
intikam günü gelince
kullardan değil, günahlarımdan değil
korkum
bir çığlığın efkârına not düştüğümde
sessiz kalmayı yeğleyen aynalardan.

Adem Özbay

***

KISIR BAHŞİŞ

Bilgiç bir günışığı anlattı seni bana
öldüğünde başlarmış canlılığın
eğilişi gibi bir ceylanın suya
bir imparator diz çökermiş saltanatında
gökyüzüyle kabaran bir ezgi olurmuşsun
her doğduğunda gümüş ayaklar
sedef eller bulurmuşsun
kutsal bir sarhoşluk verirmiş
ölümsüzlük ezgilerin
ve uyurmuşsun
ağrıyan yanına yaslanıp da ruhunun

senden önce de gözlerim vardı ama tutumlu
göremezdim görmeyi ve bir karış ırmak gibi
bir zar atışına bağlamıştım her şeyi
tut ki erguvar bir odunun son neferiyim
ben ki tanrının en uzun ömürlü kulu
iki buçuk can gibiyim

açtım dikkatin vanalarını sonuna kadar
senin kilit vurduğun kabuğun içinde
yaktım geçmişini obur bir kibritle
lüzumsuz artık kürek çekmek yarınlara
ruhlara tüneyip
kısır bahşişler dağıtmak kullara

gölgeler tutun nefesinizi
kulak verin beni çizen sanatkara.

Adem Özbay

*** 

ÖLÜNÜN KAVALI

Cambazına çelme takan ip
bir idamlığa söyler sırrını
ve denizin yelelerini yalayan ölü
ne çok arar
adını söyleyecek bir mezartaşı

ve rüzgârdır ölünün
mezarlıkta kavalı.

Adem Özbay
  
*** 

PİJAMASIZ AHTAPOT

Karada yaşayan tek ahtapottu
dedemin ağaçtan yatağı
ısırgan kollarını doladıkça pijamaya
saniyelerin kanını kurutan akrep
kabarır dururdu duvarda

evin önünde azraili korkutan lamba
bilmezdi gecenin gölgesi olmayacağını
kıtlık yıllarından kalma alışkanlık
siyaha inat ışığını salmazdı
tek lamba ve musluk bakışırdı
her gece yarısı

mezarlık korkusuna uyuyamayan çocuk
bulurdu dedeyi ağlama makamında
her gece yarısı
lambaya inat duvarda dolaşan
sakallı gölgeyle.

Adem Özbay
  
*** 

SAÇLARININ KOKUSU

Lotusa benzer saçlarının kokusu
içime çektikçe tüm fenerlerim söner
gözlerin narin bir bakışla
donmuş güneşimin tüm buzlarını çözer
mesut aşıklar yakalanınca tek bir bakışına
aşıklığına kara bir isyan eder

bilinmez gergef gergef ördüğün bu ağa
neden sadece uyanık aşıklar düşer

denizci türkülerinde duyulur saçlarının kokusu
dalgaların kıyıya vurmaları sendendir
sen varken bitmez dağdan dağa rüzgarın kokusu
gökyüzünün avare kusları senin eserindir
tanrının yeryüzüne saldığı sis
seni benden saklamak için midir

rahibeleri anladım isa aşkına
peki sendeki bu tazelik nedendir

solgun denizlere renk veren saçlarının kokusu
gölgesinde saklar, gökkuşağının kayıp rengini
cezirde sana koşar, okyanus sularının buğusu
sana hasetlerindendir
eliflerin yalnız duruşu

gel salalım çılgınca heryere,
saçlarının kokusunu
baharlar hiç eskimesin yeryüzünde.
  
Adem Özbay

*** 
  
Bu haftada sıcaklar yüzünden döktüğümüz terin haddi hesabı yok! Ramazan ayını yaz aylarının en sıcak günlerinde idrak edeceğiz. Allah sabrımızı arttırsın. Her ramazan ayında olduğu gibi bu ramazanda da havaların Allah’ın inayetiyle serinleyeceğini umuyorum. Yaptığınız veya yapacağınız yardımları, tuttuğunuz oruçları, kıldığınız namazları Allah kabul etsin.

Hafta sonu tatili dediğimiz, çalışma işgünlerine verilen bir günlük bu dinlenme molasının beden ve ruh sağlığınızı arttırması dileğiyle... Mutlu kalın!


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 22.07.2012

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 26


Şehrimizin geçmişten günümüze kadar olan ünlüleri konulu dizi yazımızın İlk 18 kişisinden sonra gene alfabetik sırayı izleyerek günümüz ünlülerini  bu yazıyla da anlatmaya devam ediyorum.  

BÜLENT UYGUN 

Bülent uygun 1 Ağustos 1971’de Sakarya’da doğdu. Sakarayaspor’un genç takımlarında 17 yaşına kadar oynadı. Genç Milli Takıma seçildi, 15 kere 17 yaş A genç oldu. Sakaryaspor’da forma bulamayacağı düşüncesiyle Ankara Şekerspor’a transfer oldu. Ankara Şekersporda 1 yıl oynadıktan sonra Sakaryaspor’a dönerek Profesyonel oldu. Şampiyonluklar ve başarılarla dolu, eğlenceli 4 yıldan sonra Fenerbahçe’ye transfer oldu.

Fenerbahçe’ye geldiği yılda 22 golle Gol Krallığına ulaştı. Uzun süre Fenerbahçe’de kalamayıp Çanakkale Dardanelspor’a geçti. Burdada ve daha sonra gittiği hiçbir takımdada uzun süre kalmadı. Sırasıyla Trabzonspor, Göztepe, Zonguldakspor ve Sivasspor’a transfer olarak formalarını giydi. Turkcell Süper Liginde 85 gol atma başarısını gösterdi. 2001 yılında Sivasspor’da 30 yaşında futbolu oyuncu olarak bıraktı. Çalıştırıcı olarak futbol hayatını sürdürmektedir.

2008-2009 sezonunda teknik direktör olarak Sivassporla Turkcell Süper Ligini 2. sırada tamamladı. Hem kendi hem Sivasspor’un tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi elemelerine katılmaya hak kazandı. Böylelikle Sivasspor’la özdeşleşti.

2012-2013 sezonunda teknik direktör olarak Süper ligin yeni takımı Elazığspor’u çalıştıracak.

***

DİDEM UZEL 

Manken ve oyuncu Didem Uzel 1971 yılında Sakarya’da doğdu.

Yüksek öğrenimini Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümünü bitirerek gördü. Best 1993 yılında yapılan mankenler yarışması “Model of Turkey” de 2. oldu. 1994 yılında girdiği Miss Turkey yarışmasında da ikinci olduktan sonra Avrupa Güzeli yarışmasında ikinci oldu. Böylelikle ünlenen manken “Uzel” televizyon dünyasında boy göstermeye başladı. “Eylül”,  “Büyük Umutlar” , “Hızma”, “Yalan”, “Yürek Çığlığı”, “İki Aile” ve Doktorlar dizilerinde oynayarak seyirci karşısına çıktı..

***

ENGİN İPEKOĞLU 

Sakaryaspor’a yaptığı katkılarla şehrimizin ünlüleri arasında anılmayı hakeden Engin İpekoğlu, 7 Haziran 1961 yılında İzmir’de doğdu. Millî takıma kadar yükselen kalecimiz, daha sonra çeşitli takımlarda teknik direktörlükte yaptı.

Avusturya’nın Prater SV kulübünde Futbola başladı. Sakaryaspor’a1982 yılında transfer oldu. Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda 1987-1988 sezonunda Macar takımı Spartakus’la oynanan maçta gösterdiği başarıyla Sakaryaspor’un 2.tura yükselmesinde en büyük payın sahibi oldu. 1989-1990 sezonunda Beşiktaş’a 1991-1992 sezonunda da Fenerbahçe’ye transfer oldu. Fenerbahçe’den sonra Çanakkale Dardanelspor’da da oynadı. Beşiktaş’la 2 kez, F.Bahçe ile 1 kez olmak üzere 3 kez şampiyonluk başarısını yaşadı. Fenerbahçe’nin 3. kalecisiyken 2000 yılında  futbolu bıraktı.

***

ENGİN YÜKSEL

20 mart 1969 yılında Sakarya’da doğdu. Şehrimizin okullu tiyatro oyuncusu Engin Yüksel Sakarya Devlet Konservatuarı ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarını bitirdi. Çerkes  beyefendisidir. Efendilikte üstüne yoktur. Kimseye saygıda kusur etmez, bu özelliğiyle sevilir. Bazı tv dizilerinde de rol alan oyuncu, fox tv’de yayınlanan “arka sıradakiler” dizisinde öğretmeni oynamaktadır. “Kınalı Kar” adlı dizide de oynamıştı.
İstanbul’daki bir Kafkas Derneği’nin10 mayıs 2008 günü düzenlediği gecede Ediz Hun’la konuk olarak katıldı, şiir okuyarak geceyi renklendirdi.

***

GAFFAR OKKAN (1952 - 2001)

Rahmetli Gaffar Okkan Sakarya’nın Hendek İlçesi’nde1952 yılında doğdu. İlk ve ortaokulu Hendek’te bitirdikten sonra Ankara Polis Enstitüsü’ne girdi. 1970 yılında emniyetteki görevine başladı. O arada Ege Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gaffar Okkan, İzmir, Eskişehir ve Urfa’da görevini başarıyla yaptı. Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürlüğünde bulunduğu sıralara denk düşen 1993 yılında Kars’ta görevinin ardından Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi.

Emniyet Müdürlüğü döneminde terör örgütü Hizbullah’ı çökertecek operasyonları yöneterek Diyarbakır’da terörün gerilemesini sağladı. Güneydoğu’da Hizbullah’ın hücre evlerini, silahlarını, örgütün şehir ve dağ kadrolarını gün ışığına çıkardı. Diyarbakır’da sayıları hızla artan sokak çocuklarına yakınlık gösterdi. Diyarbakırspor’un yönetim kurulunda yer aldı.

Evli ve iki çocuk babası Gaffar Okkan, uğradığı silahlı saldırı sonucu 49 yaşında şehit oldu. 

***

GÜRKAN UYGUN

Gürkan Uygun 27 Mayıs 1974’te doğdu. Tiyatro, dizi film ve sinema filmi oyuncusudur. 1990 yılında amatör olarak tiyatroya başladı. Ardından Dormen Tiyatrosu’unda tiyatro eğitimi aldı. 1996 yılından itibaren televizyon dizileriyle geniş bir izleyici kitlesinin karşısına çıkmaya başladı. “Tatlı Kaçıklar”, “Böyle Mi Olacaktı”, “Yedi Numara”, “Deli Yürek”, “Şapkadan Babam Çıktı” adlı dizilerinde oynadı.

“Kurtlar Vadisi Pusu” dizisinden Memati adıyla tanıdığımız oyuncu Gürkan Uygun, Kanal D’de yayınlanan “Beyaz Show’a” konuk olduğu programda, doğum yeri ile ilgili farklı söylentilerin ortaya atılmasından şikayet ederek, nereli olduğu bilmecesini cevaplandırdı.

O programda Beyaz’ın “Duyduğumuza göre Artvinli’ymişsiniz” demesi üzerine, “Yok değilim. Kahramanmaraşlı olduğum da oldu, Erzurumlu olduğum da oldu. Sakaryalı’yım. Ben söylememe rağmen kimse aldırış etmiyor” dedi.

Oynadığı Dizi Filmler

“Kaygısızlar – 1994”, “Tatlı Kaçıklar – 1995”,“Son Kumpanya – 1997”,“Bir Demet Tiyatro”,
“Affet Bizi Hocam – 1998”,“Böyle Mi Olacaktı – 1998”,“Yılan Hikayesi – 1999”, “Yedi Numara – 2000”,“Deli Yürek – 2001”,“Aşkım Aşkım – 2001”,“Çiçek Taksi – 2002”, “Şapkadan Babam Çıktı – 2003”,“Kurtlar Vadisi - 2003-2006”,“Kurtlar Vadisi Terör – 2007”,
“Kurtlar Vadisi Pusu – 2007”.

Oynadığı Sinema Filmleri

“Hoşçakal Yarın – 1998”, “Fasulye (film) – 1999”,“Çarpışma – 2005”,“Kurtlar Vadisi Irak – 2006”,“Kurtlar Vadisi Filistin – 2011”


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 20.07.2012 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 25


Geçmişten günümüze şehrimizin ünlüleri adını verdiğim yazı dizimizin yayınlanan 24 bölümünde 18 ünlümüz yer aldı. 18 ünlümüzün 17’si ilk listedendi. Yayına hazırlarken ilk listedeki ünlülerden sonra yazı dizimizi bitirmek düşüncesindeydim. Böyle yapsaydım yaşayan ünlülerimize haksızlık yapmış olacaktım.  Bu yüzden birkaç yazı daha diziyi sürdürmeye karar verdim. Bugüne kadar kimleri andık görelim. Aşağıya bu amaçla bir liste ekliyorum.  

1. LİSTE

1 Cambaz Abdullah Yıldız
2 Reis-ü’l Kurra Hafız
Abdurrahman Gürses
3 Aşık Güvahi
4 Ayfer Tunç
5 Esin Engin
6 Faik Baysal
7 Falih Rıfkı Atay
8 Halit Çelikoğlu
9 Hamdi Özarutan
10 Hürrem Erman
11 Kerim Korcan
12 Saim Özel
13 Sait Faik Abasıyanık
14 Sezgin Burak
15 Yesari Asım Arsoy
16 Yıldırım Gencer
17 Ziya Taşkent

2. LİSTE
Ahmet Toçoğlu
Aşkın Nur Yengi
Aykut Kocaman
Ayşegül Aldinç
Banu Güven


AYKUT KOCAMAN 

Aykut Kocaman ilimizin Geyve ilçesinde 5 Nisan 1965 yılında doğdu. Sakaryaspor’da futbol oynarken Oğuz, Serdar ve Turan’la birlikte bir grup futbolcuyla Fenerbahçe’ye transfer oldu.  Geçmişin usta golcüsü, günümüzünse çalıştırdığı takımı şampiyon yapan teknik direktörüdür.
futbolu 2000 yılında bırakarak teknik direktörlüğe başlayan Aykut Kocaman, ilk olarak İstanbulspor’u, daha sonra sırasıyla Malatyaspor, Konyaspor ve Ankaraspor’u çalıştırmıştır. 

2009-2010 sezonunda Fenerbahçe’ye ünlü Alman teknik adam Daum’u denetleyen sportif direktör olarak göreve getirildi. 2010-2011 sezonunda Fenerbahçe teknik direktörü oldu. Fenerbahçe’de en çok galibiyet alan teknik direktör olma unvanını kazanarak tarihe geçti. Spor Toto Süper Lig’de Fenerbahçe’yle 39 maça çıkan Aykut Kocaman; 30 galibiyet, 5 beraberlik ve 4 mağlubiyet aldı. Bunun sonucunda 76.9’luk bir galibiyet oranıyla kırılması zor bir rekor elde etti. Daha önceki rekor; iki galibiyet eksiğiyle 1995-1996 sezonunda Fenerbahçe’yi şampiyon yapan, 38 maçta 28 galibiyet, 6 beraberlik ve 4 yenilgi alan ve 76.4’lük bir galibiyet oranı elde eden Brezilya’lı ünlü çalıştırıcı Carlos Alberto Parreira’ya aitti.

Başarıları 
Futbolcu olarak
1988-1989 ve 1995-1996 sezonlarında Fenerbahçe’yle Türkiye Süper Lig Şampiyonluğunu,
1987-1988 sezonunda da Sakaryaspor’la Türkiye Kupası kazandı.

Bireysel
Türkiye Süper Lig Gol Kralı
1988-1989 sezonunda Fenerbahçe’de (29 gol),1991-1992 sezonunda Fenerbahçe (25 gol) ve 1994-1995 sezonunda gene Fenerbahçe’de (27 gol) atarak 3 kez gol kralı oldu.

Türkiye Süper Lig 100’ler kulübü
1983-2000 yılları arasında Sakaryaspor, Fenerbahçe ve İstanbulspor’da oynarken toplam 200 gol atarak 100 gol atanlar kulübünde yer almaya hak kazandı.

Teknik Direktor
2010-2011 sezonunda Fenerbahçe’yle teknik direktör olarak ilk kez Türkiye Süper Lig Şampiyonluğunu, bir sezon sonra 2011-2012 sezonunda gene Fenerbahçe’yle, üstelik Fenerbahçe’nin 27 yıllık özlemine son vererek Ziraat Türkiye Kupasını kazandı.


***

AYŞEGÜL ALDİNÇ

Şehrimizde yetişmiş gazeteci ve spor yazarı Orhan Aldinç’le resim öğretmeni Süheyla Aldinç’in kızı olan Ayşegül Aldinç, annesinin tayinleri yüzünden üç değişik okulda, birici sınıfı Kandilli Kız Lisesi’nde, ikinci sınıfı Davut Paşa Lisesi’nde, üçüncü sınıfı Feriköy Lisesi’nde okuyarak liseyi bitirdi. Yüksek öğrenimini İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümü’nde gördü. Güzel sanatlardan mezun olduktan sonra İstanbul Akaretler Ortaokulu’na Müzik Öğretmeni oldu. Yıldız Porselen Fabrikası’nda altı yıl desinatörlük yaptı. 1981-1988 yıllarında Seramikle ilgili yurt içi ve yurt dışında yarışmalara katıldı. Müzik dünyasına adımını 1978 yılında Mehmet Teoman ile birlikte doldurduğu 1. yüzünde “Hastane”; 2. yüzünde “Yorgun ve Mutlu” adlı şarkıların bulunduğu plakla atarak adından söz ettirdi.

İrlanda’nın başkenti Dublin’de 1981 Eurovision Şarkı Yarışması’nda , Modern Folk Üçlüsü’yle birlikte “Dönme Dolap” isimli şarkıyla Türkiye’yi temsil etti. İlk müzik albümü 1988 yılında çıktı. 1985 - 1998 yılları arasında Sovyetler Birliği, ABD, Çin ve Arap ülkelerinde konserler verdi. İstek Vakfı ve Kıbrıs Gazeteciler Derneği tarafından Yılın En İyi Kadın Şarkıcısı ödüllerini aldı.

1985 yılında Orhan Aksoy’un yönettiği ve TRT’de gösterilen “Acımak” adlı dizi filmde rol alarak ilk kez kamera karşısına geçti. 1987 yılında Şerif Gören’in filmi “Katırcılar” ve Yavuz Özkan’ın filmi “Yağmur Kaçakları” ile sinema oyunculuğunu denedi. 1994 yılında Adana Altın Koza Film Festivali’nde, “Gerilla” filmindeki rolüyle En iyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı.

***

BANU GÜVEN

NTV’de haber ve program spikeriyken işine son verilen Banu Güven, birikimi ve tavrıyla diğer meslektaşlarından farklı bir izlenim veriyordu. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki yıllarda Cumhuriyet Gazetesi’ne bağlı Bizim Almanca dergisinde görev alarak gazetecilikle tanıştı. Gazeteciliği Milliyet gazetesinde çalışarakta meslek edindi. Daha sonra bir İsviçre gazetesinin İstanbul muhabirine asistanlık yaptı. 1991 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nünden mezun olduktan sonra, aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi’nde araştırma görevlisi seçildi. Gene 1991 yılında Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği Mülteciler Bölümü’nde görev aldı.

İsviçre’li bir gazetenin Türkiye temsilciliğini üstlenen Güven, kendi deyişiyle “Bab-ı Âli’yi yakından tanıma imkânı” buldu. Milliyet’te girdiği yıldan itibaren dış haberler servisinin  Ortadoğuyu konu edindi.

Şehrimizin fiziği güzel, yüzü güzel, Jethro Tull, Led Zeppelin, John Coltrane gibi sanatçıları seven ünlüsü Banu Güven, 1997 yılında NTV’de göreve başlayan, ilk zamanlar muhabirlik yaptı. Daha sonra “Geçen Hafta - Bu Hafta” ve “24 Saat” programlarını hazırlayıcısı ve sunucusu oldu. Önceleri 24 Saat' programını Mirgün Cabas’la hazırlayıp sunan spikerimiz, daha sonra programı her şeyini tek üstlendi . 2009’da NTV’nin akşam haberlerini sundu. Son  olarak “Artı” programını yaptı. Bunlardan başka Radikal gazetesinde bir sene kadar köşe yazısı yazdı.

Banu Güven “ocaktan yetişen” bir gazeteci oldu. Muhabirlikten haber sunuculuğuna, oradan program yapımcılığına geçiş yaparak yükseldi. Yeni dönem eskilerin deyimiyle nevzuhur gazeteciler gibi işin kolayına hiç kaçmadı. “Kolay gazetecilik”in karşısında olarak, kendine haklı bir yer edindi.


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 18.07.2012

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 24


Geçmişten günümüze şehrimizin ünlülerini anlattığım bu yazı dizisindeki ilk 17 ünlünün biri dışında hemen hemen hepsi bu gün hayatta olmayan, fakat bugüne izi kalan geçmişin ünlüleriydi. Bu dönemin son ünlüsü Ziya Taşkent. Şimdi rahmetli sanatçımızı tanımanın zamanı.  

ZİYA TAŞKENT

Türk sanat müziği bestekâr ve solisti Ziya Taşkent 1932 yılında Adapazarı’nda doğdu.  Lisenin ardından, bir yıl hukukta okudu. Üniversite hayatını kısa zamanda bırakıp 1953 yılında Ankara Radyosu’nda sanat hayatına başladı. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nda (TRT), fasılasız 45 yıl solistlik, eğitmenlik, bestecilik ve şeflik yaptı. 1988  yılında, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ünlü sanatçımıza Devlet Sanatçısı unvanı verildi.

Ses sanatçısı eşi Ulviye Taşkent, kızı Rengin Dalmanoğlu, torunları Ece ve Efe Dalmanoğlu ile Yalova’nın Çiftlikköy ilçesinde 17 Ağustos Marmara depreminde öldü. Ziya Taşkent’in cenazesi Kocatepe Camii’nde düzenlenen törenin ardından Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Bestelerinden bazıları 

*Hicaz
Ne gelen ne soran var, acı geçti günlerim

*Rast
Bir gün bu ayrılık biter diyordun

*Hüzzam
Dinmiyor hiç bu akşam ne gözyaşım ne acım
Rüzgar susmuş ses vermiyor nedendir
Ne bekledim sevgiden ne kaldı bak elimde

*Kürdî
Bir sabah istiyorum

*Muhayyer
Bir gün sevdiğimi anlayacaksın (Gücüme gidiyor böyle yaşamak)
Ay batarsa batsın, bakışın yeter
Karanlık etme artık, çekil benim ufkumdan
Hiç şansım kalmadı sevdadan yana

*Nihavend
Ne istedin ne verdin, aklında mı hesabı

***

Şehrimiz ünlülerini tanımaya devam ediyoruz. Sıradaki ünlümüz bir sporcu. Üstün başarılara sahip sporcumuz bir voleybolcudur. Futbolla sporcu ünlüsü anlatmaya başlamadığım için çok sevinçliyim. Birkaç istisna hariç futbolcular kültür düzeyi düşük, başarılarıyla orantılanamayacak büyük paralar kazanarak şımaran sporculardır. Bu listede futbolcu ünlülerimizi de göreceksiniz. Fakat dünyanın sadece futbol olmadığıda bir gerçek.. işte o gerçeğin bir kanıtı da Ahmet Toçoğlu’dur.

AHMET TOÇOĞLU  

Ahmet Toçoğlu 1980 yılında Sakarya’da doğdu. 2,02 boyunda olan voleybolcumuz evli ve bir çocuk babasıdır. Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliğini bitirdi. Voleybol’a Sakarya’da Tüvasaş’a bağlı Demir Spor’da başladı.
1996’da Arçelik Spor genç takımına transfer oldu. İki yıl sonra Arçelik Spor’un A takımına
yükseldi. İki yıl sonrada Arçelik’le 3 yıl üst üste, 2004 yılında da 1 kez Erdmirspor’la olmak üzere gittiği takımlarda toplam 4 kez Türkiye şampiyonluğunu gördü. Arçelik’le 2 ve Arkasspor’la 2, toplamda gene 4 kez olmak üzerede Türkiye Kupasını kazandı. Avrupa Kupalarında Halbank Spor kulubüyle Avrupa 3.’lüğü, Arkasspor ile Avrupa Şampiyonluğu ve Arkasspor ile Avrupa 2.’liği ünvanına sahiptir. 2005 yılında İzmir’de yapılan Dünya Üniversite Oyunları’nda ve 2007 Bangkok’da yapılan Dünya Üniversite Oyunları’nda
Olimpiyat Şampiyonluğuna ermiştir.

2006-2007 sezonunda Türkiye Liginin en iyi servis atan oyuncusu seçildi. Genç ve A milli takımlarında giydiği milli takım formasıyla 240 kez milli olmayı başardı. 2011-2012 sezonu Arkas Spor’daki 5. senesi oldu. Voleybol Şampiyonlar Ligi’nde ilk dörde kalarak şampiyonluk mücadelesi verdi. Eleme usulü yapılan maçlarda ilk maçı kaybederek 3.’lük maçı oynadı. 3.’lük maçınıda kaybederek yaptığı iki maç sonunda 4. oldu.

***

AŞKIN NUR YENGİ

Aile kökeninin Sakaryalı olduğu belirtilen, 3 Temmuz 1970 yılında doğan Aşkın Nur Yengi ilk öğrenimini bitirdikten sonra orta öğrenimini Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda çello öğrencisi olarak gördü. 11 yıllık bir öğrenimden sonra konservatuardan mezun oldu. 1981 yılında orta öğrenimi sırasında Onno Tunç orkestrasında Sezen Aksu’nun vokalisti olmayı başardı. 1986 yılında Harun Kolçak’la birlikte katıldığı Eurovision Şarkı Yarışması’nda  söylediği “Haydi Söyle” adlı şarkıyla müzik dünyasında ilk bireysel çabanın içine girmiş oldu.

Bu yılın ardından 1987 Kuşadası Altın Güvercin Şarkı yarışmasında “Yeniden”, 1988 Antalya Altın Portakal Şarkı yarışmasında “Portakal çiçeği”, 1989 Çeşme Müzik Festivalinde “Artık Hiç Ağlama” adlı şarkılarla birincilikler kazandı.

1990 yılında “Sevgiliye” adlı ilk albümüyle kendisini Türkiye tanıdı. Başlarda Sezen Aksu etkisinde gördüğüm sanatçı bu albümüyle iki milyonluk satışa ulaşarak, daha önce iki-üç büyük sanatçıya ait olan satış rekorlarını kırdı. Bu satış rekoruyla son dönemlerin en başarılı genç sanatçısı oldu. Daha sonraki yıllarda, “Hesap ver”, “Sıramı Bekliyorum”, “Karaçiçeğim”, “Haberci”, “Aşk kazası”, Rafet El Roman’la “Peşindeyim” adlı tek şarkılık, “Aşkın Nur Yengi 2002” ve son olarak “Yasemin Yağmurları” adlı albümleri çıktı.

Aşkın Nur Yengi, başarılı albümleriyle sürdürdüğü müzik hayatını 80’li yıllardan bu yana birçok reklam müziklerini seslendirerek, Kurtuluş adlı belegeselde Atatürk’ün akrabası Fikriye hanımı canlandırarak ve aynı filmin jenerik müziğini yorumlayarak renklendirdi. Böylelikle tek boyutlu bir sanatçı olmadığını göstermiş oldu.

2001 yılında Levent Kırca ve ekibiyle birlikte “Kadıncıklar” adlı oyunda oynayarak tiyatro oyunculuğunada soyundu. Levent Kırca ve ekibiyle birlikte daha sonra “Olacak O kadar Tv” adlı güldürü programında da rol aldı. Aynı zamanda programın müzik direktörlüğünü yaptı. “Cesur Kuşku” ve “Baylar Bayanlar” adlı dizilerde oyunculuğunu geliştirdi.



DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 16.07.2012 

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 131


Merhaba sevgili okurlar.

Bugün ünlü halk ozanı Dadaloğlu’na ve onun şiirlerine yer vereceğim. Armut dibine düşer misali halk ozanı Aşık Musa’nın oğlu olan Dadaloğlu’nun asıl adı Veli’dir. Nerde ve hangi tarihte doğduğu bilinmiyor. Adana, Kozan, Erzin ve Payas dolaylarında yurtlanan Avşar Türkmenleri’ndendir. Avşar beylerinden Alioğlu Dede Bey, Mistik Bey ve Kozanoğlu Ahmed beylerin yanında kâtiplik ve imamlık yaptı. Osmanlı Devleti Toroslardaki Türkmen göçerlerini zorla köylere yerleştirmeye kalkınca Avşar aşireti Osmanlı devletine başkaldırdı. Sivas dolaylarında oturmaya mecbur edilen aşiretinin ayaklanmasını destekleyen şiirler yazdı. Ömrünün sonuna doğru Sivas’tan Çukurova’ya döndüğü, göçebelikte dolaştığı dağlara çekilip öldüğü halk efsanelerinden biridir. Bu konular yer yer şiirlerinden anlaşılır.

Bugün Kozan’da yaşayan Kozanoğulları ailesinin soyu Dadaloğlu’ndan gelmektedir.

Dadaloğlu Şiirlerinde tabiat, aşk, yi­ğitlik ve kahramanlık temasını işler. Hepsinde Toros ve Çukuro­va’lı aşiretlerin hayatını, Osmanlı’yla kapışmalarını ve ardından gelen  yenilgiyi, iskâna mecbur edilişlerini ve bunun acılarını anlatır.

Yalın ve içten bir halk Türkçesiyle  Koşma, destan, semai ve varsağı söyledi. Fakat asıl kişiliğini türkülerinde gösterdi. Çağdaşı olan âşıklarda bulunan divan şiirinin etkisi Dadaloğlu’nda hiç yoktur.

Cönklerden, dergilerden ve halk ağzından derlenen şiirlerinin sayısı yüz civarındadır.

...

HER SABAH SEYRAN GEZERKEN

Her sabah, her sabah seyran gezerken
Iras geldim selvi boylu fidana
Top top olmuş kirpikleri bölünmüş
Hoş benzettim samur kaşlar kemana

Al yanağın elmas m’ola kar m’ola
Çapraz vurmuş düğmeleri dar m’ola
Acep mislin şu cihanda var m’ola
İnsem gitsem Hindistan’a Yemen’e

Eliftir kirpiği İra’dır kaşı
Bu güzellik sana Mevla bağışı
Arasam cihanda bulunmaz eşi
Hiç mislin gelmemiş devr-i zamana

Dadal’oğlum der de, hûbların hası
Ferhat’ın Şirin’i Mecnun’un Leyla’sı
Aklım eğlencesi gönlüm yaylası
Bir yel esti başımdaki dumana

Dadaloğlu

***

ILGIT ILGIT SEHER YELİ ESİYOR

Ilgıt, ılgıt seher yeli esiyor
Gâvur dağlarının başı dumanlı.
Gönül binmiş aşk atına aşıyor
Bire beyler cünunluğun zamanı mı?

Aşağıdan iskân evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar size aman mı?

Aşağıdan iskan evi geliyor
Bezirgânlar koç yiğide gülüyor
Kitabın dediği günler oluyor
Yoksa devir döndü âhir zaman mı?

Aşağıda akça çığın ötünce
Katar başı mayaların sökünce
Şahlan ferman Türkmen ili göçünce
Daha da hey Osmanlı'ya aman mı?

Dadaloğlu'm sevdası var başımda
Gündüz hayalimde, gece düşümde
Alışkan tüfekle dağlar başında
Azrail'den başkasına aman mı? 

Dadaloğlu

***

KALKTI GÖÇ EYLEDİ AVŞAR ELLERİ

Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eder ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız Kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın, dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m bir gün kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir 

Dadaloğlu

***

KOŞMA

Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür.
Bir firkat geldi ki coştum ağladım
Al yeşil bahçeli Kaman görünür.

Şaştım hey Allah’ım ben de pek şaştım
Devrettim Akdağ’ı Bozok’a düştüm
Yozgat’ın üstünde bir ateş seçtim
Yanar oylum oylum duman görünür.

Biter Kırşehir’in gülleri biter
Çığrışır dalında bülbüller öter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Güzelin kaşında keman görünür.

Gönül arzuladı Niğde’yi, Boru
Gün günden artmakta yiğidin zârı
Çifte bedestanlı koca Kayseri
Erciyes karşısında yaman görünür.

Dadaloğlu’m da der zatından zatı
Çekin eyerleyin gökçe kır atı
Göçmek değil bizim ilin muradı
Ak yâre gitmemiz güman görünür. 

Dadaloğlu

***

SANA DERİM HASAN KALESİ

Sana derim Hasan Kalesi sana
Alt yanında döğüş oldu, yön oldu
Yiğit olan yiğit çıktı meydana
Koç yiğitler arap ata bin oldu.

Akşamki gördüğüm şu kara düşler
Hesaba gelmedi kesilen başlar
Eyerlen atımı küçük kardaşlar
Hünkâr tarafından bize gel oldu.

Akşamınan ikindinin arası
Aldı beni şu düşmanın yarası
Ecel geldi ölmemizin sırası
Ağladı el-oba gözü kan oldu,

Dadaloğlu’m der ki belim büküldü
Gözümün cevheri yere döküldü
Üçyüz atlı ile cenge çıkıldı
Yüzü geldi iki yüzü dön oldu. 

Dadaloğlu

***

YEDİ İKLİM DÖRT KÖŞEYİ DOLANDIM

Yedi iklim dört köşeyi dolandım
Meğer dünya her tarafta bir imiş
Ben dünyayi Al’Osman’ın sanırdım
Meğer dünya yüz sultanlık yer imiş

İrili ufaklı insan (...) oldu
Onlar doğdu geçinmesi güç oldu
Altı Arap atı şahbaz nic’oldu
Mamur sandım yalan dünya çürümüş

Okuduğun tutmaz oldu alimler
Kalktı da adalet arttı zulümler
Terlemeden mal kazanan zalimler
Can verirken soluması zor imiş

Kulak verdim dört köşeyi dinledim
Meğer gıybetimi eden coğ imiş
Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden
Az yaşayıp dem sürmesi yeğ imiş

Dadaloğlu’m der ki sözüm vasiyet
Benim sözümü dinleyene nasihat
Besmelesiz kazanılan (...) evlat
O da dünyada ziyankar imiş 

Dadaloğlu

***

YİNE TUTTU GAVUR DAĞ’IN BORANI

Yine tuttu Gavur Dağ’ın boranı
Hançer vurup açarlardı yaramı
Sana derim Mıstık Paşa ereni
İçindeki bunca beyler nic’oldu

Sabahaca kandilleri yanardı
Soytarılar fırıl fırıl dönerdi
Ha deyince beşyüz atlı binerdi
Sana inip konan beyler nic’oldu

Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler
Vefasız dünyayı şu insan n’eyler
Bir yiğidi bir kötüye kul eyler
Şimd’en sonra yaşaması güç oldu 

Dadaloğlu

***

YÜCE DAĞ BAŞINDA KAMBER TAY OLUR

Yüce dağ başında Kamber tay olur
Korkarım ki emeklerim zay’olur
Sevda sevda derler üç beş ay olur
Bizim sevda senesini doldurur

Arkını yaptım da suyu akmıyor
Kahpe felek hiç yüzüme bakmıyor
Çok yuva bekledim cücük çıkmıyor
Boş yuva bekleyen yoz kuşa döndüm

Şu felekle bir oyuncak oynadım
Oynadım da oyunumda yenildim
Farzını kıldım sünnetinde yanıldım
Beş vakit namazı kılmışa döndüm

Der Dadaloğlum da nedip n’etmeli
Sözlerimi birem birem tutmalı
Mirasçıya kalacak malı n’etmeli
Üç beş oğlan olmadıktan gerü 

Dadaloğlu

***

Sıcak havalarda yazmakta zor. Sizlerle buluşma isteğim her türlü zorluğu aşıyor. Böyle itici bir güçle bu satırları yazdım. Fakat her yazı gibi bu da burada bitiyor.

Hepinize mutlu hafta sonları...



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 15.07.2012