29 Temmuz 2012 Pazar

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 130


Balıkesir’de 1938 yılında doğan Ahmet Uysal Savaştepe İlköğretmen Okulu’nu, Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümü’nü bitirdi. İlkokullarda, liselerde öğretmen olarak çalıştı. İlköğretim müfettişliği yaptığı sıralarda emekli oldu.
Edebiyat dünyasına şiirle girdi. İlk şiirlerini Şairler Yaprağı, Demet, İmece, Çaltı, Türk Sanatı, Varlık gibi dergilerde yayınlattı.

Daha sonra Cumhuriyet, Politika, Akşam, Yeni Halkçı gibi çeşitli gazetelerde, Yeni Toplum, Yeni Dönem, Dönemeç, Türk Dili, Sesimiz, Oluşum, Türkiye Yazıları gibi dergilerde eğitim, edebiyat ve çocuk kitapları üzerine yazıları yayınlandı.
1975’ten sonra çocuk edebiyatı türüne ağırlık verdi. Çocuklara hikâye (Bursa 1975, 4 sayı) adlı bir dergi çıkardı. Çocuklar için pek çok masal, hikâye, şiir ve roman yazdı.

Kitaplarından bazılarının adları şöyledir :

Alaca Baykuş (hikâye) 
Çöpçü Martı (hikâye)
Keloğlan'ın Diliyle (masal)
Yaban Kedisi (hikâye)
Çöp Toplama Yarışı hikâye (hikâye)
Anası Bulut Babası Yağmur (roman)
Mağara Gölünde Serüven (hikâye), 
Ayda Yaz Uykusu (bilimkurgu roman)
Keloğlan'ın Düşü (masal)
Yaban Kedisi adlı kitap, Almanya'da Türkçe/Almanca olarak iki dilde basıldı (1989).

Buyurun şairimizin şiirlerine...
...

DÖRTLÜKLER..

Geceyi aldattım suç ortağı
arıyorum kendime
Geçen ömrümü aldattım aşklar
kapatmadı yaramı
Bir çocuk ağlıyordu içimde
yaz yağmuru sandım
Ah, yaşlanarak mı silsem onun
ıslak yanağını

Uzun koşu bitti yarısını bile
geçemedim çölümün
Deli dikenli kaktüsün tutamadım
yasak yemişini
Yenildim bu kuşatmada da uzun
mızrağım kırıldı
Yere düşürdüm aşk burcundan
simgesini üçgenimin

Ahmet Uysal

***

EVVEL ZAMAN ŞAİRLERİ

NECATİGİL
Sokaktan eve taşırdı
İncecik kırgın bir aşkı

EDİP CANSEVER
Mendilinde kan sesleri
De bıraktı Edip Abi

TURGUT UYAR
En güzel ona uyardı
Büyük Saat, erken durdu
Kayayı Delen İncir'in
Yurduydu onun da yurdu

CEMAL SÜREYYA
Çiçek dolu şapkasıyla
Hep güvertede oturdu
Ölümünden sonra bile
Cıgarası yandı durdu

CAHİT KÜLEBİ
Mavi bir türkü söyledi
Bergüzâr oldu Külebi

NÂZIM
Yeryüzüne bir kez gelir
Adı Nâzım olan şiir

Ahmet Uysal

***

GECE SÖZLERİ

Geceyle dinlemeli genişleyen
Bir ağacın gövdesini

Üzerine yıldız sererken
Su vermeli gülün toprağına

Şiir geceyi sever çünkü
Aşk geceyle açıklar kimliğini

Eski bir ırmak yatağında
Yeni bir serüvendir gece

Ve bir kadın sevilmeyi bekler
Gecenin en ince yerinde

Ahmet Uysal

***

GECE TANIMLARI/ 2

bir kadın tenidir gece
ay ışığında soyunan
benim için mi gizlice
gelir denizin koynundan

suyla rüzgârla öpüşür
onun ıslak ürpertisi
açık kalsa üstü üşür
kayınca şiir örtüsü

Ahmet Uysal

***

GÜZ GÖMLEĞİ

Güz gömleği giydi şiir
Hüzün sanıyor görenler
Açık kalmış bir düğmesi
Ki rüzgâr girsin diyedir

Cebinde yağmur kokusu
Bir tutam kurutulmuş ot
Yeni bir imge arıyor
Onunla, ince akan su

Bir kadın eli değmiştir
Belki de yıllar öncesi
Saklar durur unutamaz
O gömleği giydi şiir

Ahmet Uysal

***

GÜZ SONU ŞİİRLERİ

Her şey hazır belki
yarın giderim
Yağmurun sesini de
alırım yanıma
Gömleğimin cebindedir
kuruyan otlar
Eski yerinde kalır gene
bozkır kokusu

Herşey hazır kesin
yarın giderim
Kırgın güz sokağı
uğurlar beni
Benim için rüzgâra
bürünür evler
Kapısını açık bırakırım
ıssız avlumun

Her şey hazır olamaz
hayal bunlar
Şehrini bulamaz bulanık
akan nehir
Savrulur derin vadilerden
düşer köpüğü
Kırık bir dal ucuna döner
kırgın şiirler

Ahmet Uysal

***

GÜZALTI ŞİİRLERİ

-hüseyin’e, hidayet’e-

artık gizlisi kalmadı arka bahçemin
ele verdim saklı orman yolumu

yaşlı kadınlara dağıttım
kurutulmuş otlarımı da

genç şairlere gönderdim, kırk yıldır
biriktirdiğim rüzgârları

seksen öncesi, sonrası,
ben hep bir kırgınlığı yazdım

nasıl olsa bilirdi büyük ustalar,
yalnızca gül alıp satmadığını bir şairin

Ahmet Uysal

***

ISSIZ GİDİLİR KUMSALA

uzun gidilir öteki ucuna kumsalın,
martı izlerine basmayınız lütfen

çocukların arasından geçerken,
çakıl taşı toplamak iyi gelir ömrünüze

gece içilen son şaraptan sonra,
başlar orada sevgililer zamanı

devrilirse kaçamak öpüşlerle
aşkınızın kum masası, şaşırmayınız

unutulmuştur masallarınız, belki de
paslı izler kalmıştır bellekte

ıssız gidilir sonsuza, ölüm için
giyininiz artık, sonsuzluk giysinizi

Ahmet Uysal

***

İNCE BİR HANÇER

Issız bozkırda usul esen
yaz yelidir hançer
Bütün eski kalıtların yanılmaz
belleğidir hançer

Ayrı kalınca kınından yitik
gümüş kabzasıyla
Zaman içinde çürüyüp gidecek
eğri demirdir hançer

Yıkım günlerinde odur öfkeli
imgesi şairlerin
Pul pul döker pasını birden
umutla devinir hançer

Ay ışığını sever ne de olsa
gecenin dostudur
En çok bir kadın koynundaysa
sevinir hançer

Islak bir parıltı ya da kan
izi bırakır ardında
Yasak sevişmelerin ölümcül
bedelidir hançer

Ne zaman kaygan bir kın
içinde düşünsem onu
Şiirin ipeksi dokusuyla
kendine bilenir hançer

Ahmet Uysal

***

O TEMMUZLAR

Nereye gitsem karşıma çıkıyor ansızın
O temmuzlar, gözlerine benzeyen bir kızın

O temmuzlardı karanlığı sevdiren bana
Parlarken uzaklarda ışığı bir yıldızın

Otlarla, böceklerle uyuduğum günlerdi
Simgesiydim sonsuz bozkırlarda yalnızlığın

Şimdi unuttum bütün adları ve yüzleri
Yüreğimde yangınları kaldı temmuzların

Solumak, bir daha solumak o temmuzları
Güzelliğine vararak çok eski yazların

Ahmet Uysal

***

ÖLÇÜMLER SÖZLÜĞÜ

hüzün/ölçer
rüzgâr: hüzün ölçeridir eylülün,
ürpertir geceyi öptüğü yerden

acı/ölçer
şiir:acı ölçeri kanlı yüzyılın
yaralı bir temmuz atlasında

aşk/ölçer
hançer:ah, onunla ölçülür bütün
ölümcül, yasak aşkları ülkemin

güz/ölçer
şair:güz ölçümüyle yazan şiirini
uyaklar düşüren uzak rüzgârlara

Ahmet Uysal

***

ÖPÜŞ TADINDA

Bir şiir
Tek bir şiir yazmalıyım
Uyağı rüzgar olan
Yağmura bürünmüş soluğu

Bir gün
Tek bir gün kalmalı
Benden kalacaksa geriye
Bir öpüş tadı dudağımda

Ve bir öpüş tadında
Olmalı o şiir de

Ahmet Uysal

***

SANA NE SÖYLESEM ÖMRÜM

Güz geldi ah, güle ne söylesem
Sana ne söylesem ömrüm
Sen ki şiirler düşürürdün
Uzun uğultularla akan sulara
Toprağın tuzu, taşın izi olurdum

Ayışığı toplardın güllerden
Gecenin ürpertisinden çocukluğumuza
Kırgın kadınlarımıza yazılarda
Oradan oraya savurduğumuz
Sarılan sarılan yalnızlığa

Şimdi nasıl koysam yerine
Kırılan dalı, örselenen çiçeği
Okşasam usulca, öpsem öpsem
Bulutlarla düşlesem, kuşlarla düşünsem,
Şiirle sağaltsam sayrı yüreğimi

Sana ne söylesem ömrüm sana
Sen ki gümüş pullar düşürürdün
Bulanık karanlığına hüznümüzün
Yeniden yeniden kazanırdık umudu
Unutulurdu yenilgi, susardı ölüm

Güz geldi ah, güle ne söylesem
Sana ne söylesem ömrüm
Toparlan, kanınla katıl haydi
Kalan ömrünle, kanayan yanınla
Bir yoğunluğa koy günlerini

Ahmet Uysal

***

Bu satırları yazarken bunaltıcı sıcaklarla boğuşuyorum. Meteorolojiden bugün için yağmur müjdesi almıştık. Umarım bu satırları serinleten bereketli yağmurlar eşliğinde okursunuz. Bir yazının daha sonuna geldik. Hep güzel günlerde buluşmak dileğiyle hoşça kalın.


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 08.07.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder