Ulusal gazeteler özellikle hafta sonlarında bir haftalık yorgunluğu
gidermek düşüncesiyle eğlendirici ve dinlendirici özel ekler verirlerdi.
1960-1980’li yıllarda Milliyet gazetesinin Pazar eki Bedri Koroman ve Altan Erbulak’ın,
Hürriyet gazetesinin Pazar eki Sezgin Burak’ın çizgileriyle ilgimizi çekerdi.
Aradan onlarca yıl geçtikten sonra Sezgin Burak’ın Adapazarı doğumlu olduğunu
öğrendim. Çizgilerini çok sevdiğim Sezgin Burak’ın ölüm haberine çizgi
romanlarını okuyamayacağız diye çok üzüldüm. Daha sonra, belkide kardeşi olan,
gene bir çizer; Ersin Burak bayrağı devralmış, o çizgi romanlardan biz okurları
mahrum bırakmamıştı. Yazı dizimizin bu bölümüne Sezgin Burak’la başlıyorum.
Türkiyede olduğu kadar Avrupa basınında, özellikle İtalyan
basınında da çizerek ünlenen Sezgin Burak, 1935 yılında Adapazarı’nda
doğdu. İlk karikatürleri, ilkokul sırasında Doğan Kardeş dergisinde
yayınlandı. Profesyonel olarak ilk çizgileri Güzel Sanatlar Akademisi’ne başladığı 1952
yılında görülmeye başlandı.
Sırasıyla; Akbaba’da karikatürler, Aydabir, Yirminci
Asır, Bütün Dünya ve Hafta dergilerinde resimler, kompozisyonlar
yaptı. 1957 yılında resim ve dekorasyon öğrenimini bitiren Sezgin
Burak aynı yıl Cumhuriyet gazetesinde, Fakir Baykurt’un Yunus Nadi ödülü kazanan
ünlü romanı Yılanların Öcü’ne resimler çizdi.
1958’de Cumhuriyet Gazetesinde günlük karikatürler
çizdi. Çeşitli tiyatrolarda çizgi dekorları yaptı. Gene Cumhuriyet Gazetesinde
“Ala Geyik” romanını resimlerle bezedi. Zamanın ünlü iki dergisi, Hayat ve Ses dergilerinde
roman ve hikâye resimleri çizdi. Ayrıca çeşitli kitap kapaklarını çizgileriyle
süsledi. Sinema reklâmları hazırladı.
1964 yılında ünlü Bizimkiler adlı bant karikatür
tiplemesini izleyici beğenisine sundu. 1965 yılında İtalya’da “El Cougar”
adını verdiği çizgi kahramanı tiplemesiyle İtalyan basınında yer aldı. 1966’da
Milano’da yapılan Avrupa Reklam Yarışmasında iki birincilik kazandı.
Sezgin Burak 1966’da İtalya’nın Milano şehrinde “El Cougar”ı
çizerken, kendisinde bir Türk çizgi romanı hazırlamak düşüncesi doğdu. Ünlü
çizgi roman kahramanı Tarkan’ın ilk çizim taslaklarını burada hazırladı. Köken
olarak Tatar oluşu çizgi roman Kahramanına, Tatar Kanı kelimelerinden türettiği
TARKAN adını vermesine önemli etken olmuştur.
TARKAN çizgi romanı ilk kez 1967 yılında Hürriyet
gazetesinde yayınlanmaya başladı. Bu çizgi roman sinemaya da aktarıldı. Baş
rolünü Kartal Tibet’in oynadığı 5 adet TARKAN filmi çekildi. TARKAN’ın
serüvenleri 1971 yılında dergi olarak yayınlanmaya başladı. Çarşamba günleri
yayınlanan haftalık TARKAN dergisini, Türk okurları çok sevdi.
1968 ve 1969 yıllarında Yaşar Kemal’in İnce
Memed, 1970 yılındaysa Ağrı Dağı Efsanesi romanını
resimlendirdi. 1976’da Çoban Çantası adlı resimli romanını yayınladı.
Son olarak çeşitli akrilik ve yağlıboya çalışmaları da yapan
sanatçı, 1978 yılında vefat etti.
Sanatçının ailesi tarafından kurulmuş bulunan TARKAN.com.tr isimli
internet sitesi bulunmaktadır.
2008 yılında, yine sanatçının ailesi ve sevenleri
tarafından TASEYAD (Tarkan Çizgi romanını ve Sezgin Burak’ın Eserlerini Yaşatma
Derneği) kurulmuştur. TASEYAD’ın internet sitesi 2007 yılında ADAPAZARI
Büyükşehir Belediyesi tarafından, TARKAN’ın 40. yılında sanatçının doğum günü
olan 15 MAYIS 2007 günü açılmış, aynı gün SEZGİN BURAK’a SAYGI GÜNÜ
düzenlenmiştir. Etkinlik kapsamında açılan sergi, Adapazarı’ndan sonra BODRUM
ve DENİZLİ’de sanatseverlerin ilgisine sunulmuştur.
***
Bugün tanıtacağım şehrimiz ikinci ünlü kişisi Yesârî Asım
Arsoy’dur.
Klasik Türk Müziği Bestecisi, söz yazarı, yorumcusu olan
Yesârî Asım Arsoy’un asıl adı Mustafa Asımdır. Konya’dan göç edip Drama’ya
yerleşen bir ailenin çocuğu olarak 6 Ağustos 1900 yılında Bulgaristan’a
bağlı Drama şehrinde doğdu Babası Bergofçalı Ömer Lütfi Efendi, annesi ise
Zübeyde Hanımdır. Babasının dedesi Şeyh Ömer Efendi sol eli ile yazan tanınmış
bir hattattı. Asım ve ablası da sol ellerini kullandıkları için Yesârî
(solak) adını aldılar. Yesârî Asım orta öğrenimini tamamladıktan sonra aile İstanbul’a
göçetmiş, 1917 yılında ise Adapazarı’na yerleşmiştir.
İlk müzik derslerini Adapazarı’nda aldı. Önce bağlama,
sonra ud çalmayı öğrendi. Okuldaki
öğretmenlerinden ve müzisyen komşularından eski eserleri öğrenerek
kendini geliştirdi. Dindar babanın baskılarına rağmen hafız olmadı.
Hafız olmadı fakat ara sıra camilerde ezan okudu.
1920’de Antalya’daki bir gemi acentesinde çalışarak iş
hayatına atıldı, daha sonra İstanbul ve İzmit’te çeşitli alanlarda çalıştı.
İzmit’te Fehmi Tokay ve Zeki Arif Ataergin’den bestecilik
konusunda çok faydalandı. Bu sayede müzik çevresine oluştu, böylece zamanın bir
çok müzisyeniyle tanıştı ve onlarla çalıştı.
1930’larda besteciliğe soyundu. bestelerinin sözlerini
çoğunlukla kendisi yazdı.
1954 yılında bir süre İstanbul Radyosu’nda da
çalıştı. Bestecimizin günümüze 250 eserleri ulaştı. Unutulan veya dinleyici
karşısına çıkmayan çok bestesi olduğu tahmin edilmektedir.
Bestecimizin
bestelerini şöyle bir hatırlayalım
Hüzzam besteleri
Akasyalar açarken
Yar yolunu kolladım
Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır
Dün gece bir şuhun bezmine gittim
Zamanla belki geçer
Ümitlerim hep kırıldı
Yine kalbim coşar ağlar bu gece
Sen olmasaydın eğer
Kalbimi yıllarca sevdaya bağladım
Uşşak besteleri
Bir çapkın elinde oyuncak oldum
Bir ince fidansın
Bu yaz geçen günlerimiz hatırımdan çıkmasın
Menekşe gözler hülyalı
Türkü
Yar saçların lüle lüle
Adalardan bir yar gelir bizlere
Hicaz bestesi
Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde
Suzinak bestesi
Ayrı düştüm sevgilimden
Nihavend bestesi
Sahilde o hoş buseleri
Rast bestesi
Perişah saçların
Sultaniyegah bestesi
Biz Heybeli’de her gece
***
Bugünün üçüncü ünlüsü
Yıldırım Gencer’le yazımızı bitirelim
Asıl adı Gencer Yıldırımgeç’tir. Şehrimizden yetişmiş,
yeşilçamda yer bulup ünlü olan Yıldırım Gencer 1936 yılında Adapazarı’nda doğdu. 17
Ocak 2005 Kuzuluk, Akyazı’da öldü. Tiyatro, sinema ve dizi filmlerde oynadı.
Ressam Sezgin - Ersin Burak kardeşler ve Faruk Geç (Geçoğlu)
ile yakın akrabadırlar. Galatasaray Lisesi Orta Okul kısmını bitirdi. 1963
yılında “Elalem Ne Der” filmiyle başladı. İlk filminin afişini akrabası Faruk
Geç çizdi. Bir çok sayıda filmde başrol ve ikinci derecede rollerde oynadı.
Türk sinemasında “kötü adam karakteri” rolleriyle tanındı. Alçakgönüllülüğü ve kendine özgü gösterişli ağır duruşa
sahipti. Yıldırım Gencer son zamanlarında kardeşi Gündüz’ün Kuzuluk’taki evinde
yaşamaktaydı. Bir filminde yönetmenlik de yapan Abaza kökenli sanatçı Geçba
sülalesindendir. 69 yaşında kalp hastalığından yaşamını yitirdi.
DEVAM EDECEK
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder