29 Temmuz 2012 Pazar

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 18


“Geçmişten günümüze şehrimizin ünlülerini konu edindiğim bu yazı dizisinde Fahri Tuna’nın yazılarından çok faydalandım. Ünlü hattatımız rahmetli Saim Özel’e ayırdığım bu bölümü gene Fahri Tuna’nın yazdıklarından yola çıkarak hazırladım. Aslına bakarsanız Fahri Tuna’nın öncelikle şehrimiz ünlülerinden anılması gerekir. Çünkü Adapazarı’mızı tanıtmayı kendine görev edinmiş bir kişidir. Kendisini şahsen tanımıyorum. Yazdıkları şehrimize olan sevdasının belirtisi. Şehrimizin insanlarına verdiği önem ayrıca övgüye değer. Türkiye yazarlar birliği Adapazarı şube başkanı olduğunu öğrendiğim Fahri Tuna’nın şehrimizin ünlülerini gösteren listemde ne yazık ki adı yok! Varsın olmasın; onu sıra dışı anmama engel değil ya..

Gelelim rahmetli ünlü hattatımız Saim Özel’e. Fahri Tuna şöyle giriş yapmış.”

Hafız Hattat Saim Özel;

Gerçek hafız, gerçek sanatçı.
Gönlünün güzelliklerini “sesi” ve “eli”yle yansıtan adam.

Taraklı, önce Yıldırım Beyazıt’la göç vermiş İstanbul’a, ardından da hafızlarıyla. Bunların da öncüsü ve en ünlüsü elbette ki Hafız Saim’dir. Kuva-yı Milliyeci hafız bir baba’nın tek çocuğu olarak 1919’da doğar.

“Taraklı Yunus Camii’nde imamlık yapan Hüseyin bey’in ve Hatice hanımın çocuklarıdır. Çocukluk yılları Taraklı’da geçer.

Hafızlığını ikmal ettikten sonra on sekiz yaşındayken bir gün İstanbul’a halasını ziyarete gider ki; gidiş o gidiş:

İstanbul’la gidişi Cumhuriyet’in 10’uncu yılına rastlar. İstanbul’da Önce müezzin ve imam olur. Tasavvuf musikisi ve hat sanatına ilgi duyar.”.

Horhor Çeşme’de “ham altını” keşfeden Duagûh Müçteba bey, onu alır, o günlerde ülkenin tek resmi hafızlık merkezine, Nuru Osmaniye İmamı Hasan Akkuş’a teslim eder. “Ham hafız” orada yirmi günde “Sübhaneke”yi zor geçer ve kendi tabiriyle “iki senede kulağını ve ağzını” düzeltir.

“İlkokulu Taraklı’da bitiren Saim Özel, Latin harfleriyle ilkokul sıralarında tanışır. İstanbul Aksaray’da oturan halasının komşusu Sefa beyin yönlendirmesiyle hafız olmaya karar verir. Bu durumu Sami Özel şöyle anlatıyor:

‘Babama (mektup) yazdım, dedim ki böyle böyle bi zat var, beni hocaya götürecek. Acık talim ediyim.’

Babası bu öneriyi kabul eder. Kabul ettiğini cevap mektubuyla bildirir. Bunu da Sami Özel’den dinleyelim.

‘Biraz ağzın düzelsin, öyle tabir ederler. Müsaade ediyorum, kal dedi. Bu mektubu hâlâ saklıyorum. Diyor ki, 'Gurbetteyim diye üzülme, biz senin istikbalin için burada hasretliğine katlanıyoruz'. 

Babasının mektubunun ardından sözlerini iki satırla özetler Sami Özel.

‘Ah annecim, ah babacım. İşte orda, halamın yanında kaldım. Orlarda cami evlerinde, cami lojmanlarında, gayri müsait yerlerde falan vakit geçirdik.’

Nuruosmaniye Camii’nin başimamı Hafız Hasan Akkuş’un öğrencisi olmasını şöyle değerlendirir.

‘Bu eğitimi güzel ağızdan almak çok önemli. On beş-yirmi günde, hocadan süphanekeyi talim ettim. İnsanın boğazından ta dudaklara kadar Kuran’ın yerleri var, boğaz harfleri var, dudak harfleri var. Bunları yerinden çıkarmazsanız, yanlış olur. Hata olmaması için (dualar) tek tek talim edilir.’

Sözü Fahri Tuna’ya bırakalım.”

Sonrası kendiliğinden gelir zaten; İstanbul’un ünlü camilerinde kırk üç sene müezzinlik, imamlık, baş imamlık… En son da İstanbul’daki dini mimarinin zirvesi Süleymaniye Camiinde baş imamlıktan emeklilik...

“1949 yılında akrabası olan Saime hanım’la evlenen Saim Özel, 1982 yılına kadar Süleymaniye Camii'nde çalıştıktan sonra emekli olurken 680 öğrencisine hat sanatını öğretmiştir. Ayrıca 1967 yılında yazdığı ‘Hat Örnekleri’ (1) isimli bir eseri vardır.

Bu özet bilgilerin ardından söz gene Fahri Tuna’nın.”

1940’ların Türkiye’sinde hat sanatı “büyük bir kuraklık” yaşamakta, adeta can çekişmekte; hat üstadları bir bir terk-i diyar eylemektedirler. Hat’tın can çekiştiği “zor” bir zamanda yönelir hat’ta genç Hafız Saim. On yıl süreyle “misafir öğrenci” statüsüyle -bugünkü-
Mimar Sinan Üniversitesi’ne devam eder.
Osmanlı’nın son dönem âlimlerinden “sanat tedris” eder; Kamil Akdik, Nuri Korman vs... XX. Yüzyılın hat sanatındaki iki üstadından biri Hattat Halim Başyazıcı’dan tam da icazet alacakken, hocaefendi elim bir trafik kazasında rahmetli olunca, diğeri Hamit Aytaç’tan almak nasip olur. Yok dönemin varlarındandır Hattat Saim Özel. “Güneşi ceketinin astarında kaybeden” bir kuşağın şanslılarındandır.

Saime hanımla.. (evliliğinden) Allah onlara “çocuk nasip etmez”se de “öz oğlundan yakın” yüzlerce evlat nasip eder. “Bal gibi tatlı sesi”yle, “enfes kıratı”yla, edebî adabıyla “Eski (eskimeyen) Payitaht İstanbul”unun en aranılan hocaefendilerindendir artık. Bir yandan da “hüsnü hat’ta yol alır” derinden derine... Bir süre sonra alanının ilk kitabı “Hat Örnekleri”ni yayımlar.
Gerçek bir Anadolu hanımefendisi Saime hanımın “Hacıbey”i, milyonlarca Müslüman Türk gibi hacca gider ya, geriye Mekke-i Mükerreme’deki Kral Halid Tüneli’nin hat yazılarını (2,5 metre eninde X 1,5 eninde) “hatıra” bırakır döner.

62 yaşındayken Emekli olur ve kışları Aksaray’da yazları Taraklı’da geçirmeyi tercih eder. Onun her gelişi “bayram olur” doğup büyüdüğü ilçede; esnaflar dükkân önünde karşılarlar, çocuklar kuyruğa girer elini öpebilmek için, cemaat Kurşun Camii’ne (2) koşar, o bir aşır okusun da kulaklarının pası silinsin diye. “Evladı gibi yakın” isimlerden Taraklı Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman onu “yüzünden hiç eksik olmayan tebessümü, uzun boyu ve heybetli yürüyüşü ile” (3) hatırlıyor hep. Hemşerisi Prof. Dr. Mehmet Erkal’a göre o “önce hafızdır, kıraat ilimlerinde derin vukufu ve tatbikatı ile meşhurdur. Bunun yanında hattattır.” (4)

“Sözün burasında bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bu yazı dizimizde rahmetli Reis-ül Kurra Abdürrahim Gürses’ten söz etmiştim. Abdürrahim Gürses’in ardından bu makama Sami Özel getirilmek istenir. Kur’an-ı Kerimi en güzel okuyanlardan biri olan ve bu makama lâyık görülen ikinci Sakaryalı Sami Özel, yılın belli bölümünde Taraklı’dan ayrılmak istemediği için bu makamı kabul etmez.    

Fahri Tuna’nın son sözleriyle Sami Özel’e ayırdığımız bu bölümü bitirelim.”

Dr. Abdullah Uysal,
Hattat Saim Özel’in hayatını şöyle özetleyecektir:
“Hem okudu, hem yazdı, yüce kitabı”. (5)
2005 yılının bir Kadir gecesinde “acı haber” yürekleri dağlar; “Hattat Hafız Saim Özel Hakk’a yürümüş”tür. Tıpkı yaşadığı gibi, protokolsüz, alayişsiz, gösterişsiz ama kalabalık bir cemaatle eller üzerine taşınır. Yirmi hafız acı haberi duyar duymaz, Kabe’de ruhuna
ithafen yirmi hatm-i şerif hediye ederler. Ünlü bir söz, yine hayat bulmuştur: “Sen Kur’an’ı bırakmazsan, Kur’an da seni bırakmaz!” Bırakmamıştır.

Yazımızın sonunda Fahri Tuna’nın yazısında belirttiği kaynakçaları bilginize sunuyorum.

1) Saim Özel, “Hat Örnekleri”, 1.Baskı 1969, 2.baskı 1974 Üçdal neşriyat,
2) Taraklı Yunuspaşa Camii, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferine giderken yapılmasını emrettiği ve 1517’de ibadete açılan cami, Saim Özel’in babasının imamlık yaptığı, halkın tabiriyle Kurşun Camii,
3) Tacettin Özkaraman, “Yüzünden Eksik Olmayan Tebessümü..”, Irmak Dergisi, Yıl 5, Sayı 60, sh.38,
4) Prof.Dr. Mehmet Erkal, “Taraklılı Bir Ulu Çınar Hakkında”, Irmak Dergisi, Yıl 5, Sayı 60, sh.2,
5) Abdullah Uysal, “Hem Okudu Hem Yazdı”, Irmak Dergisi, Yıl 5, Sayı 60, sh.6


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 02.07.2012 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder