29 Temmuz 2012 Pazar

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 19


Geçmişten günümüze şehrimizin ünlülerini anlattığım yazı dizisinin 19. bölümüne geldik. Daha önceki bölümleri yazarken benim için beklenmedik sürprizler oldu. Şehrimizin geçmişinde kalmış nice ünlüyü bu sürprizler vasıtasıyla buldum. Bildiğim bir şey vardı; şehrimizin en ünlü kişisi Sait Faik Abasıyanık’tı. Son dönemdeki futbolcu ünlülerin sayıca üstünlük kurduğu şehrimiz ünlüleri konusunda Sait Faik tek başına bu üstünlüğü bitirecek güçteydi. Ne mutlu ki şehrimiz sadece futbolcu ünlülerine teslim değil. Sait Faik’le sınırlı kalmayan, hem şehrimiz, hem ülkemiz kültürüne katkıda bulunmuş bir çok konuda, çok sayıda ünlüye de sahibiz.

 Gene de çok eski geçmişin dışında günümüze damgasını vurmuş yakın dönem ünlüleri içinde şehrimizin en ünlü kişisi kuşkusuz ki Sait Faik Abasıyanık’tır. Yazı dizimizin bu bölümlerini alfabetik sıralamaya göre (Ayfer Tunç bu sıralamanın dışında yer almıştı, çünkü o yazıda da belirtmiştim, kendisinin Adapazar’lı olduğunu dizi yazıya başladıktan sonra öğrendim.) sırası geldiği için Sait Faik Abasıyanık’a ayırdım.

1906 yılının 23 Kasımında Adapazarı’nda dedesi Seyyid’in Semerciler Mahallesi’ndeki evinde doğan büyük hikâyecimizin, Babası kereste ve ceviz kütüğü tüccarı Mehmet Faik, annesi kentin ileri gelenlerinden Hacı Rıza Efendi’nin kızı Makbule Hanım’dır. İlköğrenimini doğduğu şehrin “Rehber-Terakki” adlı özel okulunda gördü. Daha sonra iki yıl Adapazarı İdadisi’ne, ardından da İstanbul Erkek Lisesi’ne gitti. İstanbul Erkek Lisesinde bir öğretmene yapılan şaka nedeniyle sınıfı dağıtılıp kaldırıldı. Açıkta kalan yazarımız Bursa Erkek Lisesi’ne kaydını aldırdı ve 1928 yılında Bursa Erkek Lisesi’nden mezun oldu.

Ünlü hikâyecimizin asıl adı Sait Faik değil, Mehmet Sait’tir. Soyadı olmadığı dönemlerde kendilerine konulan “Abasızoğulları” adını, soyadı yasasının çıkışından sonra  “Abasıyanık” şeklinde değiştirip soyadı olarak aldı.

Kendi tanımıyla, liseyi “heyamola ile” bitirir. Girdiği fakülteyide terk eder. Fransa’nın Grenoble şehrinde edebiyat öğrenimine başlar. Üç yıllık bu öğrencilik döneminde Sait Faik Paris, Strassburg, Lion, ve Marsilya arasında yolculuk yapmış, bu şehirleri görmüş, yaşamış, yaz aylarında da İstanbul’dan ayrı kalamamıştır. Öğrenciliğin kendine özgü sarsaklığına kapılıp avare bir hayata tutularak içkininde tadına varmıştır. O dönemlerde yaşadığı bohem hayatın daha sonraları kişilik ve sanatında derin izler bıraktığı görülür.

Babasının isteği üzerine 1933 yılında İstanbul’a döndü. Yağ İskele’sinde babasının bir arkadaşıyla başarısız bir ticaret macerası oldu. Daha sonra Halıcıoğlu Ermeni Yetim Lisesi’nde Türkçe grup dersleri öğretmenliği yaptı. Bu işi de bir süre sonra bırakıp adliye muhabirliğiyle gazeteciliğe başladı.

1939 yılında babası öldü. 1943 yılında gazeteciliği de bırakıp kendini sadece yazılarına verdi. Gönlüne göre, avare bir hayat sürdü. Burgaz Ada’ya yerleşti. Balıkçıların, gündelik ekmeklerinin peşinde koşan küçük insanların arasında yaşamayı çok sevdi.

Hiç evlenmeyen büyük hikayecimiz 1946 yılında  “siroz”a yakalandı. Doktorların yasaklaması nedeniyle içkiyi bırakmış, ancak 1953 yılında Burgaz Ada’dan bıkarak Şişli’deki evine geçmiş ve bohem hayata geri dönmüştür.

5 mayıs 1954’de, siroz hastalığı yüzünden ender görülen bir “özofaş kanaması” geçirmesi nedeniyle Marmara Kliniği’nde yatmış, kanama durdurulamadığı için 11 Mayıs günü  saat 02.35’de vefat etmiştir. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yatan Sait Faik’in annesi, oğlunun adına, her yıl, en başarılı öykü kitabına verilmek üzere, bir ödül koymuştur.

YAZIN YAŞAMI

Edebiyat ve sanatla ilgisi daha lise yıllarında başlayan Sait Faik yazma macerasına şiirle atıldı. İlk denemelerini Meşale dergisine gönderdi. Yazarımız öldükten sonra Yaşar Nabi Nayır bunları sahibi olduğu varlık dergisinde yayınladı. Hemen ardından öykü yazmaya başlayan hikâyecimiz, kendisini destekleyen ve cesaret veren Kenan Hulusi Koray’ın aracılığıyla “uçurtma” adlı ilk yazısını Milliyet gazetesinde yayınladı. (9 aralık 1929). “İpekli Mendil” adlı ilk hikâyesi Varlık dergisinin 19’ncu sayısında, 15 Nisan 1934 tarihinde çıkan Sait Faik, o yılların irili ufaklı, hatta kimileri kısa ömürlü dergilerinde, gazetelerin eklerinde hikâye ve yazıları yayınlandı. 1936’da “Semaver” adını verdiği ilk hikâye kitabını da çıkardı.  1939 yılında yayınlanan “Şahmerdan” adlı kitabındaki “Çeşme” adlı hikâye nedeniyle “Örf-i İdare Mahkemesi” tarafından yargılandı. 1944 yılında yayınladığı Medar-ı Maişet Motoru adlı ilk romanı (ikinci baskısı Bir Takım İnsanlar adıyla yapılmıştır) toplatılmıştır.
Simenon’un Yaşamak Hırsı adlı romanını Türkçe’ye çeviren Sait Faik’in öyküleri Sabri Esat Siyavuşgil tarafından Un Point Sur La Carte adıyla Fransızca’ya çevirerek (1954) Milli Eğitim Bakanlığı’nca Hollanda da yayımlanmıştır.
Alangu Sait Faik’in üç kez öykü yazmaya ara verdiğini, yazıdan soğuduğunu belirtmektedir: 1-1939’da babasının ölümü, 2-1944’te Medar-ı Maişet Motoru’nun toplatılması, 3-1946’da siroz teşhisi konması üzerine.   


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 04.07.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder