ADAPAZARI AKŞAM HABERLERİ - ŞİİRLERİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ADAPAZARI AKŞAM HABERLERİ - ŞİİRLERİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Mayıs 2013 Perşembe

ÜNİVERSİTE SINAVLARINA DOĞRU

12 eylül askeri harekatının üstünden nerdeyse 33 yıl geçti. O dönemde gençliğin aşırı politize olduğu düşüncesiyle apolitik, sözün kısası ülke gerçekleriyle ilgilenmeyen gençlik yetiştirilmeye çalışıldı. Bu gün geldiğimiz noktada edilgen, sorgulamayan gençlikle karşı karşıyayız.

Ben, 12 eylül öncesindeki gibi silaha sarılmış, kendince ülke kurtarma görevi edinmiş, paramparça bölünmüş ve kendisiyle oynanan gençlik geri gelsin demiyorum. Bu günde süren o dönemlerin kırıntıları diyeceğim guruplaşmaların sonuçları ortada. Böyle bilinçli gençlik yetişmez, sadece iç ve dış güçlerin oyuncağı olur.

Gençliğin görevi yarınlara kendisini hazırlayacak donanıma sahip olmaktır. Bunun yolu eğitim görmekten geçer. 12 eylül (ki bu gün o anarşi ortamının 12 eylülle birlikte bir gecede nasıl kesildiği konusu tartışılır bir konudur) sokak hareketlerinden gençlerin uzaklaşmasını eğitimi yozlaştırarak sağlamıştır. Yarınlara hazır olmak için yeterli donanımı alamayan gençlik doğal olarak edilgen (pasif) olur.

Bunun üstüne her geçen yıl azalan ücretler karşılığında ya işportacılığa başlayan, yada özel dersler veren öğretmenler, okulda verilmesi gereken dersleri vermez olmuşlardır. Arkasından dersaneler kurulmaya başlanmıştır. Devletten öğretmenlik maaşı alan öğretmenler birde dersanelerde ders vererek gelir elde edince devlet okullarında yeterli eğitimi verir mi?

Ders yılı sonuna doğru okullara gidin bakın, sınıflar bomboştur. Çünkü yaklaşan Anadolu liseleri ve üniversiteye giriş sınavları nedeniyle öğretmenler okula gelmiyorlar ki.. 

Dersaneler para tuzağı.. onların eğitim verdikleri yok! Sadece öğrencilere hızlı karar verme alışkanlığı kazandırıyorlar. Neden niçin sorgulanmadan edinilen bilgi, bilgi değildir. Dersanelerde bunu yapıyor, çöp bilgilerle öğrencinin kafasını dolduruyorlar. Öğrenci sınavlarda başarılı olsun diye yarış atı gibi yetiştiriliyor. Hiç birinin psikolojisine önem verilmiyor.

Artık eğitimde yol ayrımına gelmiş olmamız lazım. Devlet; belli konularda paralı eğitime izin vermeli. Öğretmenlere de doktorlara yaptığı gibi devlet okulu yada özel okulu seçme zorunluluğu getirmeli. Yalnız unutulmasın; özelleşen eğitim tıpkı özel hastanelerin her dalda hizmet vermemesi gibi, ticari olmayan konularda özel okullarda eğitim vermeyecektir. 
Bu yüzden devlet okulları varlıklarını sürdürmek zorundadır. Her şeyi özelleştirirseniz milli kimlik ortadan kalkar. Ulusal yayın yapan özel radyo ve televizyonların kimlik konusundaki duyarsızlıklarına en azından kullanılan dil önemli bir göstergedir. 

Kültür ticari olamaz. İlk kültür edindiğimiz yer okullarımız olduğuna göre eğitimin kalitesi yükseltilmeli, güzel Türkçe konuşma ve yazma alışkanlığı kazandırmalıdır. Elbette fen bilimleri önemsenmeli, elbette yabancı dil öğretilmeli, ama onların önünde dilini ustalıkla kullanma, kendini ifade etme becerileri kazandırılmalıdır. Kendi dilinde düşünemeyen gençlik yarınları kurmayı başarabilse de, başka milletlerin egemenliğinden kurtulamaz.


Önümüzdeki ay Üniversiteye Seçme Sınavıyla gençlerimizin geleceği belirlenecek. Kimi gülecek kimi ağlayacak. Gençlerimizin bu şekilde geleceklerinin kurulması bence sakıncalı. Bu sınavlar fırsat eşitliği sağlamıyor. Sınavlarda başarılı olanların büyük çoğunluğu düşünmediği konularda eğitim almak zorunda kalıyor. Gelen hiçbir hükümet bu konuda çözüm getirmediği için konu giderek çözümsüzleşiyor. Böylelikle gençlerimiz, yani yarınlarımız harcanıyor.

Artık bu gidişe mutlaka dur denmelidir.

İlk yayımı:  Anadolu Gazetesi
              12.06.2009
                                                      
Yayın Tarihi: 29.05.2013

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 01

Biz Türkler şiir yazma konusunda oldukça yetenekliyiz. İlk gençlik yıllarında birkaç satır şiir yazmayanımız nerdeyse yoktur. Askere giderken şiir yazarız, sevdamızı şiirle anlatırız yavuklumuza. Derdimiz olur, serin pınarlar gibi bizi ferahlatsın diye şiire sığınırız. Şair olmamıza o kadar çok neden var ki..

Bu köşede çoğunlukla sizlere kendi şiirlerimi sunmak istiyorum sevgili okurlar.  Kendi şiirlerimi sunarken hikâyelerinden de söz edeceğim.

Yazmak işi iki taraflı bir olaydır; yazmak ve okumak.. Yazarken benimdir, okurken sizin.. Siz yazılanı okurken kendinizle özdeşleştirirseniz beğenmeye, hoşlanmaya başlarsınız. Özdeşleştirme anlamaktır, anlamak ve kendin olarak anlatılanı görmek.. Böyle bir okur yazar ilişkisi uzun ömürlü olur.

Gelelim şiirlere..

İlk sunacağım şiir bir güfte. Yani şarkı sözü. Bestesi de bana aittir.

SONBAHAR

Gelince sonbahar
Biter bütün aşklar
Tenhalaşır sokaklar
Başlar yağmurlar

Gelme sen sonbahar
Sen gelirsen ah!..
Göz yaşım durmaz akar
Bitecek diye aşklar

Sararan yapraklar
Kuruyan dallar
Her şeyin hazin sonunu
Sanki anlatırlar

Gelme sen sonbahar
Sen gelirsen ah!..
Göz yaşım durmaz akar
Bitecek diye aşklar
            
           Aydın Göle
                1971

Bu şiiri yazdığımda 15 yaşındaydım. Mandolinden gitara geçmiştim. O yıllarda okullarda müzik dersinde bir çalgı mutlaka öğretilir, müsamereler için orkestralar kurulurdu. Çalmayı öğretilen çalgılar ya mandolindi, yada blok flüt.. çok çok bir melodika da olurdu, oda olursa. Daha sonra gitarlarda öğretilmeye başlandı.

Ben özürlülüğümden dolayı sürekli okula gidemediğim için bu derslerden sorumlu değildim. Sınıf öğretmenim kanaat notunu kullanırdı benim için, sınıfımı öyle geçerdim. Ama içimde müzik aşkı vardı. 1967 yılında annem bu aşka dayanamadı ve bana mandolin aldı. Kendi kendime öğrendim. Öğrenirken çok kafa patlattım, çevreye verdiğim rahatsızlık az değildir.
Gene o yıllarda besteciliğe de soyundum utanmadan. Şiir yazmayı beceremiyordum, başkalarının şiirlerini şarkılarımın güftesi yapıyordum. Bir yalanla başladı her şey. Bestelediğim bir şiire benim demiştim. Ondan sonra yalanım ortaya çıkmasın diye şiir yazmaya başladım. O yıllardan çok az şiir elimde.. çoğuna şiir denemezdi, bu yüzden defterleri yaktım. Sonbahar ilk yazıp bestelediğim şiirdir, daha doğrusu şarkı sözüdür.

***

İŞTE GELDİ İŞTE BAK

Bak takvimden bir yaprak daha kopuyor
Ömrümüzden bak, bir gün daha siliniyor
Ve böylece geçiyor günler
Soluyor tek tek, açılan güller

İşte geldi işte bak
Bak işte gidiyor                                                                                                    e
Bak bu tatlı hayat
Şarap gibi bitiyor

Dargınlıkla ne geçecek elimize
Yazık değimli bu sevgimize
Üzülme sen
Gül neşelen
Üzülmekle
Ne geçecek sanki elimize
                     
                     Aydın Göle
                      09.02.1973

Bu şiirin altına şu notu düşmüşüm: bu şiiri mayıs ayında komşu teyzelerin bahçesinde besteledim. Eksik bilgi tabii. O yıl lise bire giden erkek kardeşime okuldan okuması için Halide Edip Adıvar’ın “Sinekli Bakkal”  romanını vermişlerdi. Bende okudum. O romanda bir satırda geçen işte geldi, işte gidiyor sözünden ne bulduysam buldum ve bu şiiri yazdım. O  zamanda 17 yaşındayım.

Bir başka şarkı sözü olarak yazdığım ve bestelediğim şiirimi sunuyorum.



***

RUHUMUN GÜLÜ

Aşık oldum senin o güzel yüzüne
Görür görmez tutuldum yosun yeşili gözlerine
Seni sevince vuruldum o tatlı sözlerine

Ruhumun gülü
Kalbimin bülbülü
Ah gidi menekşe
Seni tanımasaydım keşke

Deniz gibi dalgalı ve başak sarısı saçlarına
İnan sevgilim, inan bana
Bedenimin her hücresi aşık oldu sana

Ruhumun gülü
Kalbimin bülbülü
Ah gidi menekşe
Seni tanımasaydım keşke

                  Aydın Göle
                  04.02.1973


***

İlk yılların toyluklarını görüyorsunuz. Bende bunu göstermek için bu şarkı sözlerini buraya koydum. Yer yer fena değil bazıları ama gülmeden de edemiyorum. Dönemin şiirlerinin ve ozan deyişlerinin çok etkisi var bu şiirlerde.

İlk şiir denemesi diyeceğim bir şiirle veda etmek istiyorum. Sabrınızı zorladıysam beni bağışlayın.




GÜVERCİNLİ KIZ

Dün akşam üstü
Güvercinli bir kız geçiyordu sokaktan
Akşamın bedbaht lekeleri
Bıkmamış kızın temiz yüzünde durmaktan
Güvercin memnun
Sahibesinin sıcak avuçlarında oturmaktan
Parlak ve tertemiz tüyleri
Sanki yaşadığı o anki mutluluktan
Güvercinli kız ve güvercini
Birer aşk meleği sanki
Bakışı ve yürüyüşleri edalı
Bir özlem içindeler besbelli
İkisi de birbirine sevdalı
          
                            Aydın Göle
                            16.03.1973                                  

***

Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle hoşça kalın

İlk yayımı:  Anadolu Gazetesi
              14.06.2009

Yayın Tarihi26.05.2013