12 eylül askeri harekatının üstünden nerdeyse 33 yıl geçti.
O dönemde gençliğin aşırı politize olduğu düşüncesiyle apolitik, sözün kısası
ülke gerçekleriyle ilgilenmeyen gençlik yetiştirilmeye çalışıldı. Bu gün
geldiğimiz noktada edilgen, sorgulamayan gençlikle karşı karşıyayız.
Ben, 12 eylül öncesindeki gibi silaha sarılmış, kendince
ülke kurtarma görevi edinmiş, paramparça bölünmüş ve kendisiyle oynanan gençlik
geri gelsin demiyorum. Bu günde süren o dönemlerin kırıntıları diyeceğim
guruplaşmaların sonuçları ortada. Böyle bilinçli gençlik yetişmez, sadece iç ve
dış güçlerin oyuncağı olur.
Gençliğin görevi yarınlara kendisini hazırlayacak donanıma
sahip olmaktır. Bunun yolu eğitim görmekten geçer. 12 eylül (ki bu gün o anarşi
ortamının 12 eylülle birlikte bir gecede nasıl kesildiği konusu tartışılır bir
konudur) sokak hareketlerinden gençlerin uzaklaşmasını eğitimi yozlaştırarak
sağlamıştır. Yarınlara hazır olmak için yeterli donanımı alamayan gençlik doğal
olarak edilgen (pasif) olur.
Bunun üstüne her geçen yıl azalan ücretler karşılığında ya
işportacılığa başlayan, yada özel dersler veren öğretmenler, okulda verilmesi
gereken dersleri vermez olmuşlardır. Arkasından dersaneler kurulmaya
başlanmıştır. Devletten öğretmenlik maaşı alan öğretmenler birde dersanelerde
ders vererek gelir elde edince devlet okullarında yeterli eğitimi verir mi?
Ders yılı sonuna doğru okullara gidin bakın, sınıflar
bomboştur. Çünkü yaklaşan Anadolu liseleri ve üniversiteye giriş sınavları
nedeniyle öğretmenler okula gelmiyorlar ki..
Dersaneler para tuzağı.. onların eğitim verdikleri yok!
Sadece öğrencilere hızlı karar verme alışkanlığı kazandırıyorlar. Neden niçin
sorgulanmadan edinilen bilgi, bilgi değildir. Dersanelerde bunu yapıyor, çöp
bilgilerle öğrencinin kafasını dolduruyorlar. Öğrenci sınavlarda başarılı olsun
diye yarış atı gibi yetiştiriliyor. Hiç birinin psikolojisine önem verilmiyor.
Artık eğitimde yol ayrımına gelmiş olmamız lazım. Devlet;
belli konularda paralı eğitime izin vermeli. Öğretmenlere de doktorlara yaptığı
gibi devlet okulu yada özel okulu seçme zorunluluğu getirmeli. Yalnız
unutulmasın; özelleşen eğitim tıpkı özel hastanelerin her dalda hizmet
vermemesi gibi, ticari olmayan konularda özel okullarda eğitim
vermeyecektir.
Bu yüzden devlet okulları varlıklarını sürdürmek zorundadır.
Her şeyi özelleştirirseniz milli kimlik ortadan kalkar. Ulusal yayın yapan özel
radyo ve televizyonların kimlik konusundaki duyarsızlıklarına en azından
kullanılan dil önemli bir göstergedir.
Kültür ticari olamaz. İlk kültür edindiğimiz yer okullarımız
olduğuna göre eğitimin kalitesi yükseltilmeli, güzel Türkçe konuşma ve yazma
alışkanlığı kazandırmalıdır. Elbette fen bilimleri önemsenmeli, elbette yabancı
dil öğretilmeli, ama onların önünde dilini ustalıkla kullanma, kendini ifade
etme becerileri kazandırılmalıdır. Kendi dilinde düşünemeyen gençlik yarınları
kurmayı başarabilse de, başka milletlerin egemenliğinden kurtulamaz.
Önümüzdeki ay Üniversiteye Seçme Sınavıyla gençlerimizin
geleceği belirlenecek. Kimi gülecek kimi ağlayacak. Gençlerimizin bu şekilde
geleceklerinin kurulması bence sakıncalı. Bu sınavlar fırsat eşitliği
sağlamıyor. Sınavlarda başarılı olanların büyük çoğunluğu düşünmediği konularda
eğitim almak zorunda kalıyor. Gelen hiçbir hükümet bu konuda çözüm getirmediği
için konu giderek çözümsüzleşiyor. Böylelikle gençlerimiz, yani yarınlarımız
harcanıyor.
Artık bu gidişe mutlaka dur denmelidir.
Yayın Tarihi: 29.05.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder