“Ok yaydan çıktı”, “Kılıçlar çekildi” deyimleri bir konuda gelinen
durumu anlatırlar. İki deyimde bir gerginliğin ortaya konması olarak
algılanabilir. Bu algılamadan dolayı ilk bakışta aynı anlamda oldukları sanılsa
da kesinlikle aynı anlamı taşımazlar. “Kılıçlar çekildi” deyimi; konuşma bitmiş
dövüşme başlamış demektir. Oysa kılıç kınından çıkarıldığı gibi tekrar kınına
sokulabilir. “Ok yaydan çıktı” deyimiyse geriye dönüşü olmayan bir yola
girildiğini anlatır. Yaydan çıkan ok geri dönmez, ne olursa olsun rastladığı
ilk hedefe saplanacaktır.
Hükümetin PKK ile terörü bitirme anlaşmaları yapması (barış
demiyorum, çünkü barış görüşmeleri iki ayrı ülke arasında yapılır, bizimkisi
ülkesine karşı ayaklanmış veya ayaklandırılmış bir unsurun terörden
vazgeçirilmesinden başka bir şey olmamalıdır) tamda bu deyimlerle açıklanacak
bir konuma girmiş bulunmakta.
Kimse iç kavgayı istemez ve istememeli. Öteden beri “en kötü
barış, en kutsal savaştan iyidir” denir durur. Her ne bahasına olursa olsun insanı
yaşatma görüşünü merkeze oturtan, insan hayatını kutsal sayan düşünceler,
insanlık onurunu kirli savaşlardan korumayı amaçlamıştır. Bazen bu düşünce
barışı korumaya yetmez. Yetmediği 1. dünya savaşıyla ortaya çıkan durumla
görüldü. Galiplerin dayatmalarıyla gelen barış, ekonomileri felce uğratınca 2.
dünya savaşını kaçınılmaz hale getirdi. “En kötü barış, en kutsal savaştan
iyidir” sözü burada geçerli olamadı.
Bizim kurtuluş savaşımızda bu sözün pek geçer akçe
olmadığını göstermez mi? Osmanlı savaş kaybedip silahsızlandırıldıktan sonra
bir barış antlaşması imzalamıştı. O barışın şartlarına karşı çıkan, Osmanlı
paşalarını ve halkı örgütleyebilen, kendiside bir Osmanlı paşası olan Mustafa
Kemal Atatürk sonunda daha kabul edilir bir barış antlaşması yolunu açmıştı.
Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum “en kötü barış, en
kutsal savaştan iyidir” sözüyle açıklanıyor. Allah aşkına kim kimle
savaşıyordu? Biz kimseyle savaşmıyorduk ki.. gerilla olarak ordu olunmaz. Savaş
ise orduların işidir. Gerilla savaş yapmaz, terör yapar. Bugüne kadar
yaşadığımız PKK terörüydü. Terörle mücadele ise polis ve askerin işbirliğinde
gerçekleşen bir iç güvenlik uygulamasıdır. Bu bütün dünyada böyledir. Ama Ortadoğu’ya
ekonomik çıkarları için biçim vermek isteyen batılı ülkeler terör örgütünü
kurtuluş savaşçıları olarak tanırsa iş böyle bir anlaşmaya gelir dayanır.
Başkalarının gelip dayattığı antlaşmayla “en kötü barış, en kutsal savaştan
iyidir” sözü kanıtlanmış mı olacaktır? Elbette hayır!
Gelgelelim “ok yaydan çıktı” ve hedefe varana kadar yol
alacaktır. O hedef görülmeye başladı.
Geçenlerde Diyarbakır’da “Dünya Medeniyetler Kraliçesi” adı
altında 21 ülkeden 22 güzelin katıldığı bir güzellik yarışması yapılacaktı.
Zamanlamaya bakar mısınız? Akil insanlar vatandaşlarımızı yeni duruma ikna
turları yaparken bir yarışmanın Diyarbakır’da yapılacak olması çok anlamlar
taşımaz mı? Bakın 21 ülkeden 22 güzel katılmış, bu bir ülkenin 2 güzelle
yarışması demektir. Peki hangi ülke 2 güzelle yarışıyor? Türkiye tabii. Ama
öyle değil, bir güzelin adı Türkiye Güzeli iken, ikincisi “Diyarbakır Güzeli”
idi. Bu ne demek; Diyarbakır bağımsızlığını ilan edip ülke mi oldu? Güzellik
yarışmalarını bir et pazarı olarak görürseniz bu tür yarışmaları kepazelik
olarak nitelendirirsiniz. Bu zamanda (PKK terörünü bitirme anlaşması sırasında)
Diyarbakır’da yapılması, ayrıca bir Diyarbakır güzelinin olması da bu yarışmayı
üç kez kepazeleştiriyor bana kalırsa.
Bu yarışma sanki bir şeyin ilanı gibiydi. Sessiz ilandı ve
dikkatlerden kaçtı. Toplum olarak Kürt-Türk ayrımına gitmedik çok şükür ama
birileri bunu yapmış bile.
Ya bu habere ne dersiniz?
“İsviçre’deki 60
değişik sosyalist parti, kitle örgütü, sendika ve değişik gruplardan oluşan 1
Mayıs komitesi, Abdullah Öcalan’a ulaştırılması için BDP’lilere Kürtçe,
İngilizce ve Türkçe davetiye gönderdi. Davetiyede Öcalan’ın 1 Mayıs
kutlamalarına katılması ve ‘başkonuşmacı’ olması istendi.
Rıfat Başaran’ın
radikal.com.tr’de yer alan haberine göre, Hafta başında İmralı’ya gitmesi
planlanan BDP Heyeti, Öcalan’ın davetiyesini beraberinde götürecek. Öcalan’ın
burada okunması için bir mesaj göndereceği tahmin ediliyor.
1 Mayıs Tertip
Komitesi adına davetiyeyi Anna Klieber ve Christian Diebold imzalı davetiyede,
‘Eğer bu savaşın tarafı olan aktörler soğukkanlı davranabilirlerse ve
olabilecek provokasyonlara karşı barış iddialarından vazgeçmezlerse, onlarca
yıldır sürmekte olan bu kanlı savaşın, önümüzdeki süreçte çözülebileceğine olan
inancımız tamdır. Sizin barış için ortaya koyduğunuz perspektif ve çabalar, bu
sürecin hayata geçme olasılığı ve kanın durmasının imkânsız olmadığını
göstermektedir. Uzun soluklu politik mücadeleniz sayesinde edinmiş olduğunuz
engin tecrübeleriniz 1 Mayıs alanındaki ilerici kitleler için büyük ilgi
kaynağı olacaktır. Bu sebepten dolayı sizleri aramızda görmekten şeref duyarız’
dendi.”
Ülkemiz iş dünyasının kimi üyeleri de buna benzer sözler
söylemişlerdi. Onlar bir yerden işaret almışlar mıdır bilmem, ama tatlı
kârlardan mahrum olma kaygıları yüzünden acilen yeni duruma uyum
gösterdiklerini çok iyi biliyorum.
Kısacası “kılıçlar çekilmiş, ok yaydan çıkmıştır”. Kılıçlar
kınına tekrar konur hiç kuşkusuz. Ama ok hedefine mutlaka varır. İş bu oku
savuşturmakta..
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder