29 Nisan 2013 Pazartesi

BİLDİĞİNİ VEYA BİLMEDİĞİNİ BİLEN İNSAN


“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz. 
Bildiğini bilmeyeni uyarınız. 
Bilmediğini bilene öğretiniz. 
Bilmediğini bilmeyenden kaçınız.”

Konfüçyüs’ün bu sözünü açalım biraz. Bilme ve bilmemenin farkında olma veya olamama durumu etrafında dönen bu sözlerin açıklanmaya ihtiyacı var. Tahminime göre bu ihtiyacı karşılarsak Konfüçyüs’ün ne demek istediği daha iyi anlaşılacaktır.

İlk satırdan başlayalım. Kolay ve doğru anlaşılır bir satır.

“Bildiğini bilenin arkasından gidiniz.”

Bildiğini bilen bir koca kişi, bir bilge kişidir. Bilgisini bilir ve hiçbir şekilde bildiğini afralı tafralı biçimde sunmaz, göstermez. O bilgi ona sonradan yapıştırılmış gibi durmaz, tam aksine bilgiyle bütünsellik sergiler. Bilgisi kendisidir, kendisi bilgidir. İki hali birbirinden ayıramazsınız. Ayrılamayacağı bilgisinden, tutumundan, tavrından ve bütün bunları harmanlayarak bir yaşam oluşturmasından bellidir. Bilge kişilerin insanlık onurunu yükseltme kaygısından başka kaygısı olmaz. İşte bunların arkasından gidilmesi öneriliyor.

İkinci satıra gelince.. o satırda şöyle;

“Bildiğini bilmeyeni uyarınız.”

Öyle insanlar vardır, bildiklerinin bir toplamını almamışlardır. Neyi ne kadar bildiklerinin farkında değillerdir. Günlük sıkıntıların içinde veya eğlencenin doruklarında yaşayarak kendini kaybedenlerinde amaçları bilgileriyle orantılı olmayınca edindikleri bilgiler kişiliklerine, ordanda topluma yansımaz. İşte Konfüçyüs bunun farkına varmayanların uyarılmasını öneriyor. Bu uyarılma bilgi sahibinin daha ziyade cesaretlendirilmesi biçimiyle yönlendirilmelidir. Çünkü bilginin dışavurumu için çoklukla cesarette gerekir.

Üçüncü satıra bakalım.

“Bilmediğini bilene öğretiniz.” 
   
Öğrenme ihtiyacı bilme ihtiyacıyla başlar. İhtiyaç, uğraşılan meslekle ilgili temel bilgiler denilen öncelikli bilgilere sahip olunmadığında daha çok ortaya çıkar. Sonraki bilgiler mesleği daha ileri boyuta taşımak için mesleki yayınlardan veya mesleki deneylerden oluşan bilgilerden edinilir. Yaşamı elbette sadece mesleki bilgilerle sınırlayamayız ama mesleki bilgilerden de ayrı tutamayız. Çünkü meslek ve yaşam birbirinin ayrılmaz parçalarıdır. Onun için bir olay ve olgu ile birlikte özel zevk ve ilgiler kadar, belki de daha fazla mesleki bilgi, kesin ve doğru sonuca vardıracaktır. Bunun farkında olan konuyla ilgili bilgileri bilmediğini bilir. İhtiyacı olacağını da.. bu kadar bilgi, bilgiyi edinmek için yeterde artar bile. İşte bu durumda olanların elinden tutmak gerek.

Dördüncü satır kendimizi sakınacağımız kişileri söylüyor.

“Bilmediğini bilmeyenden kaçınız.”

En zoru bu grupta toplanan cahiller grubudur. Bunlar sizi anlamalarından vazgeçtim, sevmezler bile. Çünkü onların kıt akıllarıyla tabulaştırıp taptıkları cahillik öyle derin ve o kadar inatçıdır ki.. sizin bilgilerinizi tartışılır kılmadan rahat edemez. İçinde oldukları kavram kargaşasını görürsünüz ama siz ona gösteremezsiniz. Çünkü dolap beygiri gibi at gözlüklüdürler. Aynı yerde dönüp durdukları halde dünyayı dolaştıklarını zannederler. Bunlar tehlikelidir. Fanatikliklerinden adam bile öldürebilirler. Her tür fikrin yobazı bu gruptan çıkar. Bunların yanında durulmamalıdır.

Kısaca bildiğini veya bilmediğini bilenden korkmayın onlar insanlık onurunu yücelten veya yüceltmeye hazır insanlardır. En kötüsü bilmediği halde bildiğini zanneden ve bol kepçe lokantasından ücretsiz, nefis olduğunu zannettiği ama onmamış, pişmemiş, yağı tuzu eksik yemek dağıtır gibi fikir dağıtanlardır.



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com


Yayın Tarihi: 26.04.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder