“Bildiğini bilenin
arkasından gidiniz.
Bildiğini bilmeyeni
uyarınız.
Bilmediğini bilene
öğretiniz.
Bilmediğini
bilmeyenden kaçınız.”
Konfüçyüs’ün bu sözünü açalım biraz. Bilme ve bilmemenin
farkında olma veya olamama durumu etrafında dönen bu sözlerin açıklanmaya
ihtiyacı var. Tahminime göre bu ihtiyacı karşılarsak Konfüçyüs’ün ne demek istediği
daha iyi anlaşılacaktır.
İlk satırdan başlayalım. Kolay ve doğru anlaşılır bir satır.
“Bildiğini bilenin
arkasından gidiniz.”
Bildiğini bilen bir koca kişi, bir bilge kişidir. Bilgisini
bilir ve hiçbir şekilde bildiğini afralı tafralı biçimde sunmaz, göstermez. O
bilgi ona sonradan yapıştırılmış gibi durmaz, tam aksine bilgiyle bütünsellik
sergiler. Bilgisi kendisidir, kendisi bilgidir. İki hali birbirinden
ayıramazsınız. Ayrılamayacağı bilgisinden, tutumundan, tavrından ve bütün
bunları harmanlayarak bir yaşam oluşturmasından bellidir. Bilge kişilerin insanlık
onurunu yükseltme kaygısından başka kaygısı olmaz. İşte bunların arkasından
gidilmesi öneriliyor.
İkinci satıra gelince.. o satırda şöyle;
“Bildiğini bilmeyeni
uyarınız.”
Öyle insanlar vardır, bildiklerinin bir toplamını
almamışlardır. Neyi ne kadar bildiklerinin farkında değillerdir. Günlük
sıkıntıların içinde veya eğlencenin doruklarında yaşayarak kendini
kaybedenlerinde amaçları bilgileriyle orantılı olmayınca edindikleri bilgiler
kişiliklerine, ordanda topluma yansımaz. İşte Konfüçyüs bunun farkına
varmayanların uyarılmasını öneriyor. Bu uyarılma bilgi sahibinin daha ziyade
cesaretlendirilmesi biçimiyle yönlendirilmelidir. Çünkü bilginin dışavurumu
için çoklukla cesarette gerekir.
Üçüncü satıra bakalım.
“Bilmediğini bilene
öğretiniz.”
Öğrenme ihtiyacı bilme ihtiyacıyla başlar. İhtiyaç,
uğraşılan meslekle ilgili temel bilgiler denilen öncelikli bilgilere sahip
olunmadığında daha çok ortaya çıkar. Sonraki bilgiler mesleği daha ileri boyuta
taşımak için mesleki yayınlardan veya mesleki deneylerden oluşan bilgilerden
edinilir. Yaşamı elbette sadece mesleki bilgilerle sınırlayamayız ama mesleki
bilgilerden de ayrı tutamayız. Çünkü meslek ve yaşam birbirinin ayrılmaz
parçalarıdır. Onun için bir olay ve olgu ile birlikte özel zevk ve ilgiler
kadar, belki de daha fazla mesleki bilgi, kesin ve doğru sonuca vardıracaktır. Bunun
farkında olan konuyla ilgili bilgileri bilmediğini bilir. İhtiyacı olacağını da..
bu kadar bilgi, bilgiyi edinmek için yeterde artar bile. İşte bu durumda
olanların elinden tutmak gerek.
Dördüncü satır kendimizi sakınacağımız kişileri söylüyor.
“Bilmediğini
bilmeyenden kaçınız.”
En zoru bu grupta toplanan cahiller grubudur. Bunlar sizi
anlamalarından vazgeçtim, sevmezler bile. Çünkü onların kıt akıllarıyla
tabulaştırıp taptıkları cahillik öyle derin ve o kadar inatçıdır ki.. sizin
bilgilerinizi tartışılır kılmadan rahat edemez. İçinde oldukları kavram
kargaşasını görürsünüz ama siz ona gösteremezsiniz. Çünkü dolap beygiri gibi at
gözlüklüdürler. Aynı yerde dönüp durdukları halde dünyayı dolaştıklarını
zannederler. Bunlar tehlikelidir. Fanatikliklerinden adam bile öldürebilirler.
Her tür fikrin yobazı bu gruptan çıkar. Bunların yanında durulmamalıdır.
Kısaca bildiğini veya bilmediğini bilenden korkmayın onlar
insanlık onurunu yücelten veya yüceltmeye hazır insanlardır. En kötüsü
bilmediği halde bildiğini zanneden ve bol kepçe lokantasından ücretsiz, nefis
olduğunu zannettiği ama onmamış, pişmemiş, yağı tuzu eksik yemek dağıtır gibi
fikir dağıtanlardır.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder