Merhaba sevgili okurlarım..
Geldim geldim kim der? Bir yere gidipte geri dönen, sadece geri dönen değil, gittiği yerden ısrarla çağrılan der. Nasıl der? Eğer tatildeyse ve gittiği yeri bırakamıyorsa bezgin ve bıkkın, belki de birazda kırgın bir ses tonuyla der. Ya özlenen aranan birisiyse ve bu nedenle ısrarla çağırılıyorsa? O zamanda “Patlama!” anlamında ve şımarık bir ses tonuyla der. Yazıma bu başlığı atarken ne demek istiyorum diye düşündüm. Çok bekletmedim ya demek amacıyla, birazda gidişiyle kusur işlemiş biri gibi utangaç tavırla “Geldim Geldim” dediğimi fark ettim. Yazılarıma ara vermiştim çünkü. Mademki geldim yazmaya başlayayım değil mi?
Son yazımda sizlere, izin isteyerek bir süre yazılarıma ara vereceğimi, çoktandır çıkamadığım geziye çıkacağımı söylemiştim. O geziye çıktım sonunda. Sekiz gün kaldım. İstanbul’un ilçesi Silivri’nin yazlık köylerinden Gümüşyaka’ya da bir Pazar günü uğradım. 1999 Depreminde kardeşim Coşkun Göle bizleri ailece alıp orada kiraladığı bir yazlığa götürmüştü. Bu açıdan da oraların benim için bir anlamı var. Her yer gibi Gümüşyaka’da gelişmiş. Başakşehir’den Gümüşyaka’ya giderken Galatasaray’ın yeni stadı Türk Telekom Arena’yı dışarıdan gördüm. Dev gibi bir stad. Çevresinde inşaatlar devam ediyordu. Yanı başında 25 katlı bir otel yapılıyordu. Bunlar bittiğinde oraları ne güzel bir çehre kazanacak kim bilir?
Geziler insanı zinde tutar, tazeler. Alışık olduğu çevreden çıkmak insana heyecan verir. Biraz çekingenler için ilk günler uyum sorunlarıyla geçebilir. Sorun aşıldıktan sonraysa her gün ayrı bir güzellikte geçer. Uyum konusu küçümsenecek şey değil ha.. gidilen yerin havası, suyu, yemekleri insanı bir hayli zorlar. Eskiden yapan kişiye göre değişen lezzette tencere yemekleri yapılmadığı; kebaplar, pideler ve lahmacunlarla sofra adabı değiştiği için artık bu konuda uyum sorunumuz kalmadı. Sevinmeli mi üzülmeli mi bilmem. Ama geceleme konusu bazı insanlar için geçmişte olduğu gibi sorun olmaya devam ediyor. Hele hele yatağından başka yerde uyuyamayana, yastık seçene..
Benim böyle sorunlarım yok çok şükür. Ne gittiğim yeri üzerim, ne kendim üzülürüm. O kadar kolay uyum gösteririm ki.. sanki kırk yıldır oralıymışım gibi. Kimi zaman kendime şaşarım. Aklıma sıla düşmez çünkü. Kısa bir geziye çıkanların eşini dostunu, anasını babasını, kısaca sevdiklerini çabucak özleyenleri pek samimi bulmam. Yaptıkları çocukluktan başka bir şey değil. Buradan benim yılışık sırnaşık biri olduğum sonucu çıkar değil mi? Ne yazık ki kimseyle ilk görüşte samimi olmam. Samimi olmam için önce kişiyi çok iyi tanımam ve ona alışmam gerek. Samimiyetimi hiçbir zaman seviyesiz duruma getirmem. Sözünü etmek istediğim şey birçok konuda uyum sorunu yaşamadığım gibi geziler sırasında da uyum sorunu yaşamadığımı belirtmekti.
Çabucak özlemin kucağına düşenler gittikleri yerlerin güzelliklerini fark edemezler. Oysa gezilerimiz sırasında yaşadığımız ortamdaki alıştığımız güzelliklerden, farklı güzelliklere yolculuk yapıyoruz. Bunu fark etmemek kayıptır bence. Günümüzde bu kişiler oldukça azdır sanırım. Eskiden böyle insan o kadar çoktu ki.. şimdi bir kişiye geziden söz edin yeter. Elinde valiziyle karşınızda bitiverir. Taşıma araçlarının artması, buna bağlı olarak çeşitlenmesi, üstünede karasal yolculuk için bir uçtan bir uca çoklu geçişe uygun yolların yapılmış olması geziseverlerin artmasını sağladı. Buna hava ve deniz yolculuğunun her keseye uygun tarifeler sunmasıda katkıda bulundu.
Her gidişin bir dönüşü vardır. Adı üstünde; gezi. Geziden geri dönülür. Dönülmeyen göçtür. Madem geziyoruz, o durumda doğal olarak geri döneceğiz. Geri dönüşün güzellikleri kendine özgüdür. Bekleyenleriniz tarafından kapıda karşılanmanın, özlemle sıkı sıkıya kucaklanmanın tadı bir başka. Gözlerindeki ışıltı yüreğinizi aydınlatır dostlar. Bunun için arada sırada kapsamlı geziler yapmakta yarar var. En az 3-5 gün, en çok iki hafta sürecek geziler yapmalı. Hayatı tazelemek için bu gerekli.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 30.05.2011