30 Mart 2010 Salı

32. GÜN ve ERTUĞRUL ÖZKÖK


Epeydir Mehmet Ali Birand’ın 32.gün adlı programını izlememiştim. Onun basmakalıp yasak savma türü sorularından bıkmıştım çünkü.  Doymuş adam profilinin tipik örneğiydi benim için. Başarıya aç değildi en azından. Birde yağdanlıkları hiç sevmem. Mehmet Barlas kadar olmasa da her devrin adamı olmak konusunda oldukça tecrübeli. İktidarların dümen suyuna girmeye meraklı, AB için can vermeye yemin etmiş bir fanatik. Üstüne üstlük birde konuşma özürlü.. siyasette konuşmacı olarak Mesut Yılmaz ve Deniz Baykal ne ise M.A.Birand’da odur. İşinin gereği olarak  tek silahı konuşmak olmasına rağmen son derece kötü konuşur.

Bu ayın başında rastlantı sonucu Kanal D ana haberin sonunda M.A.Birand’ın 32. günle ilgili duyurusunu dinledim. Gece 01:00’de Hürriyet Gazetesi yazı işleri eski müdürü Ertuğrul Özkök’ün konuk olduğu programı seyretmek için uykusuz kalmayı göze aldım. Son zamanlarda Doğan Basın Gurubu üstüne Başbakanın dolaylı ve dolaysız baskıları ile görevden ayrılmak zorunda kalan bu tecrübeli gazeteciyi izlemek ilginç olabilir diye düşündüm. Tamda düşündüğüm gibi oldu. Gerçekten ilginç bir 32. gün seyrettiğim ve seyredeceğime ilişkin düşüncemde yanılmadığım için sevindim.

Ertuğrul Özkök darbeci generallerin olduğuna inanıyordu. Bunlar yargılanmalı diyordu. Adalettin sağlanması için de yaşla kurunun ayrılması gerektiğini söylüyordu. Ergenekon davasının sulandırıldığını, emekli generallerin darbe yapmalarının mümkün olmadığını belirtiyordu. Zamanında darbe hazırlığı yapmış bile olsalar, bugün soruşturulmalarının çok yersiz olduğunu ekleyerek, “o zaman genelkurmay başkanı olanların bunu gizleyerek suça ortak olduğunu düşünüyorum” diyor ve neden onların soruşturulmadıklarını soruyordu. Sizce de çok yerinde bir saptama değil mi?

Kendimi bildim bileli darbeleri onaylamıyorum. Bugünkü Ergenekonculuk oyunlarının Amerika’nın taraf değiştirmesiyle oynandığını düşünüyorum. Önceleri komünizme karşı desteklediği ve eğittiği ordumuzu, komünizm ortadan kalktığı için terk ederek, yeni dünya düzeni dedikleri düzeni kurmak için kendilerine bağlanabilecek yeni müttefikler oluşturarak ülke içinde ordu ile iktidarı karşı karşıya getirdiğini düşünüyorum.

Ertuğrul Özkök kürt açılımı konusunda da fikrini belirtirken “kürt açılımı sırasında, sınırda acilen kurulan mahkemelerle ülkeye giren teröristlerin zafer çığlıkları atmaları Türk’ün gururunun kırılmasına sebep oldu” diyordu. Mehmet Ali Birand kürt gururunu sorunca da apo’nun idam edilmeyerek kürt gururunun kırılmasının önüne geçildiğini belirtiyordu. Ona göre, şimdi önemli olan Türk gurunun nasıl tamir edileceğiydi?

Türk gururu kimin umurunda? Baksanıza, 21 martta tüm Türk dünyasında ve Türkiye’de kutlanan nevruzun kürt siyasetçileriyle bir kürt direniş gününe indirgendiği gösterilerde Türk bayrakları olmadan yapılan kutlamaları, roman açılımında roman vatandaşlarımızın Türk bayrağına gösterdikleri bağlılığı örnek göstererek eleştirdiği için, kürt açılımına zarar verdiği gerekçesiyle Kürşat Tüzmen, dış ilişkilerden sorumlu başbakan yardımcısı devlet bakanlığı görevinden alınarak Türk gurunun düşünülmediği gösterildi.

Ertuğrul Özkök Türkiye’nin ekonomisinin de kötü etkilenmemesi için hiçbir zaman ekonomik manşetler atmadıklarını, hükümete Türk basınının bu konuda yardımcı olduğunu, buna rağmen Başbakanın basından yakınmasının, hatta bu konuda her konuda olduğu gibi kavgacı bir tutumdan kaçınmayışının anlamsız olduğunu söyledi. “Demokrasi tarifi konusunda derin görüş farklılığımız var, en başında Başbakan biat kültüründen geldikleri için eklemlenmeyenlere tahammül gösteremiyor. Oysa kent ve cumhuriyet bireyi olarak ben ve benim gibiler itiraz kültüründen geldiğimiz için, eklemlenmeyi kabul etmeyerek, demokrasiyi bireyleşebilmenin çok önemli teminatı olarak görüyoruz” dedi.

Daha ne denilebilir ki..




Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com



Yayın Tarihi: 29.03.10


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder