22 Mart 2010 Pazartesi

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 34


            Merhaba sevgili okurlar! Çok talihsiz iki hafta geçirdim. Hele bu yazı öyle talihsiz ki, bir aydır yayınlanmayı bekledi durdu. Bilgisayarımın ekran kartı yanmış. Yaptırdım, ertesinde ben hastalandım. Üzerinize afiyet yıkıcı bir gribe yakalandım. Sonra internetim koptu. Bir haftada onunla uğraştım. Kendimde hata var sanıyordum, oysa hata ttnetteymiş. Bu sabahta (20.03.2010 c.tesi) onu hallettim. Nihayet tekrar sizlere bu satırları yazma imkanı buldum.

….

            Kış geri mi geldi bilmiyorum. Havalar aniden soğudu. Oysa 3. cemre bile düştü. Topraktan buğuların çıktığını görürüz artık derken, meteoroloji batı bölgelerinde iki gün hafif kar yağışı olacağını söyledi. Eskiler boşuna dememişler; “mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” diye.. koca karı soğukları da var sırada. Oysa bütün soğuklara rağmen siyaset dünyamız fokur fokur kaynıyor. Bu gün siyaseti boş verdiğimiz bir gün. Can sıkmanın gereği yok! Biz, siyasetle değil, sevdalarla ısıtalım dünyayı. Yüreğimizden taşan sevda yüzümüze tebessüm olarak yansır. Murathan Mungan’ın  dediği gibi tebessüm bulaşıcıdır. Onun için ilk olmaktan tek korkmayacağınız şey tebessüm olsun. Olabildiğince herkese bulaştırın ki gülen yüzler ülkesi olalım.

            Ben bunu derken şiirler kederden dem vuruyor. Şair gamlı baykuştur, kusuruna bakmayın. Demirin tavında dövülmesi gibi söz çilede dövülür ve şiir olur.  Bu yüzden şairin suçu yok! Geçen haftalarda Y.K.Karaosmanoğlu’nun “Yaban” adlı romanından hem esinlenerek hem yaptığım intihallerle yazdığım son şiirle başlıyorum bu haftada. Gene şiirleri bölmemek için sözle araya girmeyeceğim.

….   ….    ….    ….

Ah ne hazindi hikayemiz
İki at çekerdi arabamızı
Yorulunca atlar yokuşta
Biz arabayı da çekerdik, atları da
Zayıftı atlar, kalça kemikleri gözümüze batardı
Yara bere içindeydiler üstelik
Bu yüzden sinek bulutu gezerdi üstlerinde
İnsanlar tavuk irisi
İçlerinden çıkıp birisi
İnsan olduklarını ispatlamak için
Yorulurdu dil dökmekten
Gene de söyleyemezdi insan olduklarını
Nerde öldüklerini asla asla bilemezdi

Aydın Göle
22.03.2002


***   ***   ***


Yıldızlar isyanın habercisi
Parmak kaldırdık hayata
Görmediler kalakaldık
Görmediler yıldızlarla ayaklandık
Sevdayı yaşamak için doyasıya
Anarşist çocuklardık
Son kıyıya vardık ki nihilizm
Bizim
Yapacak çok şeyimiz kalmadı
Cam kırıklarında yürüdük
Ateşlere bastık yalınayak, geldik
Yumuşak halılarda duyulmuyor ayak sesleri
Biz taşta yürüdük deltalara doğru
Deltalarda ırmaklar gibi kalabalıkta yutulduk
Futbol, şarkı, dans gözlerimizde mil
Sevdaları, sevdaları yaşamak doyasıya
Jiletler atılıyor yüzümüze
Yüzümüz paramparça
Paramparça yüreğimiz

Aydın Göle
22.03.2002

***   ***   ***

106
Bu gece
Sessizce
Yüzecek boşlukta ay
Tehdit ederek çıkacak
Eğri kama gibi ince
Yüreğime ilk darbesi inince
İflah olmam imkansız
Sen nem olup gözlerime binince
Söz geçer mi kalbe
Aşk bilince hakim olunca

Aydın Göle
29.03.2002


***   ***   ***


107
Şahaserim
İmbat olup gecelerine eserim
Benden vazgeçtiysen şayet
Bileklerimi keserim
Sensiz haram olsun dünya
Ecel gelmeden vakitsiz
Sen gel sevgilim

Aydın Göle
14.08.2001


***   ***   ***


108
Bir sevdanın bitişini gördüm
Sanki kendimi toprağa gömdüm
Karıncaydım karşısında kaderin
Onlar kadar bende öldüm
Yıldızdım gökyüzünde söndüm
Karıncaydım karşısında kaderin
Ömrün çarşısında en derin kederin
Silinmez çizgisi, durur aynalarda

Aydın Göle
16.08.2002

***   ***   ***

109
Issızlığın içinde yapayalnızım
Şarkılarım tükendi kırıldı sazım
Acı bir sessizlik kulaklarımda
Dokunmayın bana, bana bakmayın
Zifiri karanlığım yeter, ışık yakmayın
Zamansız bir eylül sarkmış ağustosuma
Leylaklar ve leylekler gidiyor pürtelaş yazı götürüp
Issızlığın içinde yapayalnızım
Senle olmak varken neden sensizim
Kavuşmak bana yoksa yasak mıdır


Aydın Göle
21.08.2002

***   ***   ***

110
Seni görmeye geldim gözüm yok
Senle sohbete geldim sözüm yok
Zarfın içinden al beni
Seni tutacak elim yok

Aydın Göle
21.08.2002

***   ***   ***

111
Sultanım
Seni dile getirebilir mi her tanım
Canım
Ben dilini kaybetmiş ozanım
Anlatamam seni sana
Atan yüreğimin, bu duyduğun ses
Esen rüzgar değil, ateş gibi nefes
Benim nefesim.
Uzak dur kavurur seni
Çekmekten hasretini
Volkan oldu patlayacak
Karşısında bulunmaz dayanacak
Bu yürek durursa ancak
Bu ateş söner

Aydın Göle
21.08.2002

***   ***   ***

112
Bir tanem
Gönderdiğim şiirlerimi okumadın mı
Onlarda ellerim vardı dokunmadın mı
Güneş saklıydı avuçlarımda
Kolye diye takman için ak gerdanına
Sana getirdim yitik ülkelerden
Giderken dudaklarını aldım senden habersiz
Kederlerime gül gibi açan dudaklarını
Karanlık gece içimde sessiz
Yokluğunu büyütüyor
Kocaman ağız gibi beni içine almış yutuyor
Mütemadiyen hiçliğe karılıyorum
Gözyaşlarımla gölgene sarılıyorum
Her hücrene kadar dağılıyorum
Ölsem yeridir ölemiyorum
Bu sevdayla ansızın
Oda olacak sonunda bir gün

Aydın Göle
23.08.2002

***   ***   ***

113
Sabahın ilk ışıkları gibi
Kalbime doğdun
Akşamın son ışıkları gibi
Ufkuma batma

Aydın Göle
23.08.2002

***   ***   ***

114
Ben
Yalnızlığıma gidiyorum
O
Köşede beni bekliyor

Aydın Göle
23.08.2002

***   ***   ***

Bu haftada beraberliğimizin sonuna geldik. Sizlerle bir şeyleri paylaşmak bana büyük bir keyif veriyor. Umarım o keyfi sizlere de ulaştırabiliyorumdur. Haftaya buluşmak dileğiyle mutlu pazarlar.



Yazışma Adresim:  www.goleaydin@hotmail.com

Yayın Tarihi: 21.03.10


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder