27 Kasım 2010 Cumartesi

İŞTE HAYAT BÖYLE ISKALANIR


Hayat devam ederken olanı biteni anlayan hayatın gidişatına bir derece hükmetmeyi başarır. Ama ne olup bittiğini anlamayan hayatı ıskalar. Hayat onun için Livaneli şarkısı gibi ÇOK UZAKTAN GEÇEN BİR GEMİ’dir. İnsanlar için böylede en büyük ve en düzenli insan topluluğu olan devlet için farklı mı? Tarih farklı olmadığının örnekleriyle dolu. Buna giden yapı taşları tek tek gene insan.

İlk örneğimiz şöyle:

DAVULCU Remo’nun, davul çalarken sağ ayağını kaldırıp tokmağı ayağının altında davula vurması, Samuel Morse’nin elektrikli telgrafı icat etmesine denk gelir.

Hayat yanından akıp giderken seyirci kalan insanlarda çok var. İşte böyle biri ülkemizin küçük bir şehrinde, Burdur’da yaşamış.

Şeker Fabrikası’ndan emekli olan Ahmet Geçer, 1980-95 yılları arasında çalışarak biriktirdiği paraları bankaya yatırmak yerine evinde saklamayı tercih etti. Kazandığı paraları evde kanepe altları ve yatak aralarına saklayan Geçer, bir süre sonra paraları sakladığı yeri unuttu.

Aradan 15 yıl geçtikten sonra önceki gün eşiyle birlikte evde temizlik yapan Geçer, kanepe altı ve yatakların arasından, artık tedavülden kalkan 2 milyon 396 bin 330 TL para buldu. Önce çok sevinen Ahmet Geçer, bir süre sonra bu paraların artık tedavülden kalktığını fark etti.

Paraları bulduğunda paralar tedavülden kalktığı için hiçbir işe yaramaz. Bırakın değer kaybetmesini tedavülden bile kalkmıştır. İşte akıp giden bir hayat. Para bir sembol; yitirilen, onca zaman ve verilen emektir.

Her şeyin bir yeri ve sırası vardır. Hayatı ıskalayanlar bu sırayı unutanlardır. Dinimizde yarın ölecekmiş gibi ibadet etmekten söz edilirken hayatı ıskalamamak için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmaktan da söz edilir. O kadar ki, düne eşit geçen günü peygamber efendimiz ziyan edilmiş zaman olarak gösterir. Gelin görün ki bu sözü unutarak bilim üretemez olduk. Oysa bir alimin uykusu bile ibadetten sayılıyordu.

Bizim köylerimizden birinde köylülerin bir keçinin sırtındaki harf gibi işaretlerden anlam çıkarmaya çalışmaları, keçiyi kaptıkları gibi kaymakama götürmeleri, kaymakamın da bunu ‘Adı geçen keçiye ne gibi bir işlem yapılmasını’ bir yazıyla merkeze sorması ise Çinlilerin pirinçteki gen sıralamasını bulmalarına rastlar.

Şıh Hazretleri’nin, müminlerin imanını bozacak şeyleri tebliğ etmesi de İskoç asıllı John Baird’in Televizyonu icat etmesiyle eş zamanlıdır.

Sene 2010...

- Son bir yılda insan epigenomunun ( ilk olarak 1950’lerde Conrad Waddington tarafından önerilen Epigenetik terimi günümüzde DNA dizisindeki değişimlerle açıklanamayan mitoz ve/veya mayoz bölünme) şifresi çözüldü...

- Görme engelliler için göz yerine geçen mikroçip yapıldı...

- Bilim adamı robot, Aberystwyth Üniversitesi’nde çalışmaya başladı...

- NASA, Ay’da su bulunduğunu açıkladı...

- Maryland Üniversitesi’nde, atomun içindeki veriyi bir metre uzaklıktaki kabın içine ışınlayarak taşıdılar...

- Büyük Hadron çarpışması ile yerkürenin sırrı aralandı...

- Subaru teleskobu, komşumuz yeni bir gezegen buldu...

- Başta Alzheimer ve kemik erimesi olmak üzere 27 hastalığa çare buldu elin adamı...

İşte hayat böyle ıskalanır. Hayatı ıskalayan devletse, başkalarının buyruğuna girerek küresel dünya masalıyla avunur.

****

NOT: Yaz bitimi, yani güz, yani sonbahar, yani yaprak dökümü mevsimi.

Dökülen her yaprak, biten bir hayattır. Bizler birer ağaçsak en yakınlarımız,

eşimiz, dostumuz, kısaca tüm sevdiklerimiz dallarımız yapraklarımızdır. Bir

dalım daha kırıldı, bir yaprağım daha düştü dostlarım. Hayat böyle acıtır

sıklıkla. Hele yaşınız ilerledikçe.. Bizler amca, dayı, hala, teyze çocukları

kardeşler kadar yakınızdır. Yaklaşık bir yıldır kanserle savaşan bir ağabeyimi

dün gece (01.11.10) kaybettim. Kardeşim Coşkun Göle bu kaybımız nedeniyle

birkaç gün karikatür çizmeyecek.

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com

Yayın Tarihi: 03.11.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder