Hayat
bir okuldur. Bu okulun beş öğretmeni bize daima bir şeyler öğretmeye
çalışırlar. Bunlardan bir çift göz ve bir çift kulak diğerlerinden az farkla ön
sıralarda yer alır. Görmesini bilen göz gördükten, duymasını bilen kulak
duyduktan sonra eskilerin “idrak” dediği algılama yetisi gelişir. Kimilerinin
kapalı olan algılama kapıları zaman gelir birden bire açılıverir. Tabii bunun
için “muhakeme”; kıyaslı yargılama gücünün kişide olması gerekir. Yargılama
gücünün en güzel biçimde polisiye filmlerde kullanıldığını bilirsiniz. Hatta
sizde öyle filmleri izlerken çoğu zaman akıl yürüterek bir tahminde
bulunursunuz. Tutar yada tutmaz önemli değildir. Aslında yapılan tahminler tutmazsa
filmden alınan keyif artar.
Son on
yılın Türk dizileri içinde en ilgi göreni “Kurtlar Vadisi”nin başlarda büyük
kitlelerce, sonraki yıllarda özel izleyicilerince izlenmesi boşuna değil. Yer
altı dünyasına meraklı yarı bitirimlerle, devleti korumak adına yapılan yasal
sınırın dışında haber alma taktikleri ve buna bağlı olarak gelişen polisiye
olaylarla, uluslar arası ilişkiler yönündeki dönen oyunları anlama çabasındaki
bir takım yarı entelektüeller bu filmi baş tacı ettiler. Bu film izlemelerinden
sonra olayın görünenin aksine görünmeyen yanında gizlenen asıl amacın ne
olduğunu sorgulamayı öğrendiler mi çok merak ediyorum. Onca tiryakilik boşuna
gitmesin değil mi?
Ülkemiz
son yıllarda böyle bir süreçten geçiyor. Bu süreç Sovyetler Birliğinin
yıkılmasının ardından sonra hız kazandı. Gerçeği ararsanız süreç Osmanlının
Tanzimat dönemine ve ilan edilen 1. meşrutiyetine kadar gider, ordanda
Atatürk’ün önderliğinde kurulan cumhuriyete kadar uzanır. Aktörler değişse bile
maksatlar değişmemiştir. Daha rahat bir hayat yaşamak için başkasını sömürmek
tek maksattır. Bunun için dünya enerji kaynaklarının en fazla olduğu Ortadoğu
ve kuzey Afrika batılı ülkelerce paylaşılıp duruldu.
Sovyetler
Birliğinin yıkılmasından sonra silahlanmak üzerine kurulu politikalar bitince,
yeni pazarlar kurarak dünyaya yeniden düzen verme çalışmaları da hız kazandı.
İlk işaretleri Yugoslavya’nın parçalanmasıdır. Batılı ülkelerin burnunun
dibinde bu uğurda ortaya çıkan Bosna Hersek vahşeti unutulmadı, henüz hafızalarımızdaki
tazeliğini koruyor. Slovenya, Hırvatistan, Makedonya tek kurşun atılmadan
ayrılırlarken, Bosna Hersek’te vahşet uygulandı. Hatta Boşnakların
sahiplendikleri Türk kalıntılarını bile ortadan kaldırmak tek amaçlarıydı.
Çünkü Türklük İslamlıkla özdeşti ve Avrupa’nın ortasında Müslüman görmek
onların istemediği şeydi. O kadar belliydi ki bu, AB’ye Bulgaristan alınırken
Bosna Hersek’in adı bile geçmedi. Oysa Bosna Hersek Bulgaristan’dan on gömlek
kültürlü, gelişmiş ve uygardı. Boşnak milleti Avrupa’nın en asil milletidir.
Onlar savaşa bile bayramlık giysilerle giderler.
Bu gün
PKK ile yürütülen barış görüşmeleri “Kurtlar Vadisi” filminin gerçek hayattaki
görünen biçimidir. Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelerde öyle. Geçenlerde
gene bir heyet Abdullah Öcalan’la görüşme yapmak üzere İmralı adasına gitti.
Görüşme üzerine gazetelerde yazılanları okumuşsunuzdur. Okuduklarımın içinde
ilginç değinmeler vardı. O değinmeler uluslararası alanda dönen oyunları
göstermesi bakımından dikkatimi çekti.
İşte
bir örnek:
“Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya
alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı.
Bir yazar (yazarın adını hatırlayamadı)
‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı’ diyor. ‘Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin
sızması’ diyor.
Nur hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski
Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa’ya girdi, sonradan
Mustafa Kemal ile takıştı.”
Şu
sözlere bakar mısınız? “Benim buraya
alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı.” Şaka gibi bir söz değil mi
bu? O zaman iktidara taşınmış olan rahmetli Bülent Ecevit (eski Ecevit’i ayrı
tutmak lazım) Amerika tarafından kendisine, daha doğrusu Türkiye’ye verilen
Öcalan’a karşılık Fethullah Gülen’i Amerika’ya vermiş. Biz Fethullah Gülen’in
sağlık nedenleriyle Amerika’ya gittiğini biliyorduk değil mi?
Abdullah
Öcalan konuyu derinleştirerek Fethullah Gülen hareketine bir bakış açısı daha
ekliyor. “Bir yazar (yazarın adını
hatırlayamadı) ‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı’ diyor. ‘Kesin
bilmiyorum, Kemalistlerin sızması’ diyor.”
Aynı
şey kendisi hakkında da yıllardır söylenmedi mi? AKP’li milletvekili Şamil Tayyar bunu köşesinde dolaylı olarak
yazdı. Hatta PKK’nın rahmetli Turgut Sunalp paşa tarafından kurdurulduğunu
belirtmiş, TV8’de Erkan Tan’la yaptığı bir sabah söyleşisinde bunu dile
getirmişti.
Öcalan’ın
konu ile ilgili son sözleri şöyle:
“Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. 120 devlette
okul açmış, para nereden? Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve
Latin Amerika’daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise
Utah’tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla
ele geçirdi.”
Neler
neler öğrendik değil mi? Bugünden yarına dair verilmiş ipuçlarından daha
öğreneceğimiz çok şey var!
“Eski yaşam alışkanlıkları top yekun bırakmak
gerekir. Neden, çünkü bu bir rejim değişikliği olacak. Tanzimat, Meşrutiyet,
Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha
derinlikli olacak. Zamanında söyledim anlamadılar. Anlamış olsaydılar,
Ergenekon olmazdı, AKP bunları diyor ama çok yüzeysel bakıyor. Benim çok inatçı
olduğumu biliyorsunuz. Ben ilk günden demokratik Cumhuriyeti savundum, onlar
beni anlamadılar; APO’yu bitirdik” dediler. Stratejik hatalar yaptılar.
Ergenekon’u saptılar umarım bu sefer böyle olmaz. Onun için benimle
oynanmayacağını özellikle AKP’ye anlatmalısınız. AKP’lilerle konuşun anlatın.
Siz Meclis’tesiniz size çok görev düşüyor. Anlamlı bir uzlaşmaya gidilseydi
(Ecevit döneminde) ne Ergenekon ne AKP olmazdı. Biz AKP’yi çıkartan gücüz.”
Ne
olacakmış farkına vardınız mı? “Neden,
çünkü bu bir rejim değişikliği olacak.” Henüz fark edememişlere Abdullah
Öcalan açık açık söylüyor. Rejim değişikliğini AKP’nin gönlüne göre yapmasına
izin vermeyeceklerini ekliyor. “Tanzimat,
Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu
hepsinden daha derinlikli olacak. Zamanında söyledim anlamadılar. Anlamış
olsaydılar, Ergenekon olmazdı, AKP bunları diyor ama çok yüzeysel bakıyor.
Benim çok inatçı olduğumu biliyorsunuz. Ben ilk günden demokratik Cumhuriyeti
savundum, onlar beni anlamadılar; APO’yu bitirdik” dediler.”
Barış
görüşmeleri denilen bu görüşmelerden önce AKP ne diyordu? “Analar ağlamasın! Asker anasıda, terörist anasıda..” asıl amaç
gizlenerek sonunda “analar ağlamasından,
barış görüşmelerine” ulaştık. Meğer
bir rejim değişikliği yaşıyormuşuz! AKP bunu bize duygusal biçimle süsleyerek
“anaların göz yaşlarını dudurma” kararlılığı olarak sunuyordu. Abdullah Öcalan
AKP’yi iktidara taşıyan güç olduklarını ve kendisiyle oynanmaması gerektiğini
tehdit edercesine ekliyordu.
Biz
demek ki boşuna seçimlere gidip oy kullanıyormuşuz. AKP’ye oy verenlerde
partilerini iktidara taşıdıkları düşüncesiyle kendilerini kandırmasınlar.
Devamında bu sözü Öcalan bir adım daha ileri götürüyor ve şöyle diyor.
“İslamcıların 40 yıllık
rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP’ye iktidarı altın tepside
sunduk. Bize bir teşekkür etmedikleri gibi 2. Atatürk rolüne soyunup daha çok
üstümüze geldiler, ezmeye çalıştılar. Benim demokratik kriterlerim var bunu
anlattık, bir baktık ki AKP hegemonya kurmak istiyor, 1923-40-50 CHP yerine
AKP…”
Durun
daha bitmedi. Şu satırlarada göz gezdirelim.
“AK Parti’nin çıkışları yanlıştır. Son bir
buçuk yılda büyük bir savaşa yüklendiler. Nihai tasfiye operasyonları yaptılar.
Sayın Başbakanı buna inandıran ekip (2011’de) PKK’yi bitireceğiz’ dedi. 10 bin
kişiyi (KCK) içeriye aldılar, Bu güç MİT’e de darbe planladı. Ben hemen devreye
girdim, ‘bu darbedir’ dedim. Ergenekon’dan farkı yok. Başbakan MİT’e darbe yapılınca
sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet suçundan
tutuklanacaktı. (Durdu yeniden söze başladı) Genelkurmay Başkanının (İlker
Başbuğ’u kastetti) tutuklanması da budur. O güce Cevat Öneş ‘darbe’ dedi. Bu
yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.”
Oyun
içindeki oyunlarla başınız döndü mü? Siz “Kurtlar Vadisi”ni nasıl izliyordunuz
o zaman Allah aşkına. O diziden hiç bir şey öğrenmediniz mi? Hatta dizi
ülkemizde olacakları bazen bir hafta önceden bildiriyordu, nasıl görmezsiniz? MİT’e
darbe yapılınca sıranın kendisine geldiğini gördü, Başbakan vatana ihanet
suçundan tutuklanacaktı. (…) Bu
yüzden ben devreye girdim, yardımcı olayım dedim.”
Yahu bu
ülkeyi kim yönetiyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz doğrusu merak ediyorum. Hiç
tahmin etmediğiniz durumla mı karşı karşıyasınız? Öyle bir bölgede yaşıyoruz ki
inanılması güç şeyler görüp duymadığınız günün, hatta saatin olmadığını
rahatlıkla söyleyebilirsiniz. Bir filmin sonuna gelinmiş gibi bütün düğümler
hızla çözülüyor.
“Kirli işler dönemini Baykal, AKP’ye
devretti. Baykal tarihi hata yapmıştır. Tayyip Bey kurnaz çıktı. Deniz Baykal’ı
kullandı. Ergenekonun bizden beklentisi 2002’den itibaren savaşı
tırmandırmamızdı. Ben AKP’nin tam olarak oturması ve olgunlaşması için bilerek
bekledim, sabrettim. AKP anlar dedik. AKP darbe ile uğraşırken başını
belaya/derde sokmayalım dedik. Onlar darbelerle uğraştılar. 2007, 2009 hatta
2011’e kadar seçim hesapları, oy hesapları yaptılar. Ben geri çekildim.”
“Kurtlar
Vadisi”ni hiç seyretmedim. Diziden söz edildiğinde çapraz ilişkilerin doğurduğu
sonuçları, parasal getiri uğruna kurulan çıkar ilişkilerinin ülküleştirerek
(idealleştirilerek) Vatan, Millet, Sakarya edebiyatıyla sunulmasını örnek
gösteriyordum. Aynı silahla vurulan sağcı ve solcuların “ajan provakatörler”ce
kullanıldığı dönemi yaşamış bir kuşaktan geliyordum. Bunları kışkırtan,
besleyen iç ve dış güçlerin kimler olduğunu o zamanlar Uğur Mumcunun
kitaplarını okuyarak öğrenmiştik.
Öcalan’ın
BDP’lilerle görüşmesinde yaptığı konuşmayı bitirelim.
“Ne ev hapsi, ne de af bunlara gerek
kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu
boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam, Ne KCK tutuklusu
kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek,
ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de
eskisi gibi savaşacağız’. Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin devlet de ben de
vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.
Kandil onların savaş sistemine katılmadığım için… Bu yüzden onlara kızıyorum.
Umarım AKP’de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.”
Kandil onların savaş sistemine katılmadığım için… Bu yüzden onlara kızıyorum.
Umarım AKP’de bizi yanlış anlamaz. Yanlış anlarsa felaket olur. Buna rağmen AKP diktatoryasını bize dayatırsa kabul etmeyiz.”
Az
önce, “Yahu bu ülkeyi kim yönetiyor?” diye sormuştum. Siz biliyor musunuz? Oyun
içinde oyunlara bakarak oyunun biteceği günü ve zamanı bu ülkeyi kimin
yönettiğini anlar mıyız düşüncesiyle merak ediyorum. Çünkü oyun bitince
şahlarıda piyonlarıda aynı kutuya koyarlar.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.sakaryaanadolu.net
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder