Ne yapsam, nasıl anlatsam
bilmiyorum. Öyle bir insan örneği vardır diliniz tutulur, anlatamazsınız. Bu
örnekteki insan her şeye ahkâm kesmeye bayılır. Doğru sözlerde söyler kimi
zaman, şaşırırsınız. Her işi yapmıştır. Asla kendini bir işte dikiş
tutturamayanlardan görmez. Çevresinin genişliği ve bu çevredeki kredisinin
varlığına bağlar bu durumu. Hakkını yemeyelim çene çalmakta pek hünerlidir.
Sözü süslemeden, dolaştırmadan hedeflediği konuya dikkatleri çekecek şekilde
konuşur. Çevrenizde böyle bir kişi bile yok mudur? Varsa şöyle bir bakın ne kadar
okuyup araştırmaya meraklıdır? Hemen hemen hiç, değil mi? Sorsanız vaktim mi
var derler. Tamam, vakti yoktur ama toplumumuzun da kitap okuma alışkanlığı
yok! Bunu bildiğiniz için inanmakta güçlük çekmezsiniz. Okuyana şaşılır bu
ülkede, “nasıl vakit ayırabiliyorsun?” diye de sorulur birde.
Buraya kadar anlattığım, baskın
karakterde olmakla birlikte, olumlu olan bir insan örneği. En azından bir
şeyleri başarmış olduğu görülür. Birde bunun tersi var, çekilir gibi değil. Her
işi eline yüzüne bulaştırır. Sorarsanız çok şanssızdır. Talih hiç yüzüne
gülmemiş. Konuşurken kopuk ipleri bir birine bağlar gibi konuşur. Ordan burdan
kırıntı bilgiler edinmiştir. Genede kendisini çok bilgili görür. Üstelikte bir
konuşma ustası olduğunu sanır. Bununda hakkını yemeyelim girişkendir. Saygıda
kusur etmez. Hatta kimi zaman kantarın topuzunu kaçırır. O zaman saygısına
övgülerini ekler. Böyle insanı sevenlerde vardır mutlaka. Benliklerini doyuran
övgülere kimin ihtiyacı yok ki?
Bir arkadaşım vardı, benim gibi Beşiktaş
taraftarıydı. Çok güzel futbol oynardı. Oyunculuğu Hollandalı ünlü futbolcu
Cruyff’un özelliklerini taşırdı. O sıralarda semtimizde bulunan 100 dönümlük arazi
parçasında (biz tarla derdik, çünkü öncesinde ekilip biçilen bir tarlaydı)
hafta sonları maçlar oynanırdı. Büyüklerin arasına giremeyen bizim yaşlarımızda
kişilerde o tarlanın bir ucunda kendilerine uygun boyutlardaki alanda futbol oynarlardı.
Kurduğum her takıma onu mutlaka alırdım. Benden birazda küçüktü. Daha sonraki
yıllarda kendisine tavla öğretmiştim. Tavlada ondan çektiğimi kimseden
çekmedim. O daha çok yeniyken bir turnuva düzenledim. Turnuvada onunla
oynadığım ilk maçta 5-0 yenilerek elendim. Hiçbir şey bilmiyordu ama şansı çok
iyiydi.
Şansı iyiydi dedim ya, öyle böyle
değil. İlerde ticarete atıldığında bunu açıkça gördük.
Ticarette de onu diplomalı
iktisatçı sanırdınız. Öyle önerileri vardı ki Tüsiad Müsiad duysa kesin ülke
yararına bulur, üstelik neden bunu düşünemedik diye dövünürlerdi. İşsizliğe
çare olacak buluşları bile vardı. İş adamları odalarının üyeleri birer kişi işe
alsa işsiz kalmaz derdi.
Hiç umulmadık bir anda bambaşka
işlerle karşınıza çıkardı. Bir keresinde bir bisküvi firmasının genel satıcısı
oldu. İşi büyüttü, iş pazarlamaya başladı. İş pazarlamacılığından ülke
pazarlamacılığına dönüştü. Turizm sektöründen sanayi sektörüne, pazarlanan ne
varsa pazarladı. İletişimden bileşime kadar konuyu geliştirdi. İşleri rast
gidince konuşmacı olarak iş adamlarına öğütler bile verdi. Doğudan karkas et
getirip batıda sucuk yapıp satmalarını önerirdi. Sanki ortalıkta et vardı da..
En beğenmediğiniz ülkede etin kilosu 8 lirayken bizde 30 lira olmasının başka
açıklaması var mı? Tıpkı benzinde olduğu gibi. Başka ülkelerde benzinin litresi
2, bizde 5 lira. Ne ülkeyiz yahu! Ama arkadaşım coşmuştu bir kere.
Her işin bir ilki vardır ya, işte
o ilkler çok heyecan verir herkese. Arkadaşıma da tabii.. hatırlıyorum,
ticarete atılmasına yakın belediyede işçi bile olmuştu. Kadrolu olmak çok çok
zorken o bunu başarmıştı. Daha sonra sadakatinden dolayı yükselmiş, belediye
garajında kantin işletmişti. O zamanlarda sendikacı olmuştu. İşçi eylemlerine
katılarak grev gözcülüğü yapmıştı. Bütün bunların ilerde onun yöneticiliğinde
önemli katkılarda bulunacağını acaba düşünmüş müydü?
Bu kadarla da kalsa iyi. Şiire
de, tiyatroya da meraklıydı. Hatta keşke herkes böyle olsa diye içimden
geçirirdim. Bir keresinde başrolü üstlendiği bir oyunda oynamıştı. Anti
komünist, anti masonistti. Yahudileri sevmezdi. Eh bende ırkçılık boyutunda
değil ama dünyaya egemen oldukları için Yahudilerden hoşlanmazdım. Ne o öyle
kardeşim, sinema, edebiyat, bilim ve teknoloji onların güdümünde nasıl olur?
Ama öte tarafta Allahın zenginliği istediğine, bilimi isteyene vereceği gerçeği
vardı. Adamlar demek ki çok kafa yorup teknolojinin sahibi de olmuşlar. İslam
dünyası ajanların oyuncağı olmuş, ülkeleri perişan durumdayken liderleri iktidarlarının
derdine düşmüşlerdi. Bundan daha iyi olmaları mümkün değildi tabii. Bunun
cevabını hepsi öbür tarafta versinler artık. Ortalığı boş bulan Yahudiler
Hitler’in yaptığı soykırımı kullanarak mağdur edebiyatıyla kendilerinin
kollanmasını sağladılar. Teknolojiyi her konuda emellerine uygun bir dünya
oluşturmaya yönelik geliştirdiler ve kullandılar. GDO’lu besinlerle kendilerine
bağımlı bir dünya tarımcılığını oluşturdukları gibi, istedikleri anda dünya
nüfusunu hem sayısal hem nitelikçe ayarlayabilir hale gelmek üzereler. Bunların
içine tıp bilimini de koyabilirsiniz. Kuru kuruya hamaset dönemleri 18. ve 19.
yıllarda kalmış olmalıydı. Donanımlı, öte dünya kadar bu dünyayıda anlayan
imanlılar bu topluma gerekmez miydi? Ne yazık ki hamaset yapmaktan öteye geçemeyen
inanmış insanlarımız var. Hepsi için söylenmese de geneli böyle ne yazık ki.
Arkadaşım bunlardan biri değildi. Herkesten farklıydı. Ama büyük düzene sakalı
kaptırmıştı bir kere; nereye çekerlerse o yöne gidiyordu. Tüccarlık, idarecilik
derken en sonunda kendisini yanlış sularda yüzer bulmuştu. Bunu bir tek ben
görüyordum.
Çoktandır kendisinden bir haber
alamıyorum. Kim bilir nerelerdedir? Belki geleceğin planını yapıyordur. Bir gün
umulmadık biçimde karşıma çıkacağından kuşkum yok! Bu yüzden ona şarkıcı
değilim ama müzisyen geçmişime dayanarak MFÖ’nün şarkısını söylemek istiyorum.
“SEN NEYMİŞSİN BE ABİ?”
NOT:
Bu yazı bir kurmacadır, böyle bir arkadaşım gerçekte yok!
Ararsanız buna benzer birini bulursunuz belki. Her hikâye kimilerine tutan,
kimilerine hiç tutmayan günlük fallar gibi
kimine uyar kimine uymaz. Bu yüzden ortaya çıkan benzerlikler kimseyi şaşırtmasın.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.sakaryaanadolu.net
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder