28 Eylül 2010 Salı

HEDEFİM BU

Dün altı nokta körler derneği Sakarya şubesi başkanı Yüksel beyden öğlen üzeri bir telefon geldi. Çoktan beri görüşemediğimizi, saat 17:00’ye kadar dernekte olacağını söyledi. Gittim.

Konukseverlikle kapılarda karşıladı. Muhabbet sohbet derken saatler saatleri kovaladı. Yüksel hoca halk eğitim merkezinde görme engellilere okuma yazma öğretiyor. Kendisinin öğretmenlik vasfından aklıma ilk öğretim kursu verip vermedikleri geldi. Açık öğretim programları altında hem ilk öğretim, hem lise kursları veriyorlarmış. Telefonlara sarıldı, ama yoğun trafik nedeniyle telefonlar düşmediği için kayıtların devam edip etmediğini, devam ediyorsa ne kadar daha devam edeceğini öğrenemedik.

Bunun üzerine halk eğitim merkezine kendim gittim. Girişteki merdivenlerde rampa olmadığı için içeri giremedim. Vatandaşlardan yardım istedim, sağ olsunlar, içerden bir görevli bayanı bana gönderdiler. Selam sonrasında bayan görevlinin ilgilerine teşekkürle, girişte bir rampanın olmayışına şaşırdığımı belirttim. Arkada bir rampa var dediler. İçeride kendileriyle görüşmek için belirtilen tarafa gittiğimde rampa dedikleri rampanın ancak bebek arabalarının geçebileceği genişlikte bir rampa olduğunu gördüm.

Ben akülü arabamla oradan geçemezdim. Ön ve bir arka teker ancak sığardı. Arka tekerlerden biri boşta kalırdı. İşte o zaman sirklerde çalışmamış olmama hayıflandım. Belki denge konusunda beceri kazanıp rampası, asansörü olmayan resmi ve özel kurum binalarından içeri girmekte zorlanmazdım.

Neyse dostlar, rampa ararken bu arada açık öğretim bölümünü buldum. Kayıt şartlarını öğrendim. 24 eylül, yani bu gün kayıt için son günmüş. İlk okul diploması ve bir vesikalık resimle birlikte başvuru yapmak gerekiyormuş. Kayıt sırasında, öncesinde Ziraat Bankasına açık öğretimin ilk öğretim bölümü için yeni kayıt adı altında 20 tl ödeme yapılıp alınan dekontta gerekli evrakların içine eklenmeliymiş.

Öğreneceğimi öğrenmiş oldum. Çekip gitmedim, o görevli bayanı bekler düşüncesiyle tekrar görmek için ilk giriş kapısına döndüm. Görüştük. Arkadaki rampanın darlığının farkında. Ama işte belki geçerim diye önermiş. Ayrılırken bunları gazetemde yazacağım dedim. “Yok, yok bunları yazmayın, bizim güzelliğimizi yazın” dedi. Geri döndüm. Kapıda ikinci bir görevli bayanın daha olduğunu gördüm. Görevli bir bey de minik sohbetimize katıldı. İlk bayan tekrar “bizim güzelliğimizi yazın” deyince ikinci bayanı göstererek “evet bu güzelliği yazacağım, gerçekten güzel bir bayan dedim. Görevli bey “beyefendi güzelden anlıyor” dedi. Güzelliğinde hem fikir olduğumuz bayan gülümsedi. İlk bayan güzel bayana sarıldı; “güzeldir benim arkadaşım” dedi. Güzel bayanda derin alçak gönüllülükle arkadaşının daha güzel olduğunu söyleyince, ben ortada uçuşan güzel sözcüklerine “benim gibi bir engelliyle ilgilendiğine göre hanım efendinin belli ki ruhu güzel” sözcüğünü ekledim. Karşılıklı gülüşmelerle oradan ayrıldım.

Dostlar ne mi yapıyorum? Önce ilk öğretim sonrada lise diploması almaya çalışıyorum. Bunun ilk adımlarını attım. İlkokul mezunu olduğum için sarı basın kartını alamadım. Lise diploması alıp bende sarı basın kartı sahibi olacağım. Hedefim bu.

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 24.09.10


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder