İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır
derler. İyiki insanların konuşmak gibi önemli bir yeteneği var. Bir insanın
başka bir insanı kokladığını böylelikle anlaşmaya çalıştığını düşünsenize, ne
kavgalar olurdu kim bilir? Zaten kavgacı bir milletiz. Kimsenin kimseyi çekmeye
tahammülü yok! Eskiler koklamanın konuşmak kadar etkili olamayacağını
vurgulamak mı istemişler bilmiyorum, “kavun değil ki koklayasın” da derlerdi.
Aslında “kokusu çıkmak” gibi dilimize yer etmiş, pekte hoş olmayan bir durumu
anlatan deyimimizde var, yeri gelmişken belirtelim. İşte bu yüzden konuşmak
önemli iştir dostlar.
İnsanlar kim bilir ne zamandan beri konuşarak
anlaşıyorlardır? Eşya ve kavramlar arttıkça hallerde artınca buna bağlı olarak
kelime sayıları arttı, anlatım tarzları zenginleşti. Buda dilin gelişen
çağlarla geliştiğini, gelişirken değiştiğini gösteriyor. Keşfedenlerin
“kompüter” dediği, dilimize harika bir uydurmayla yerleşmiş olan “bilgisayar”
kelimesini düşünün, ne demek istediğim daha kolay anlaşılacaktır o zaman.
Dil bazen ırmaklar gibi ya yatağından taşarak, yada yan
kollar edinerek akar. Bu kimi zaman argo dediğimiz gençliğin veya kültür düzeyi
düşük kesimin itibar ettiği bir anlatım biçimi olabilir, kimi zamanda kültüre
bağlı olarak halk edebiyatı içinde yer tutan deyim, atasözü biçiminde görünür. Yazın dünyası demek olan edebiyat
dünyası içindeki şair ve yazarların dile katkısı yadsınamaz tabii. Düşünce
adamları ve bilim insanlar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Düşünce
adamları diyerek cinsel faklılığı ve bilim insanları diyerekte cinsiyetsizliği
bilerek seçtim. Çünkü düşün “felsefe” dünyasında bir kadına rastlamak nerdeyse
imkânsızken, bilim alanında önemli kadın isimlerini de görüyoruz. Bu bayanların
düşüncesiz olduğu anlamına mı, boş işlerle uğraşmayı sevmediği anlamına mı
geliyor, ne dersiniz?
Yok canım konuşmak hiçte boş bir iş değildir. Ama kadın
olsun erkek olsun, konuşmak; işi olmayanların en çok yaptığı iştir diyerek bir saptamada
bulunmazsak olmaz. Neyse. Zıtlıkları ve çelişkileri kimse bitirememiş, ben
nasıl bitireyim? Yapmamız gereken o değil zaten, önemli olan zıtlık ve
çelişkilerden doğan güzellikleri görmektir.
Affınıza sığınarak benim gördüğüm kimi komik, kimi düşündürücü
kimi saçma zıtlıkların dile dökülmüşlerini sunmak istiyorum.
“Yüreklerde ünlem, akıllarda soru işaretiyim..”
Ne söz değil mi ama? Belâlı bir kişilik bundan daha güzel başka
nasıl anlatılabilirdi? Biliyorsunuz ünlem işareti şaşkınlık, korku ve şiddet
belirtme işaretidir. Yüreklerde ünlem işareti olmak bence yüreklere korku
salmayı anlatıyor. Soru işareti ile birleşince sorunlu kişilik ortaya çıkar.
Kamyon arkası paspas yazılarında böyle kişilik özentisi yazılara eskiden çok
rastlanırdı.
“Anlayana çok, anlamayana az gelirim..”
Sizlere örnek olarak gösterdiğim elimdeki deyimlerden argo
deyimler bugün daha çok yer tutuyor. Buda onlardan biri işte. “Anlayana sivri
sinek saz, anlamayana davul zurna az” atasözümüzün argoya dönüşmüş biçimi desek
yanılmış olmayız sanırım. Anlamı son derece açık ve net!
“Benim hiçbir kaybım olmaz.. İsteyen yanımda, istemeyen
yolundadır..”
Kendine yettiğini düşünen, elindekilerle yetinebilen,
yanında olmayana öyle çok üzülmeyen bir kişinin sözü bu olmalı. Eh ne diyelim,
tercih meselesi..
“Dikkatimi çekmez kimse, Ben dikkat çekerim işime gelirse..”
Ne kendini beğenmişlik bu böyle. Bencil kişiliğin sözü bu
olmalı herhalde. Doğrusu böyle kişilere sabrım yok!
“Kalbimde birkaç kişinin adı var; Kiminin altı çizili,
Kiminin üstü..!!”
İşte bu söz argo bir sözde olsa çok güzel. Kısacık ama
hedefi onikiden vuruyor. Altı çizili deyimi; özel kişiler, üstü çizili deyimi;
gözden çıkarılmış kişiler anlamını taşıyor. Herkes için geçerli bir söz.
Sevdiklerimiz önem verdiklerimizle, defterden sildiklerimiz önem
vermediklerimiz hep vardır.
“Hoşça kal demek istersen hiç durma.. Ama bunun Merhabası da
olmaz unutma..”
Bir şeye karar verirken ardını da düşünmek gerektiğini
vurgulayan bu sözün biraz sert olduğunu düşünüyorum. Her hoşça kal dediğimize
bir daha merhaba diyemezsek bir sabah ıssız ve yalnız bir dünyaya
uyanırız.
“Dost mu arıyorsun? Cebine bak!”
Her şeyin maddi çıkarlara bağlı olduğunu söyleyenlere uygun
bir söz. Çevremde böyle insanların varlığı beni sıkar. Her şey para değildir.
Doğa bütün cömertliğiyle ne veriyorsa hiçbir bedel istemezken, bize ne oluyor?
Doğadan daha mı akıllıyız? Bu yere
batası sistemlerimiz insani olan ne varsa bitiriyor ne yazık ki..
“Kışın güneşine, kızın gülüşüne aldanmayacaksın.”
Bu sözü söyleyenin canı herhalde bu iki şeyden çok yanmış olmalı. Ona birileri güneşi gördüğünde denize gir yüz demişse oda her mevsimin güneşini anladıysa suç kimde? Akıl var, nizam var. Her güneşe adlanılır mı? Kız gülüşünü her yüze gülene diye değiştirsek muhtemel bir cinsiyet kavgasının önüne de geçmiş oluruz. Siz yüzünüze her gülenin içtenliğine inanabilir misiniz? Bütün bunları hatırlattığı için amacını anlatan bir söz olarak beğendiğim bir sözdür.
Bu sözü söyleyenin canı herhalde bu iki şeyden çok yanmış olmalı. Ona birileri güneşi gördüğünde denize gir yüz demişse oda her mevsimin güneşini anladıysa suç kimde? Akıl var, nizam var. Her güneşe adlanılır mı? Kız gülüşünü her yüze gülene diye değiştirsek muhtemel bir cinsiyet kavgasının önüne de geçmiş oluruz. Siz yüzünüze her gülenin içtenliğine inanabilir misiniz? Bütün bunları hatırlattığı için amacını anlatan bir söz olarak beğendiğim bir sözdür.
“Lafın tamamı adamın ahmağına anlatılır.”
Bir konuşmada anlattıklarınızı anlamayana rastlarsanız, o
konuşmanın sizi çok yorduğunu görürsünüz. Ama akıllı ve zeki biriyle sohbet
öyle keyif verir ki, doyamazsınız. Uyarılarda durum daha belirgindir. “Kör,
parmağım gözüne” deyimi de bu deyimin başka biçimidir. Çevrenizde gören ve anlayanlarınız
bol olsun. Gören körlerden Allah sizi korusun.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 05.09.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder