8 Eylül 2011 Perşembe

KONUŞMA ÜSTÜNE


İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşır derler. İyiki insanların konuşmak gibi önemli bir yeteneği var. Bir insanın başka bir insanı kokladığını böylelikle anlaşmaya çalıştığını düşünsenize, ne kavgalar olurdu kim bilir? Zaten kavgacı bir milletiz. Kimsenin kimseyi çekmeye tahammülü yok! Eskiler koklamanın konuşmak kadar etkili olamayacağını vurgulamak mı istemişler bilmiyorum, “kavun değil ki koklayasın” da derlerdi. Aslında “kokusu çıkmak” gibi dilimize yer etmiş, pekte hoş olmayan bir durumu anlatan deyimimizde var, yeri gelmişken belirtelim. İşte bu yüzden konuşmak önemli iştir dostlar.

İnsanlar kim bilir ne zamandan beri konuşarak anlaşıyorlardır? Eşya ve kavramlar arttıkça hallerde artınca buna bağlı olarak kelime sayıları arttı, anlatım tarzları zenginleşti. Buda dilin gelişen çağlarla geliştiğini, gelişirken değiştiğini gösteriyor. Keşfedenlerin “kompüter” dediği, dilimize harika bir uydurmayla yerleşmiş olan “bilgisayar” kelimesini düşünün, ne demek istediğim daha kolay anlaşılacaktır o zaman.

Dil bazen ırmaklar gibi ya yatağından taşarak, yada yan kollar edinerek akar. Bu kimi zaman argo dediğimiz gençliğin veya kültür düzeyi düşük kesimin itibar ettiği bir anlatım biçimi olabilir, kimi zamanda kültüre bağlı olarak halk edebiyatı içinde yer tutan deyim, atasözü biçiminde  görünür. Yazın dünyası demek olan edebiyat dünyası içindeki şair ve yazarların dile katkısı yadsınamaz tabii. Düşünce adamları ve bilim insanlar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Düşünce adamları diyerek cinsel faklılığı ve bilim insanları diyerekte cinsiyetsizliği bilerek seçtim. Çünkü düşün “felsefe” dünyasında bir kadına rastlamak nerdeyse imkânsızken, bilim alanında önemli kadın isimlerini de görüyoruz. Bu bayanların düşüncesiz olduğu anlamına mı, boş işlerle uğraşmayı sevmediği anlamına mı geliyor, ne dersiniz?

Yok canım konuşmak hiçte boş bir iş değildir. Ama kadın olsun erkek olsun, konuşmak; işi olmayanların en çok yaptığı iştir diyerek bir saptamada bulunmazsak olmaz. Neyse. Zıtlıkları ve çelişkileri kimse bitirememiş, ben nasıl bitireyim? Yapmamız gereken o değil zaten, önemli olan zıtlık ve çelişkilerden doğan güzellikleri görmektir.

Affınıza sığınarak benim gördüğüm kimi komik, kimi düşündürücü kimi saçma zıtlıkların dile dökülmüşlerini sunmak istiyorum.

“Yüreklerde ünlem, akıllarda soru işaretiyim..”
Ne söz değil mi ama? Belâlı bir kişilik bundan daha güzel başka nasıl anlatılabilirdi? Biliyorsunuz ünlem işareti şaşkınlık, korku ve şiddet belirtme işaretidir. Yüreklerde ünlem işareti olmak bence yüreklere korku salmayı anlatıyor. Soru işareti ile birleşince sorunlu kişilik ortaya çıkar. Kamyon arkası paspas yazılarında böyle kişilik özentisi yazılara eskiden çok rastlanırdı.   

“Anlayana çok, anlamayana az gelirim..”
Sizlere örnek olarak gösterdiğim elimdeki deyimlerden argo deyimler bugün daha çok yer tutuyor. Buda onlardan biri işte. “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” atasözümüzün argoya dönüşmüş biçimi desek yanılmış olmayız sanırım. Anlamı son derece açık ve net!

“Benim hiçbir kaybım olmaz.. İsteyen yanımda, istemeyen yolundadır..”
Kendine yettiğini düşünen, elindekilerle yetinebilen, yanında olmayana öyle çok üzülmeyen bir kişinin sözü bu olmalı. Eh ne diyelim, tercih meselesi..

“Dikkatimi çekmez kimse, Ben dikkat çekerim işime gelirse..”
Ne kendini beğenmişlik bu böyle. Bencil kişiliğin sözü bu olmalı herhalde. Doğrusu böyle kişilere sabrım yok!

“Kalbimde birkaç kişinin adı var; Kiminin altı çizili, Kiminin üstü..!!”
İşte bu söz argo bir sözde olsa çok güzel. Kısacık ama hedefi onikiden vuruyor. Altı çizili deyimi; özel kişiler, üstü çizili deyimi; gözden çıkarılmış kişiler anlamını taşıyor. Herkes için geçerli bir söz. Sevdiklerimiz önem verdiklerimizle, defterden sildiklerimiz önem vermediklerimiz hep vardır.

“Hoşça kal demek istersen hiç durma.. Ama bunun Merhabası da olmaz unutma..”
Bir şeye karar verirken ardını da düşünmek gerektiğini vurgulayan bu sözün biraz sert olduğunu düşünüyorum. Her hoşça kal dediğimize bir daha merhaba diyemezsek bir sabah ıssız ve yalnız bir dünyaya uyanırız. 

“Dost mu arıyorsun? Cebine bak!”
Her şeyin maddi çıkarlara bağlı olduğunu söyleyenlere uygun bir söz. Çevremde böyle insanların varlığı beni sıkar. Her şey para değildir. Doğa bütün cömertliğiyle ne veriyorsa hiçbir bedel istemezken, bize ne oluyor? Doğadan daha mı akıllıyız?  Bu yere batası sistemlerimiz insani olan ne varsa bitiriyor ne yazık ki..

“Kışın güneşine, kızın gülüşüne aldanmayacaksın.”
Bu sözü söyleyenin canı herhalde bu iki şeyden çok yanmış olmalı. Ona birileri güneşi gördüğünde denize gir yüz demişse oda her mevsimin güneşini anladıysa suç kimde? Akıl var, nizam var. Her güneşe adlanılır mı? Kız gülüşünü her yüze gülene diye değiştirsek muhtemel bir cinsiyet kavgasının önüne de geçmiş oluruz. Siz yüzünüze her gülenin içtenliğine inanabilir misiniz? Bütün bunları hatırlattığı için amacını anlatan bir söz olarak beğendiğim bir sözdür.  

“Lafın tamamı adamın ahmağına anlatılır.”  
Bir konuşmada anlattıklarınızı anlamayana rastlarsanız, o konuşmanın sizi çok yorduğunu görürsünüz. Ama akıllı ve zeki biriyle sohbet öyle keyif verir ki, doyamazsınız. Uyarılarda durum daha belirgindir. “Kör, parmağım gözüne” deyimi de bu deyimin başka biçimidir. Çevrenizde gören ve anlayanlarınız bol olsun. Gören körlerden Allah sizi korusun.
 

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com


Yayın Tarihi: 05.09.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder