12 Eylül 2011 Pazartesi

TAKLİT VE SAHTECİLİKTE İKİNCİYİZ 1


Ülkemiz sanayi geçmişi çok eski bir ülke değil. Cumhuriyetle birlikte devlet eliyle başlayan sanayileşme hareketi, 1960’larda özel sektöründe katkılarıyla hızlandı. Sözün kısası başlangıcından bu yana 80 yıllık, hız kazanmasından bu yana da 50 yıllık bir geçmişe sahip. İnsan ömrünce belki uzun bir süreç gibi görünebilir fakat millet ve ülkelerin varlık tarihleri ölçü alındığında bir bellek ve buna bağlı bir bilinç oluşturmaya yetmez. Bunun sonuçlarını her alanda görüyoruz. Ülkemizde kuraldan çok kuralsızlık hakimse bundan dolayı hakim. Köklü şirketlerimiz, bilinen ünlü markalarımız yok denecek kadar az. Batılı ülkelere baktığımızda bu tarihin bir bellek ve bir bilinç oluşturacak kadar eski olduğunu görüyoruz. Batılı ülkelerde insan yaşamının dokunulmazlığı da işte bu uzun süreçlerin yaşanmış olmasının sonucu.

Uzun gelişme süreçlerine sahip olmadığımız için, birde 1990’lı yıllarda tüketimin azdırılmasıyla birlikte, kolay para kazanmaya özendirme gibi çabalar sonunda sahtecilikler, dolandırıcılıklar arttı. Merdivenaltı üretimi denen yasadışı ticaret ne yazıkki çok yaygın.
Dünyada da böyle işlerle uğraşanlar çok. Hatta bu konuda anılabilecek ülkeler bile var. Bunların başında Çin geliyor.

Şu satırlara bakar mısınız?

“Avrupa Komisyonu Taklit Mallar Komitesi, OECD ve Dünya Gümrük Teşkilatı’nın araştırmalarına göre, dünyada hızla büyüyen sahte ve taklit ürün pazarı 1 trilyon dolara ulaşmış durumda. Sahte ve taklit ürünler küresel ticaretin yüzde 7 ila yüzde 10’unu oluşturuyor. 1990’lardan bu yana yüzde 400 artış gösteren bu yasadışı ticaretin 2020’de 2 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.”

Ne büyük ve ne iştah kabartıcı bir rakam değil mi? Sıkı durun bu satırların sürprizlerle dolu devamı var.

“Piyasanın yüzde 57’lik bölümünü Çin tek başına elinde tutuyor. İkincilik ise menşei (kökeni) bilinmeyen ülkelerde. Asıl çarpıcı olan ise Türkiye’nin yüzde 5 pazar payı ile bu illegal piyasanın üçüncü büyük ülkesi olması. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın (KOM) hazırladığı raporlara göre, Türkiye’de sahte ürün pazarı 6 milyar dolara yaklaşıyor. Taklit ve kaçakçılık da buna eklendiğinde pazar 15 milyar dolara kadar çıkıyor.”

Genel toplam içinde gösterilerek ikincilik sırası verilen üretildiği yer yazılı olmayan sahte ürünlerden sonra üçüncülüğü ülkemizin alması bu listeyi hazırlayanların bakış açısından kaynaklanıyor. Aslında Çinden sonra ikinci sıradayız. İkinciliği almayışımız belki dünya pazarına çıkmayan, iç pazarla sınırlı kalan, taklit veya sahte mallarımızın çokluğundan olsa gerek. 

Taklit veya sahte mallarımız gıda sektöründen ve şu başlıklar altında toplanıyor:

1-SİGARA
2-İÇKİ
3-KOZMETİK
4-İLAÇ
5-ZEYTİN
6-PEYNİR
7-SUCUK SOSİS
8-TEKSTİL OYUNCAK
9-ZEYTİNYAĞI
10-BAL

Bunların nasıl üretildiğini gelecek yazımızda görelim. Durum sandığınızdan daha kötüdür. Toplum olarak sınırlarda yaşadığımıza hükmedebilirsiniz. Ticaret toplumu olalım ama bunu sahtekârlığa vardırmadan olalım. Sahtekârlıkta, dürüstlükte bumerang gibidir. Eninde sonunda bize geri döner. Kötülüklerin geri dönmemesi için iyi ve dürüst insan olmayı kendimizden başlatalım. Olamayanları da devlet olarak cezalandırmaktan çekinmeyelim.


DEVAM EDECEK


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
   
Yayın Tarihi: 12.09.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder