30 Eylül 2011 Cuma

PAYLAŞMA İNSANIN İNSANİLEŞMESİDİR

Adam iki minik kızını ve güzel karısını almış, otomobille bir geziye çıkmıştı. Küçük bir geziydi bu. Akşama eve döneceklerdi. Hava şurup gibiydi. Her hastalığa iyi gelirdi böyle havalar. Sağlıklı olanı da daha zinde, daha mutlu ederdi. Hele birde gezideyseniz, değmeyin keyfinize. Geçtikleri her yerin ayrı bir güzelliği vardı. Çocukların, gördükleri hayvanlar ilgisini çekiyordu. Sanki bir hayvanat bahçesinde geziyorlardı. Bir yerden bir koç çıkıyor, bir yerden bir tavuk,  bir yerden hindi, ördek, tavşan, bir yerden minik kuzucuklar, keçiler. Bazen de boğalar inekler.. bir yerde manda bile görmüşlerdi de şaşırmışlardı. Adam kızlarına kamyon olmadan önce mandalar yük arabalarını çekerdi diye anlatınca kızların hayal dünyası kim bilir neleri çağrıştırırdı ki, şaşkınlıktan gözleri büyürdü.

Bu küçük gezide adam durdukları her yerde yiyecekleri bir şeyler alıp otomobilde bunları kızlarına verirken uzanan minik ele “kardeşinle paylaş” derdi. Böyle yaparsa paylaşmayı öğrenirler diye düşünüyordu. Bugünde öyle olmuştu. Aldığı yiyeceklerin hepsini minik kızların paylaşması için tek tek veriyordu. Yiyecekleri alan minikler aldıkları şeyi kendi ağızlarına atmadan önce yarı yarıya paylaşıyorlardı. Gördüklerini de paylaşıyorlardı. Biri otomobilin camında gördüğü, bir çitin üzerine çıkmış var gücüyle üürüleyen horozu diğerine göstermeden duramıyordu. Diğeri de annesiyle koşarken gördüğü bir minik tayı heyecanla kardeşine gösteriyordu. Hele köy yollarında otomobilleriyle birlikte koşan ve kendilerine havlayan köpekleri görünce ne heyecanlanıyorlardı. Heyecanlı ve korkmuş anlarında birbirleriyle dayanışmalarını anlatmak imkânsızdı. Ama sevinçli halleri de görülmeye değerdi.
O zamanlarda kuş cıvıltılarıyla dolardı otomobilin içi. Adam iki kızı ve güzel hanımıyla çok mutluydu. Onların varlığıyla dünya telaşından uzaklaşır başka bir dünyanın insanı olurdu.

Bugünde bilmedikleri yerlere gelmişlerdi, geçtikleri her yer onlara daha çekici görünüyordu. Bir ara sağa ve sola ayrılan bir yola geldiler. Nereye sapacaklarına karar veremiyorlardı. Adam sola sapma düşüncesindeydi, karısı sağa sapmayı öneriyordu. Sonunda adam kendi bildiğini okudu ve sola saptı. Karısı bunun üzerine somurttu, ve yüzünü otomobil camından içeriye hiç çevirmedi. Gerçi o somurtmuş haliyle yolda ne görüyorduysa artık..

Otomobilin içini sessizlik kaplamıştı. Çocukların sesini en güzel betelere değişmezdi adam. Onun için radyo bile açmaz, bir müzik parçası çalmazdı. Sessizlik canını sıkmaya başlamıştı. Elini tam radyonun düğmesine değdirmişti ki, kızının kopardığı kocaman bir çikolata parçasını annesine verirken “anneciğim bunu babamla paylaş” dediğini duydu. Gözlerinin hafifçe yandığını hissetti. Yaşları akıtsa herkes görecekti. Kendini tuttu. Karısının gülümseyen yüzle verdiği o çikolata parçasından bir parçayı aldı. Büyük bir keyifle ağzında erite erite yedi.

***

Kimi insanlar doğuşundan itibaren paylaşmayı sever. Kimi ölene kadar kimseyle hiçbir şeyini paylaşmaz. Paylaşımcı insanın barışçı, sevgi dolu olduğunu görüyoruz. Paylaşımcı insan kendini dert etmez kendiyle barışık insandır. Başkalarını mutlu etmek kendisinin mutlu olmasına yeter. Ölene kadar kimseyle bir şey paylaşamayan iç hesaplaşmasını bitiremeyen, ürkek ve korkak insandır. Onların kimilerindeki azametli dik duruş, kendilerinden emin halleri, yani dış görünüşleri herkesi yanıltabilir. Oysa o kadar yalnız bir dünyada yaşarlar ki kendileri bile farkında değillerdir. 

Anne-baba burada çok iyi bir eğitici olmak zorunda. Ya sözle, ya davranışla, yada oyunla çocuklarını her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitmeliler. Bu devlet eliyle değil anne eliyle kazanılabilir.

Paylaşma büyük bir meziyettir dostlar. İnsanlar paylaştıkça büyürler, paylaştıkça insanileşirler. Yazdığım bu minik hikâyede bunu göstermiyor mu?




Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com


Yayın Tarihi: 23.09.2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder