21 Aralık 2009 Pazartesi

HERKES ÜSTÜNE DÜŞEN ROLÜ GEREĞİNCE OYNADIMI?

ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE


         Ne yazacağımı kara kara düşünüyordum. Gündem dışında yazmak hiç istemiyordum. Gündemi yazmakta yangına körükle gitmek olmamalıydı. Karışık duygular içinde boğuşurken imdadıma Hürriyet gazetesindeki Ertuğrul Özkök’ün yazısı yetişti. Ülkemizin yarınları için küçücük bir umut arıyordum. O yazıda verilen istatistiklerde bu umudu hala taşımamız gerektiğinin işaretlerini buldum. İnanın çocuklar gibi çok sevindim. Nasıl sevinmeyeyim söyler misiniz? Yazılı ve görsel basın, bizi Ankara’dan yöneten-yönetmeyen bütün politikacılarla el ele vererek beynimizi dumura uğratmadılar mı? Politikacılar daha az konuşsa, basın 3. sayfa mantığıyla habercilik yapmasa bence toplum sağlığımıza kavuşuruz.

         Bütün siyasi partiler ülkenin bu durumundan sorumludur. Savuşturma politikaları uygulayarak çözüm üretemeyenler ve bu durumdan yararlananlar, akıl tutulmasına sebep olmuşlardır. Bu yüzden hiç kimse sorumluluklarından kaçmadan, herkes vicdanını sorgulamalıdır. Toplum olarak akıl tutulmasından kurtulmak zorundayız. Ay ve güneş tutulması birkaç saatlik bir olaydır, fakat akıl tutulması kronikleşebilen bir olaydır.

         DTP kapatılmamalı diyenlere hangi açıdan kapatılmamalı diye soranlar şu soruyu da beraberinde soruyorlar mı? DTP askeri zaferler (PKK; DTP’nin ordusudur, DTP’de PKK’nın siyasi partisi gibi davranıyor. Açılım sürecinde yurda gelen PKK’lılar askeri kıyafet olarak gördükleri kıyafetlerini değiştirmeyerek bu durumu kanıtlamışlardı. AG.) peşinde koşmayıp, mesela toprak reformu önergesiyle meclise geldiler mi? Gene mesela; gelenek zulmünden kurtulmanın kızların eğitilmesinden gerçekleşeceğini savunduklarını duydunuz mu? Yada batıda bulunan kürt iş adamlarının bölgenin kalkınmasında rol almaları için ne önerdiler biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz değil mi? Bende bilmiyorum. Çünkü böyle bir programları yoktu ki.

         Evet Türkiye, başbakanın dediği gibi partiler mezarlığına dönüşmemeli. İyi de suç anayasa mahkemesinin mi? Herkesin anlayacağı futbol konusuyla durumu anlatacak olursak futbolda oyun kurallarını belirleyen uluslar arası kuruluş olan Fifa ve UEFA kurallarda değişiklik yapmadan var olan bir kuralı yok sayabilir misiniz? Mesela kendi başınıza bir karar alıp penaltı kuralını uygulamayabilir misiniz? Faul ve penaltı kuralı varsa cezalarda vardır. Anayasa mahkemesi bunu yapmıştır. Başka bir şey değil.

         Ertuğrul Özkök şunları yazmıştı:

         “Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi, bir araştırma gerçekleştirdi.

         Araştırmanın adı, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri sosyo-ekonomik araştırması.” 
         3000 hane halkına soru kâğıdı gönderilmiş.
         Bunların 2401’inden cevap alınmış.
         Araştırmada sorulan sorulardan biri şu:
         “İmkânınız olsa Türkiye’nin neresinde yaşamak istersiniz?”


         Şu an oturdukları kentlerde, kasabalarda, köylerde mi?
         Yani, PKK’nın “Kürdistan” dediği bölgede mi?
         Yoksa Anadolu’nun başka yerlerinde mi?
         Hiç de önemsiz bir soru değil.
         Sadece Kürtleri değil, bütün Türkiye’yi ilgilendiren çok önemli bir soru.
         Özellikle de Güneydoğu’dan göç alan şehirler açısından önemli bir soru.


         Sorunun cevapları şöyle:

         Buradan memnunum    yüzde 50.
2
         İstanbul......................    yüzde 12.9
         İzmir......................       yüzde   4.8
         Antalya..................       yüzde   4.8
         Ankara.......................    yüzde   4.0


         Bölgede konuşulan insanların yüzde 78.9’u “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını”, “vazgeçilmez” olarak görüyor.


         Bu rakamı düşük sanmayın.
         Çünkü aynı bölgede yaşayıp anadili “Türkçe” olanlar arasında TC vatandaşlığını vazgeçilmez kabul edenlerin oranı yüzde 88.5.


         Şimdi sıkı durun.

         Anadili “Arapça” olanların, yani Arap kökenlilerin içinde TC vatandaşlığını vazgeçilmez kabul edenlerin oranı yüzde 89.4.
         Yani bölgedeki Türklerinkinden de yüksek.
         En düşük aidiyet duygusu ise Zaza kökenli Kürtler arasında çıkmış.
         O da yüzde 60.


         Bu sonuçları şundan veriyorum.
         Güneydoğu ve Doğu’da yaşayan vatandaşlarımızın, yarıya yakını Türkiye’nin öteki bölgelerinde yaşamak istiyor.
         Bunların yüzde 30’una yakınının yaşamak istediği şehirler, İstanbul, İzmir, Antalya ve Ankara.
         Yani bu şehirlerimiz oralardan gelecek yeni göçlere hazır olmalı.
         İşte bu noktada çok ciddi bir “algılama” sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz.
         Son olaylar Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, karşılıklı algılamaları acaba ne ölçüde etkiledi?
         Yani İstanbul, İzmir, Antalya, Ankara, Adana’da yaşayan Türkler, o bölgeden gelen kişileri nasıl görüyor?
         “Kürtler” veya “PKK yandaşları” olarak mı?
         Oysa bu araştırma gösteriyor ki, gelecek kişilerin yüzde 80’ine yakını TC vatandaşlığını vazgeçilmez olarak kabul etmiş insanlar.
         Tabii batı bölgelerine gelmek isteyenler arasında bu oranın daha da yüksek olacağı tahmin edilmeli.”


         Yazıdan yaptığım alıntılar bu kadar. Buradan çıkan sonuç kesinlikle parçalanmak değil. ortadaki durumdan doğan keskinliği kaşımamamız gerekiyor. Kaşıdığımız ölçüde ülkemizin geleceği kararır. Buna kimsenin razı olmadığı ortada. Ülkemizin sunduğu imkanlar öyle sanıldığı gibi vaz geçilir şey değildir. Şimdiye kadar herkes üstüne düşen rolü oynadı mı diye sormamız gerek. Şimdiki duruma bakarak sorulmadığını söyleyebilirim. Oynamış olsaydı ne şehit aileleri rencide olurdu, ne kürt vatandaşlarımız çağ dışı ilkellikte kalırdı. Herkes benim dediğim olsun havasında. Oysa okuduğunuz istatistikler politikacılara çok şey anlatmalı.

  
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com




Yayın Tarihi: 18.12.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder