ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE
Aşırı olan her şey dikkat çekicidir. Politikacılar da aşırıcıdırlar. Partili olmak bile aşırıcı olmak değil midir? Bir partiye sadece gönül yakınlığı duymak bile insanın aşırı olmasına yeterde artar. İçlerinden kimileri işi iyice abartır. Bu her dönemde vardır. Nerden kaynaklanır bu? Bir aidiyet ihtiyacını yıldızlı pekiyi alarak giderir de onun için midir bu aşırılık? Aşırılık; yüksek, erişilmez, başka bir kişilikle kendi kişiliğini silmek midir? Karmaşık bir konu. Hayranlıkla iç içe geçmiştir ve bütün bu saydıklarımdır. Aşırılık akıllı düşünmenin önünde önemli bir engeldir. Öyle ki kendinden güzel, kendinden akıllı, kendinden cesur, hatta hatta hepsinden kötüsü kendinden başka kimse olsun istemez. Her şeyi tek bilen, herkesten adil, herkesin bağlanacağı tek model kendisidir. Denetlenmek istemeyen, eleştirilmekten hoşlanmayan bir olumsuz karakter çıkar ortaya.
Aşırılığa bir örnek; bu ülkede hep ikinci Atatürk aranıp durulur. Kıbrıs Fatihi lâkabıyla rahmetli Bülent Ecevit bir süre 2. Atatürk olarak gösterildi. 12 eylülden sonra bu sıfat ekonomik kararlarla köklü dönüşümler gerçekleştirdiği savıyla rahmetli cumhurbaşkanımız Turgut Özal’a verildi. Şimdide Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a 2. Atatürk sıfatı yakıştırılıyor. İşi daha da aşırılaştıranlar da var. Onları 2. Atatürk olmak tatmin etmemiş. Daha aşırı olmayı kendilerine uygun görmüşler.
İşte o aşırılık örnekleri:
- MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, seçim mitinglerinde “Son Osmanlı Padişahı” ve “2’nci Atatürk” pankartları açılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser’in 14 Kasım 2008’de yaptığı bir konuşmada “İkinci Peygamber gibidir” dediğini öne sürdü.
- Denizli’de eşi emekli imam olan ev kadını Fatma Durmuş’un yazdığı ‘İlahilerle Hakka Çağrı’ adlı ilahi kitabında “Tayyip Allah yolunun bekçisidir. Tayyip’i üzmek Allah'ı üzmektir. Sevenlerini üzmek de aynıdır.”
Ne korkunç aşırılıklar olduğunu görüyor musunuz? Bir sevgiye mazhar olduğu düşüncesiyle sevilen kişi, söylenen (aşırı) övgü sözlerini kabul ederken övgücülüğe davetiye çıkarıyor demektir. Kutsallık nerde kaldı? Dini değerlerle benzetme yapılır mı? Oyun sahası mıdır din? Bu durum şaklabanlığı da geçmiş, bir akıl tutulmasına gelmiştir. Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi akıl tutulması güneş tutulması kadar kısa sürmez. Bu yüzden bir süre sonra kendi söylediklerinize inanırsınız. Boş inançlarda olsa inançlar öyle kolay değiştirilemez. Bu yolun sonu nedir biliyor musunuz? Bu yol kutuplaşmaya açıktır. Bu yol kutuplaşmaya gider.
Bir iktidarın iktidar sarhoşluğuyla başının döndüğünü bu övgülere uyarı getirenlere gösterdiği tepkiyle belli olur. Kavgacı bir üsluba sahip olan Başbakanımız her konuda olduğu gibi burada da ortamı germeyi seçti. Böylece kendisinin de aşırıcı olduğunu her zaman ki gibi gene gösterdi. Oysa yürütmenin (yani hükümetin) başı olan Başbakanlar kadife eldiven giymiş olmalı ve kavgayı bir tarz olmaktan çıkarmalıdır. Herkese kafa tutma mecburiyetimi var? Beni başbakanlar önce yönetim becerileri, sonrada kültürleriyle kendilerine bağlarlar. Hükümetler, Başbakanlar merakla izlenen herkesin herkesle kavga etmekte sakınca görmediği BBG evinde yada “Gelinim Olur musun?” programında değiller. Sorumluluk kültürüyle aşırılıkları önlemelidirler.
İlk konuda ki nedenlerden dolayı geçen gün mecliste tartışma büyüdü sonuçta Güney Kore meclisinde gördüğümüz sahneler gerçekleşti. Herkes herkesle kavga etti.
Sevmek, bağlı olmak güzel şeydir de bu şekilde olanı hiç güzel değildir. Bu özgürlük ve demokrasinin kapısını açmaz. Aksine kapatır. Aşırılık her şeyin engelidir. Bizzat sevginin aşırısı bile sevgiye engeldir. Gelinen nokta yumruk yumruğa kavga oldu. Utanıyorum.
Benim gönderdiğim vekillerim koskoca gövdeleriyle küçük çocuklar gibiydiler. Her zaman boks eldivenlerini yanında taşıyan başbakanımız, önüne geleni dövmekten ve susturmaktan büyük keyif alıyor. Bu durum sağlığı içinde tehlikeli. Bildiğim kadarıyla şekeri de var. Bu kadar öfke şeker hastalığına hiç yaramaz. Tansiyon hastası değilse bile tansiyonu yükselir. Şeker ve tansiyon birleşti mi yıpranmayan organ kalmaz.
İyi yada kötü, seversiniz yada sevmezsiniz eski politikacılar bu kadar kavgacı değillerdi. Ben hiç sevmezdim çünkü açık olarak ilk kez ahlâk erozyonu onunla başlamıştı, ama bir yönüyle takdir ederdim; rahmetli Özal çok usta bir politikacıydı. O gündemi belirlerdi. Konu üstüne başkaları kavga ederdi. O gayet sakin cevap verirdi. Her badireyi atlatmayı savuşturmayı bilmişti. Demirel de öyleydi. Ecevit’in ağzından efendi kişiliğinden dolayı kesinlikle kötü bir tek sözcük çıkmamıştı.
Tekrar edelim. “Aşırılık her şeyin engelidir. Bizzat sevginin aşırısı bile sevgiye engeldir.”
Çünkü o sevmekten öte bir tapınmadır. Oysa biz bir tek yüce Allaha taparız.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarih: 10.02.10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder