12 Şubat 2010 Cuma

SARI ÖKÜZ

ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE




















Bugün Bertold Brecht’in yazdığı bir hikayeyi sizlere sunuyorum.10Şubat 1898 Ausburg’da doğan, 14 Ağustos 1956 Berlin’de ölen yazarın asıl adı Eugen Berthold Friedrich Brecht’tir.  20. yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni olarak nitelendirilir. Eserleri uluslararası alanda da saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiştir.  "Epik Tiyatro’nun” kurucusudur.

O kendisinden önceki tiyatro ve edebi görüşleri değiştirerek eğlence aracı olmaktan çıkarmış, izleyiciyi direk oyuncu konumuna yükselterek, dram ve trajedilerdeki duygulanımlar yerine neden sonuç ilişkisini sorgulamayı koymuştur.

Aşağıdaki hikâye buna güzel bir örnektir.


****

Ormanın birinde...

Aslanlar toplanmış.”Yahu” demişler, “kim sorarsa kralız, bu gidişle açlıktan öleceğiz.... Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük...Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, ee balık yakalayacak halimiz de yok...” 

            Bir tanesi “En iyisi, ÖKÜZLERE SALDIRALIM” demiş, “iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!”

Öneri kabul edilmiş. Çünkü görünüşe göre öneri akla yatkın öneriymiş. Hiç zaman geçirmemişler. Hemen  saldırmışlar!

Ama evdeki hesap çarşıya uymamış. Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer. Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, düşmanlarını püskürtüyorlarmış. Aslanlar aç biilaç, “Ne yapsak, ne yapsak?” diye uzun süre düşünmüşler. İçlerinden biri
“Tilkiye danışalım” demiş. “Tilki bizden akıllıdır bilirsiniz” diye eklemiş.

Tilkiye gitmişler, tilki “kolay” demiş. 
“Beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim...”

Kabul etmişler. Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş. 

“Saygı değer öküzler” demiş. “Aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama Şu aranızdaki SARI ÖKÜZ var ya, sarı öküz, işte sorun o… Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü kurtulun kardeşim. Sonrada huzur içinde yaşayın!”

Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla, verivermişler sarı öküzü...  Aslanlar da afiyetle yemiş.

Bir gün, iki gün....Tilki gene gelmiş.

“Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz” demiş ve eklemiş: “Ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin, kurtulun!”

Öküz heyeti düşünmüş, “otlağın selameti için”  teslim etmiş benekli öküzü..Üç gün, dört gün... Artık tilki hep gelir olmuş.

KUYRUĞU UZUN OLANI...
BURNU BEYAZ OLANI...
TOMBUL OLANI...

Tek tek alıp, gitmiş. Otlak seyrelmiş. Aslanlar semirmiş.

Bir gün... Tilki gelmemiş! Gerek kalmamış çünkü. İstediklerini almaya artık Aslanlar kendileri gelmiş.
“Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, sakın direnmeyin gücünüz hiç yok. Yaşadığınız kadarını kâr sayın” demiş.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalan öküzler. “Keşke en başta yaptığımız hatayı yapmayıp sarı öküzü vermeseydik.”  demişler ama iş işten geçmiş.

****

İş işten geçmeden doğru karar vermek ne kadar gerekli görüyorsunuz. Doğru kararlar vermek, doğru bilgi donanmakla mümkündür. Bu bile yetmeyebilir. Önceden birikmiş tecrübenin de olması gerekir. Bilgi ve tecrübe ise kolay edinilir bir şey değildir.



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Yayın Tarihi: 12.02.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder