Saadet partisinde genel başkanlık seçimi yapıldı, Prof. Dr. Numan Kurtulmuş bir kere daha ve bu kez Erbakan’ın “Kadim Yunan”dan beri yanında bulunan Fehim Adak, Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Tekdal gibi isimlerle Erbakan’ın aile bireylerini Genel İdare Kurulu’ndan tasfiye ederek seçildi. Bu seçimin ardından kimi yazarlar Kemal Kılıçdaroğlu’na gönderme yaparak Önder Sav vesayetinde bir başkanlığı kabul ettiği için eleştirdiler. Gerçeği arayacak olursanız bende CHP’ye genel başkan olacak ismin artık miadı dolmuş isimleri tasfiye etmesini beklerdim. Ben Önder Sav’ın genel sekreter olarak partiyi teslim almış olmasını olumlu karşılamıyorum. Ama CHP’nin bir Saadet Partisi olmadığını, kendi içinde demokrasiyi zorlansa da eninde sonunda uyguladığını, geçmişte bunun örneklerinin çok yaşandığını biliyorum. Bakmayın bugünkü partinin durumuna. Dere yatağını değiştirse dahi su yolunu bulur. Bir süre sonra taşlar yerine oturunca herkes kaderine razı olmak zorunda kalacaktır.
AKP’ye karşı seçenek olmak amacıyla gelen Kılıçdaroğlu’unun uygulayacağı politikalar belli olmaya başlarken Önder Sav’ın engellemelerine tanık oluyoruz. Kılıçdaroğlu’nun beyefendi ve barışçı tutumu bu duruma ses çıkarmadığı izlemini veriyor. Hatta bazı konularda geri adımlar bile atıyor. Ben bundan çok ülkenin geleceği için neler düşündüğünü, neler uygulayacağını merak ediyorum. Sadece fakirlik üzerine bir politika uygulamakla ülkenin birkaç gününü meşgul etmek mümkün. Uzun soluklu iç ve dış politikaları konusunda ne düşündüğünü bilen var mı? Ülkenin geleceği bu politikaların varlığına bağlı.
Bizde seçimi kazanan her parti tek parti olmak arzusunu güder. Bunun sonucunda son 40 yıldır Türkiye siyasi çekişmeler yaşadı. Bir yazımda bunun için “bize bin yıllık koalisyon gerek” demiştim.
Gene de ülkenin ikinci büyük partisi olduğu için, diktatörce davranışlara engel olabileceğini düşündüğüm için CHP’nin kuvvetli olması gerekir. Kuvvetli ve ne dediğini bilen bir ana muhalefet partisi iktidarında işine gelmelidir aslında. Böyle bir muhalefete kulak tıkamayan bir iktidar partisiyle ülke kazançlı çıkar.
Herkesin her şeyi bilmesi, bilse bile her şeyi görmesi düşünülebilir mi? Ülke yönetimi bir orkestranın müzik icra etmesi gibidir. Herkes farklı çalgılarla farklı sesleri çalar, ama ortaya öyle uyumlu bir müzik çıkar ki dinlemeye doyamazsınız. Futbolu düşünün yada.. herkes ayrı görevlerle ayrı mevkilerde oynar ama uyumlu bir takım olmayı becerebilirlerse ortaya seyrine doyulmaz bir görsel şölen çıkar. Yani iş sadece Arjantin’in Messi’ne, Portekiz’in Ronaldosu’na, Brezilya’nın Robinho’suna kalmıyor artık.
Sözü tekrar Saadet Partisine getirmek istiyorum.
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un geride kalan ilk parti başkanlığı döneminde uyguladığı muhalefet politikasını Erbakan beğenmiyormuş. Oktay Ekşi köşesindeki yazısında Erbakan’ın “Bizimkilerin muhalefet anlayışı, Zeki Müren’in askerdeyken ‘Kahrol düşman!’ demesine benziyor” dediğinin basına yansıdığını belirtmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse Erbakan’ın oğlunu kızını ve damadını partiye doldurmasını hiç doğru bulmuyordum. Hem ilerlemiş yaşına ve yaşadığı rahatsızlığa bakarak bu kadar hırsa anlam veremiyorum. Bu yaşta insan bilgece davranmakla yükümlüdür. Hem arkadaşları da artık kendisi kadar yaşlandılar. Bu yaşta insanlara yakışır tavırlar değil bu tavırlar. Bu yaşta insanlar bir emlak alsa veya satsalar akli melekeleri yerinde mi diye devlet sorar ve kendilerinden rapor ister. Oysa bizim yaşlılarımız halâ ülke yönetimine talip.
Erbakan’ın makamı elde ettikten sonra bırakmama konusunda oldukça ilginç, ilginç olduğu kadarda komik bir geçmişi var. Oktay Ekşi bunu da aynı günkü köşe yazısında şöyle yazmıştı:
1969 yılında Türkiye Odalar Birliği (TOBB) Genel Sekreteri olan Erbakan, yasaya aykırı şekilde aday olup TOBB Başkanlığı’na seçilince Başbakan Demirel, bir Genel Sekreterin aynı zamanda Başkanlığa seçilmesinin yasalara aykırı olduğunu ileri sürmüştü. Bunun üzerine Erbakan kendisini makam odasına kilitleyip, “Bırakmam” deyince polis, mahkeme kararıyla ve zor kullanarak oradan çıkarmıştı. Saadet Partisinden sevgili dostlar bu satırlarımı okuyunca bana darılmasınlar. Yukarıda verdiğim örneklere hak verdiklerini veya hak vereceklerini biliyorum.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder