ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE
Bildiğiniz gibi yeni bir seçim dönemine girdik. İlimizden her partide önce aday adayları çıktı. Artık adaylar belirlendi, seçimi bekliyorlar. Aday adayları içinde CHP’den ilimizin seçkin köşe yazarı Sezai Matur’da vardı. Bu süreçte köşe yazılarına ara vermişti. Geçenlerde tekrar başladığında, kendilerinden ayrı kaldığı için okuyucusundan özür diliyordu. Aday Adaylığı sırasında ilimizin merkez ve diğer ilçelerini gezerek yaptığı tespitleri aktarıyordu. Onlarda şunlardı:
1: Söğütlü’de günlük süt üretimi 14 tondan 2 tona düşmüş. (Hükümet politikalarının yanlışlığının ve büyükbaş hayvan varlığımızın kalmadığının başka bir göstergesi.)
2: Karasu’da ilçe merkezinde bir tek umuma açık tuvalet yokmuş.
Merkezdeyse şehrin görünümün hızla değiştiğinden söz ediyordu.
1: Ofis semtine adını veren TMO’ya ait siloların yıkıldığını belirtiyordu. Herkes kabul eder ki, o silolar bir simgeydi. Tıpkı daha önce Belediye yöneticilerinin eski Donatım fabrikasına ait santral binasını yerle bir ettiği gibi. O bina da herkes için bir simgeydi.
2: Birkaç ay önce Çark’ta Ünal Ozan’dan kalma kafeterya binası yıkıldı. Kenti yönetenler ‘ben yaptım, oldu’ değil ‘ben yıktım, oldu’ diyorlar. Sezai Matur’un sözlerine katılmamak mümkün değil.
Köşe yazarlığına başladığımdan beri zaman zaman sokakların isimlerinin kaldırılıp numaralandırılmasına tepki gösteriyorum. Bizim sokağımız benim bildiğim 50 sene “Kamer Sokak” adıyla biliniyordu. O sokak 7 sokağa bölündü. Sokağımızın başına Bahçe sokağın son dönemeci eklendi ve 15 numaralı sokak ismini aldı. Kentler cadde ve sokaklarıyla bilinirler. Birde o yerlerdeki yapılarıyla. Bunu en çok deprem olunca anladık. Bir çok köşe başları yıkılmıştı çünkü. Kimseye yer tarif edemez olmuştuk. Bir yere gidip dönerken biraz dalgınsak, yolumuzu bulamıyorduk. İnsanlar alıştıkları alış veriş merkezlerini, simge yapıları, semte özgü binaları arar. Bunlar yok olunca yabancı bir kente gitmiş gibi olurlar. Hadi Allahtan gelene amenna. Kuldan gelene ne diyeceğiz? Yap boz tahtasına dönen bir kentin kişiliği olur mu? Yurt dışına gidenler neden o kentlere hayran kalırlar? Sadece temiz ve güzel oluşlarına mı? Onların tarihi dokularına hayran kalmasınlar sakın, ne dersiniz? Siz ey yönetici takımı, keşmekeşi bitirin, sorunları bitirin, tarihimizi değil. Biz sizi onun için o makamlara oturttuk. Oradan almasını da çok iyi biliriz. Sokak isimlerimizi, simge olmuş yapılarımızı geri verin! Unutmayın bu kent sizin tapulu malınız değil. O makamlardan güzel anılacak biçimde ayrılmayı düşünmez misiniz? Buna iyi yaptığınız şeyler kadar, iyi olabilecek şeyleri yapmamanızda sebep olacaktır. Yaptıklarınız kadar yapmadıklarınız da çok önemli olabilir.
İnsan için ismin önemi neyse, insan için kişilik belirleyen giyim tarzının önemi neyse, kentler içinde odur. Sokakların, caddelerin isimlerini kaldırdığınızda o yerler somut varlık olmaktan çıkarlar. İsim yaşam belirtisidir. Bina ve özel yapılarsa tıpkı giysi gibi karakter belirtisi.. karaktersiz kent, karaktersiz insan gibidir. Ne kadar yeni olursa olsun!
İstanbul’u İstanbul yapan şeyin ne olduğunu sanıyorsunuz? Sultan Ahmet Camii, Ayasofya, Galata Kulesi, Boğaz Köprüleri, Kız Kulesi İstanbul denince aklınıza geliyor değil mi? Onları bugün yapmadık. Kimilerini atalarımız yapmış, kimilerini atalarımızdan önce orda yaşayanlar yapmışlar. Bugün bunların birinden vazgeçin deseler hangisinden vazgeçerdiniz? Eminim bu İstanbul’a hakaret olur diyerek hiç birinden vazgeçemezdiniz. Gidin eski İstanbul sokaklarının isimlerine bakın.
1: Molla Fenari Sokak
2: Molla Gürani Sokak
3: Tayyareci Mehmet Emin Sokak
4: Çiftevav Sokak
5: Fırın tepsisi Sokak
6: Solfasol Sokak
7: Pürtelaş Sokak
8: Sormagir Sokak
9: Merkepbağırtan Sokak
10: Cavidan Sokak
11: Cazip Sokak
12: Temaşa Sokak
13: Tosboğa Sokak (yazıldığı gibidir)
14: Karga Zarife sokak (Üsküdar)
15:Toto Sokak (Kartal)
16: Eskicibağı Cadesi (Maltepe)
17: Borulu maslak Sokak (Acıbadem)
18: Zencefil Sokak (Beyoğlu)
19: Paşa Kapısı Sokak (Üsküdar)
20: Libadiye Caddesi (Üskidar)
Bu isimler sizlere bir şeyler anlatmıyorsa benim diyecek sözüm yok derim. Yok eğer orası İstanbul, bizi İstanbul’la nasıl kıyaslarsın derseniz, kanıt kanıttır; amaca bakın derim. Amacım isimsiz, eskilerin deyimiyle silüetsiz (genel görünümden yoksun) kent olarak kalmamak. Bu kent var olacaksa eski ve yeninin harmanlanmasıyla olacaktır. Sezai Matur’un dediği gibi “ben yaptım oldu, ben yıktım oldu” demeyin artık!
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 20.04.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder