26 Nisan 2011 Salı

TÜRKİYENİN DEĞİŞİMİ SÜRECİNDE BİR MAKALENİN İZLERİ 2


ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE


Bu, kocaman Türk dünyasında şimdilik bağlayıcı ve hatta önder halka kabul edilen Azerbaycan’ın Türk jeopolitik şemasından düşmeye başladığı anlamına geliyor. Bu, başlangıçta Osmanlı İmparatorluğu ve Rus İmparatorluğu’ndaki Türklerin bir devlette birleştirecek olan “Sosyalist Turan” oluşumunu hazırlamakta olan Stalin senaryosunun hatlarını bire bir hatırlatmaktadır. Mustafa Kemal’in Bolşeviklerin sunduğu projeyi reddetmesinden sonra Stalin, Türkiye’ye yönelik gelecekteki faaliyetleri düşünerek “Azerbaycan” terimini kaldırdı ve “bütün Türk dünyasının lideri” olarak “geçici Sosyalist

cumhuriyetinden” bahsetmeye başladı.

Bu arada, artık çağdaş bağımsız Azerbaycan, Türkiye ile ilişkilerini bu Stalin emsali çerçevesinde kurdu. Şimdi tersine Azerbaycan, Ankara’nın genişlemeci tarzında düşünme ve hareketleriyle muhatap olmak zorunda. Çünkü Ankara’nın “genişlemeciliği”, Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerinin normalleşmesinin kaçınılmaz olduğunu öngörüyor. Bu arada bize göre, yeni Türk doktrini, Hürriyet gazetesinde yayımlanan “Tek Millet İki Devlet Belagatinde Gerginlik ve Anlayışsızlık Gizli” başlıklı makalede izah edilmektedir. Gazete, “Dış baskı değil, son birkaç yıl içinde Türk toplumunda yaşanan değişimler, Türk-Ermeni yakınlaşmasının yolunu açtı. Ermeni meselesi, Türkiye için sırf dış politika davası değil, çok ulusluluk ve çok kültürlülüğünü kabul etme meselesi, milli kimlik sorunu olmuştur. Azeriler, Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik politikasının Azerbaycan’ın çıkarları doğrultusunda belirleneceği beklentisinde olmazlarsa akıllı davranmış olurlar. İki ülkenin dil ve kültür bakımında birçok ortak noktası olmakla birlikte, Azerilerin güçlü, İran, Rus, Avrupa ve Kafkasya mirasıyla yoğrulmuş kendilerine has bilinçleri var.”

Yeni şartlarda Kafkasya’daki Türk politikasında, Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesini öngören Zürih Protokollerinin onanması sorununun öne çıkacağı öngörülebilir. Today’s Zaman gazetesinin, Hillary Clinton’un Türkiye ziyareti sırasında Orta Doğu’daki olaylar, İran nükleer programı, Türk-İsrail ilişkileri ve Ermeni-Türk ilişkilerinin normalleşmesi süreci gibi konuların görüşüleceğini yazması tesadüf değil.

Azerbaycan, zorlu bir seçim yapmak zorunda: Ya Türkiye’nin çıkarlarına uyarak yeni İslami ideolojiyi uygulamak, ya da kendini laik bir devlet olarak korumak. Şöyle veya böyle Azerbaycan öncelikle gerçekten şunu çoktan anlamalı: Türkiye’nin dış politikada ortak dil değerleriyle hareket ettiği dönem geçmişte kalıyor, “genel Türkizm” ve yeni oluşmuş “Müslüman dayanışması” aralığından Ermeni meselesi aktif bir şekilde sıkışıyor.

Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Araz Azimov, Türkiye’deki görüşmeleri sırasında olayların gidişatını değiştirebilir mi? Sanmıyorum.

***

Makalenin ana fikrini Türkiye’nin yeni düzende (açık anlamıyla buna milli ve laik yapı hafifletilerek, dini ve çok uluslu bir yapıya geçiş aşaması diyebiliriz) sınırlarında sorun yaşamama isteğinin sonucunda müttefiki olan Azerbaycan Cumhuriyetini ermeni sorunu konusunda eskisi kadar desteklememesi, bunun sonucunda Azerbaycan Cumhuriyetinin yalnızlaştırılma politikalarını önleme çabaları oluşturuyor.

Makalenin anlattıklarını birkaç ana başlıkta görürsek konunun özünü kavrayacağımızı düşünüyorum.

Ana başlıklar şunlar:

1: Pan-İslamizmle büyüyen Osmanlı, Jön Türklerle Pan-Türkist oludu.

2: Atatürk Pan-Türkizm ve Turancılığı ırkçılık saydığı için, onun yerine ılıman milliyetçilik olan Türkizm başladı.

3: Stalin’in Türkiye’ye sosyalist Turancılığın önderlik önerisi Atatürk tarafından reddedildi.

4: Sovyet rejimi, Azerbaycan’ın adını kaldırılıp sosyalist Turanın önderliğini vererek geçici cumhuriyeti kurdurdu. Kafkaslardaki Türk Cumhuriyetleri için birleştirici unsur olarak önder devlet Azerbaycan olacaktı.

5: Sovyet rejimi yıkıldıktan sonra Azeriler Ermeni meselesinde Türkiye ile müttefik oldular.

6: Türkiye enerji kaynaklarının geçiş yolu üstünde olması nedeniyle ve değişen dünya şartlarında Türkizm yerine daha İslamcı bir anlayışla “Suudi Arabistan’ın dış politikadaki aktifliğinin görülür bir şekilde azalmasından” yani Suudilerin giderek sessizleşmesiyle doğan boşluğu doldurarak çıkar birliğinin gösterdiği yönde İran ve Rusya ile yakınlaştı.

7: Burada yer almak isteyen Türkiye kendi içinde barındırdığı çok uluslu yapıyı ulusçuluğunun önüne koydu. Sırf bu yüzden Azerbaycanla dil ortaklığına bağlı kalarak Ermenistan’la kavgayı sürdürmek çıkarlarına tersti. Oysa Azerbaycan’ın güçlü, İran, Rus, Avrupa ve Kafkasya mirasıyla yoğrulmuş kendilerine özgü algıları var.

8: Bundan dolayıdır ki Azerbaycan Türkiye ile ermeni meselesinde ne kadar ortak nokta arasa arasın başarılı olamayacaktır.

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 06.04.2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder