ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE
Kişilerle uğraşmak pek hoşlandığım bir şey değil. Çoğunlukla genel konular üstüne konuşmayı ve yazmayı (olur olmaz her şeye ‘etik’ dendiği ve bu bir dil tikine dönüştüğü için eski kelimeyi kullanmayı yeğleyeceğim) daha ‘ahlaki’ bulurum. fakat bazen kişilerlede uğraşmak gerekiyor. Nitekim çok sık olmasa bile böyle yazılarımda yayınlandı. Bugünde kendimi bu türde bir yazı yazmak zorunda hissediyorum. Bugün eski milli futbolcumuz, birincisi benim gibi Yugoslav göçmeni bir ailenin evladı olması, ikincisi Sakarya’da doğup, Sakarya’da yetişmesi nedeniyle iki kere hemşerim olan Hakan Şükür’den söz edeceğim.
Kişilerle uğraşmak pek hoşlandığım bir şey değil. Çoğunlukla genel konular üstüne konuşmayı ve yazmayı (olur olmaz her şeye ‘etik’ dendiği ve bu bir dil tikine dönüştüğü için eski kelimeyi kullanmayı yeğleyeceğim) daha ‘ahlaki’ bulurum. fakat bazen kişilerlede uğraşmak gerekiyor. Nitekim çok sık olmasa bile böyle yazılarımda yayınlandı. Bugünde kendimi bu türde bir yazı yazmak zorunda hissediyorum. Bugün eski milli futbolcumuz, birincisi benim gibi Yugoslav göçmeni bir ailenin evladı olması, ikincisi Sakarya’da doğup, Sakarya’da yetişmesi nedeniyle iki kere hemşerim olan Hakan Şükür’den söz edeceğim.
Hakan Şükür mesleğinin zirvelerine çıkmış, Galatasaray’la birlikte Avrupa zaferlerini yaşadıktan sonra milli takımla birlikte dünya 3.’lüğü şansına ermiş, beyefendi futbolcularımızdandı. Kendi içinde yaşadığı çelişkiler, yabancı ülkelere transferinde yaşadığı başarısızlıklar onun kişisel sorunlarıdır. Bütün bunlar ulaştığı başarıları gölgeleyemez. Bir dönem futbolcu olma özlemiyle tutuşan gençlerin her yönüyle örnek aldığı yıpratıcı forvet özelliklerine sahip golcüydü.
Bütün bunları Hakan Şükür’ü övmek için yazmıyorum. O’nun bu sözlere ihtiyacı yok! Bir gerçeği sadece vurgulamak istedim o kadar.
Futbolculuğunun ardından TRT’de spor yorumculuğuna soyundu. O spor yorumculuğu sırasında İstanbul’dan milletvekilliğine aday oldu ve seçildi. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Eğitimlerinin yetersizliğinden dolayı öncelikle görgü ve bilgileri derin olmadığı için futbolcu eskilerinin milletvekili olmalarını onaylamam. Hakan Şükür’ü de kendi açımdan değerlendirdiğimde adaylığını ve seçilmesini pek doğru bulmadım. Ayrıca Sakaryalı olmasına rağmen ilimizden adaylığını koymamış olmasına içerledim.
Ulaştığı başarılara bağlı olarak edindiği servet nedeniyle onun “paranın” peşinde olmadığını, artık spor adamı olarak ülkesine hizmet etmesinin gerektiğini düşüneceğini, bu yüzden milletvekili olduğunu sanmıştım. Yanılmışım. Yanıldığımı kendisine sorulan bir soruya “ ben bilemem büyüklerim daha iyi bilir” demesiyle anladım. Demek ki kendisi bir konu mankeni olarak vekil seçilmişti. Hiçbir konuda hiçbir fikri yoktu. Futbolculukta bu fikirle sadece işinizi yapsanız da olurdu. Nitekim oldu da. Ama iş yöneticiliğe, milleti temsile gelince donanım eksikliği bütün gerçekliğiyle ve bütün acıtıcılığıyla ortaya çıkıyor.
Milletvekili maaşları çalışan ve üreten insanların ödediği vergilerden oluşur. İki yıl milletvekilliği yapanlar kıyak emeklilik denen bir emekliliği kazanırlar. Sınırsız sağlık hizmeti alırlar. Aldıkları yeşil pasaportla da dünyanın her yerine birinci sınıf insan vasfıyla seyahat eder ve birinci sınıf insan muamelesi görürler. Yoksa Hakan Şükür’ün tek amacı kıyak emekli olmak ve yeşil pasaport almak mıydı diye düşünmüyor değilim hani.
Hadi tüm bunlar normal diyelim. Ya devamsızlığına ne diyeceğiz? Meclisin 35 oturumunun 25’ine katılmamış. O kadar idealleri olan bir partinin vekili böyle mi olur? Devamsızlığı için doktordan grip, nezle olduğuna dair rapor sunmuş. Oysa ligtv’deki yorumculuğu sürüyor.
O da ayrı bir konu ya.. milletvekili sırasında ligtv kendisine 5 ay sürecek bir anlaşma ile aylığı 150.000 tl’den spor yorumculuğu teklifi sunmuş. Tabii hiç düşünülmeden kabul edilmiş. Milletvekili maaşı şimdi onun için bir çerez. Belki vekillik maaşını gelene geçene sadaka olarak dağıtıyordur, kim bilir...
Genç bir delikanlı yaşlı bir bilgeye sormuş; “ben nasıl adam olurum.”
Bilge “siz, üç üniversite bitirdiğiniz zaman adam olursunuz” demiş.
Delikanlı 12 yıl sonra 3 üniversite bitirerek bilgenin karşısına çıkmış. “Üç üniversiteyi bitirdim efendim, ben şimdi adam oldum mu?”
Bilge “siz, üç üniversite bitirdiğiniz zaman dediğimde sadece senin üniversite bitirmenden söz etmemiştim. Deden, baban ve sen üniversite bitirdiğinde adam olursun demekti o dediklerim” demiş.
Yani kültür öyle bir şey işte. Bu kültüre sahip değilseniz size her şey mübah görünür. Siz uygun olmasanız bile uygun olduğunuz fikrine kapılarak bir yere veya mevkiye gelmiş oluverirsiniz. O yerin gerektirdiği ağırlığın farkına varmadan o yere yakışmayan başka şeyler yapabilirsiniz.
Bu durumdan kurtulmak için Hakan Şükür’ün bir seçim yapması gerekiyor. Ya milletvekilliği yapacak ve meclisten kaçmayacak. Yada milletvekilliğinden ayrılıp spor yorumcusu olarak ligtv’de yorumlarına devam edecek. Halkın vergileri böyle milletvekillerine maaş olarak verilerek çarçur edilecek kadar değersiz midir? Asgari ücretlinin boğazından kesilerek toplanan vergilerde payı olduğu düşünülürse o vergiler çok kutsaldır. Kuruşunun feda edilmemesi gerekir. Neyse ki böyle olmaması gerektiğini sayın Bülent Arınç’ta “ben olsam böyle yapmazdım” diyerek haklılığımı kanıtlıyor.
Şimdi tam yeridir soralım; Hakan Şükür şimdi milletin vekili mi?
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 22.02.12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder