Evlilik; bireyleşmenin yozlaştırılarak aşırıya vardırılması
sonucu giderek sürdürülemeyen bir kurum haline geliyor ne yazık. Herkes
özgürlüğünün zirvelerinde yalnız yaşamaya mahkûm. Kimse bir başkasının
varlığıyla mutlu olamıyor. Baktığı bir köpeğe yada bir kediye verdiği emeği
eşine vermeye yanaşan yok! Kime baksanız mutluluğu uğraşmadan zahmetsizce
yaşamak istiyor. Oysa sevgi bir emek ister. Zahmetsiz emekte olmaz. Kısacası
mutluluk uğraşmadan, zahmet çekmeden, sabretmeden elde edilmez. Evlilikte bütün
bunlarla birlikte yuvalar mutlulukla dolar taşar.
Evlilik kişilerin bir yanını keşfettikçe gelişir. Sevgililik
ve nişanlılık dönemi ne kadar uzun olursa olsun kimse kimseyi her şeyiyle çok
iyi tanıyamaz. Aynı yuvayı kurup paylaşmadıkça da bu mümkün değildir. İşte
bundan dolayı insanlar eşlerini ancak evlendikten birkaç yıl sonra tanımaya
başlarlar. Keşif bunun için olduğu kadar, hayata renk katması yönünden de
önemlidir. Bu dönem aşıldıktan sonra sürprizler başlamalıdır. Sürprizlerde
insanı yormayacak oranda ve tadında olmalıdır.
Şimdi herkes önceliğinin kendisinde olmasını istiyor.
Önceliklerde hep “ben” vardır. Oysa ben olan yerde birliktelik mümkün değildir.
Olması gereken “biz”in öne çıkarılmasıdır. Evlilik “biz” olmadan var olamaz,
varlığını sürdüremez. “Biz” olmayı başaran eşlerin birbirlerine olan sevgileri
ve mutlulukları yüzlerinden okunur.
Yazı dizimizde yazarını bilmediğim, mutlu evliliğin bir
sırrını anlatan “Evlilik ve Mutluluk...” adlı hikâyeyi bulacaksınız.
Anlattıklarımın üstüne bu sırrıda eklerseniz neden mutlu bir evliliğiniz
olmasın.
***
Evlilik ve Mutluluk......
Bülent avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters
ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam görmeye alıştığı hırpani kıyafetli
dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz
ve sağlıklı görünüyordu.
“Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor belki benden
daha zengindir” diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı birde sinirlenmişti.
Alaycı bir ses tonuyla: Ekmek parası mı istiyorsun? diye sordu.
-Hayır çikolata parası lazım!
Bülent’in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. “Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor” diye düşündü.
- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz onu da bulamadıysak aç yatarız.
Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.
-Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
-Fakirin canı mı olur ki tatlı istesin beyim.
- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü ona çikolata götürmek istiyorum.
-Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.
-O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Bülent’in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı.
Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı.
Alaycı bir ses tonuyla: Ekmek parası mı istiyorsun? diye sordu.
-Hayır çikolata parası lazım!
Bülent’in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. “Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor” diye düşündü.
- Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
- Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz onu da bulamadıysak aç yatarız.
Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.
-Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
-Fakirin canı mı olur ki tatlı istesin beyim.
- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
- Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü ona çikolata götürmek istiyorum.
-Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.
-O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Bülent’in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı.
Dalgalar sıkıntısını alıp götürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı.
“Acaba söyledikleri gerçek mi yoksa uyduruyor mu” diye
düşündü.
-Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?
DEVAM EDECEK
-Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 12.12.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder