31 Aralık 2014 Çarşamba

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ



Şairlerle düşüp kalkmayacaksın! Onlar, apaçık büyücüdürler. Dünyalarında büyüden bol ne var? Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet türünden iki laf ederler, kalbimizi tarumar olmuş bahçelere döndürüp, aklımızı çelip bizi olmayan bir dünyaya götürürler. Orda yapayalnız bırakıp kaderimize terk ederler.
Yok, yok! Şairlerle düşüp kalkmalısın. Bozkırda yağmur bilmez bir maki olmak istemiyorsan, şairlerle dost olmalısın. Çünkü onlarla insan olmanın erdeminin gözyaşında, hiç bitmeyecek ümitlerde olduğunu öğrenirsin. Onlar dile kanat giydirenlerdir. Hangi dil vardır ki şairle şiirle güzel ve derin olmasın..

Bu günde dilimize kanat takan, ses bayrağımız Türkçemizin kudretini ve tüm güzelliğini ortaya koyan şairlerimizle geldim. İlk şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı. İlk şiirimizde onun Fatih Kısaparmak tarafından bestelenen ABBAS adlı bir şiiri. Eminim ki herkes biliyordur.

….

ABBAS

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün söyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Cahit Sıtkı Tarancı

***

1970’li yıllarda solcular Necip Fazıl Kısakürek’i, sağcılar Nazım Hikmeti, bu iki şairde birbirlerinin siyasi düşüncelerini sevmezlerdi. Necip Fazıl Nazım Hikmet’e; “Elime geçsen seni asardım” derdi. Derdi demesine ama orda kalmaz şunları da sözünün ardına eklerdi: “Sonrada ayak ucunda oturur sana ağlardım.” Bu ustanın ustaya duyduğu hayranlığın işaretidir. Nazım Hikmet’inde aynı düşüncede olduğunu bir çok yerde okumuştum. Türkiye işte budur. Bir pencereden bakarak bir ülke anlaşılamaz. Bir evin ışık alma oranı nasıl pencere sayısı ve büyüklüğüne bağlıysa, bir ülkenin ışıklı olması da sanatçı sayısı ve çeşitliliğine bağlıdır. Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Yaşar Kemal, Peyami Sefa (günümüz farklı siyasi düşünceden şair ve yazarları da dahil)Türkiye dediğimiz bütünün birer parçasıdırlar. Parçasız bütün nasıl olmazsa, bu parçalardan mahrum bir Türkiye de olmaz. Şimdi bu iki dev şairimizin şiirlerini sunuyorum.

...

VEDA
Elimde, sükutun nabzını dinle,
Dinle de gölümü alıver gitsin!
Saçlarımdan tutup,... kor gözlerinle,
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin!

Yürü, gölgen seni uğurlamakta,
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Köşede bir lahza kalıver gitsin!

Ümidim yılların seline düştü,
Saçının en titrek teline düştü,
Kuru yaprak gibi eline düştü,
İstersen rüzgâra salıver gitsin!

Necip Fazıl KISAKÜREK

***

Bu şiiri Volkan Konak konserlerinde bir parçanın arasında seslendiriyor. Ama ne seslendirme. Şiir onun vurgusuyla önce huysuz bir kısrak, sonrada uysal bir su oluyor.

...

ÇEKİLMEZ BİR ADAM
‎..
Çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
bir bakıyorsun ki
ana av...rat söver gibi, azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum,
sonra bir de bakıyorsun ki
ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü
sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün.
ve beni çileden çıkartıyor büsbütün
kendime karşı duyduğum nefret
ve merhamet...

Çekilmez bir adam oldum yine :
uykusuz, aksi, nâlet.
yine her seferki gibi haksızım.
sebep yok,
olması da imkânsız.
bu yaptığım iş ayıp
rezalet.
fakat elimde değil
seni kıskanıyorum
beni affet...

Nâzım Hikmet RAN

***

Her zaman olduğu gibi bu günde sırada benim yazdığım şiirler var. Kafiyesiz ve serbest vezine yöneldiğim bu denemeleri bakalım beğenecek misiniz?

...

78
Dilimize dolansa arsız bir türkü
Neşe verse bize, hem dinleyenlere
Ilık bahar sabahları gitmeye utansa
Yaradan üzmese kullarını, aşk acısı vermese
Dola kollarını boynuma bir tanem sevinçle
Yaşamak gibi bir gayenin
Gönüllü erleriyiz madem
Bütün yitirdiklerimize rağmen
Kederle dolup taşsak bile, taş değiliz ya
Bizden uzak olsun matem

Aydın Göle
21 ağustos 2003

***

79
Bütün çiçekler sevgiyi anlatır; gül en fazla
Seni seviyorum canım, bitmez bir hazla
Seneler geçse bile göz açıp kapar gibi hızla
Hep bugünde kal, hep mutlu ol
Her günün doğum günü şenliğinde olsun

Aydın Göle
21 ağustos 2003

...

Bugün sıra atlayarak bir değişiklik yapacağım. 80. şiir uzun olduğu için onu haftaya bırakarak 81. şiiri öne alıyorum.

...

81
Yağmurlar yağdı.
Şimdi alabildiğine güneş.
Hayatta tıpkı böyle..
Gülmek ve ağlamak,
Kardeş değil mi zaten?
Senle ben gibi.
Özlemin;
İncecik bir sızı içimde.
Seni,
İki gün görmedim diye,
Yokluyor kalbimi.
İnce sızılar haindir,
Varla yok arası.
Yoklar durur,
Aklıma geldikçe sen.
Yok!
Seni görmeden
Dineceği yok!
Ne yapayım canım?
Seni özlüyorum işte

Aydın Göle
21 ağustos 2003

***

Bu haftalıkta bu kadar. Hanidir bembeyaz bahçelerine hasret kaldığımız kışın kapılarına geldiğimiz şu günlerde kuşlarıda, kurtlarıda düşünün. Yabanıl yaşamın yaşam alanlarını ele geçirdikçe (bu aynı zamanda kendi türümüzü yok ediş serüvenimizdir) zavallıcıklar özgürlüklerinden daha çok yaşamlarından oldular. Çünkü bu mevsimde yiyecek bulamıyorlar. Beyaz örtüyle uyanacağımız sabahlar iyice yaklaştı. Doğu illerimizde başladı bile. Yarın bir günlüğünede olsa bölgemizede uğrayacağı söyleniyor. Bu sene o beyaz örtüye barajlarımızın dolması için daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Yaşam böyledir işte. O, Ali’ye öyle Veli’ye böyle diye düşünmez. Bunlara kendi çıkar penceremizden bakarak anlamlar yükleyip ahkâm kesmeye bayılıyoruz. O ise bildiği kuraldan şaşmaz. İyiki şaşmaz, bize kalan alanlara bakarsanız işin içinden çıkılmaz hal alacağını görmeniz zor değil. Neyse... buda bitecek ve gene bir bahara ereceğiz sonunda. Baharın kapılarından bol güneşli günlere girmeniz dileğiyle..

 

Yayın Tarihi: 21.12.14

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder