Devletler fiyakalı, şık tavırlar peşinde koşmazlar. Siz diplomasiye, onun nezaket ve kibarlık yüklü diline bakmayın. O dil gerçeği süsleme sanatından başka bir şey değildir. Tıpkı çok acı bir ürünü çok şık, çok parlak bir paketle tüketiciye sunmak gibi. Burada tüketici durumunda olan, ülkelerin iç kamuoyuyla dünya kamuoyudur. Herkes bu sözlerle dünyanın idare edildiğini, dünyaya bu sözlerle düzen verildiğini sanır. Oysa her şey önce tasarlanmış, sonrada olup bitmiştir. İş söze kalmış bu sözlerle gerçeklerin sunumu başlamıştır. Şu an karşı karşıya olduğumuz durum budur.
Neyden söz ettiğimi bu anlatımla anlamak mümkün değil,
haklısınız. Cumhuriyetin kuruluşuyla belirlenen iç ve dış politikaların
değiştirilip, belki de üniter yapıdan vazgeçilip federasyonlara yol açacak,
içinde Türk adının yer almadığı yeni bir devlet yapısına gidişimizden söz
ediyorum. 1991 yılından bu yana Afganistan’a ve Irak üzerinden orta doğuya
yerleşen Amerika bu bölgelerde, içlerinde Türkiye’ninde bulunduğu ülkeleri
kendi politikalarına uygun duruma getiriyor. Bunu yaparken de diplomasi
dilinden vazgeçerek isteklerini dikte ettirebiliyor. Diplomasi dili, yani
dolaylı anlatım kendi halklarını ikna etmek için ülkelerin politikacılarına
kalıyor.
2011 yılında Vatan Gazetesinden Mine Şenocaklı ile Uluslararası
Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) kurucusu ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Rektörü Prof. Sedat Laçiner konuşmuşlardı. Bu konuşma Vatan Gazetesinde
yayımlanmış, o yazıyı bilgisayarımda saklamıştım. O konuşmalardan vereceğim
örneklerle gerçeğin bir boyutuna tanıklık ederek, yukarıda sözünü
ettiklerimdeki haklılığımı kanıtlamaya çalışacağım.
Sedat Laçiner’e göre AK Parti’nin en başarısız olduğu, en az
dokunduğu, hatta hiç dokunmadığı alan silahlı mücadele idi. Ona göre “hükümet,
zaman zaman naifliğe de çalan bir iyi niyetle -Biz bu işin silahlı mücadele
kısmına çok dokunmadan idare edecek şekilde demokratik açılıma devam edelim,
ordu ne yapıyorsa yapsın, biz de bu arada PKK’yı ikna edebilir miyiz?- diye
düşünüyorlardı”.
Demokratik açılıma büyük önem veren bu hükümet, ne oldu da
bu noktaya, silahlı mücadeleye geldi? Değişen ne? Laçiner o konuşmada şöyle
cevaplıyor bu soruları.
“Hani küçük yaralar vardır, basit tedavilerle
hallolabilecekken, siz kirli ellerle oynarsınız oynarsınız, kabuk bağlamasına
izin vermezsiniz, yara büyür, dışarının etkisine açık hale gelir... Sonunda
kangren olur, çok büyük bedeller ödetir insana, bir koca bacak, bir kol
gider... İşte bu böyle bir hikâye. Çünkü ben Kürtlerle Türklerin ayrılabilecek
iki millet olmadığı kanaatindeyim. Daha doğrusu yakın bir zamana kadar böyleydi
kanaatim ama Türkiye küçücük bir yarayla oynaya oynaya onu kangren haline
getirdi.”
“Darbeler terör sayesinde süreklilik kazandı. Generaller
önemliydi, çünkü terör vardı... Demek ki terör sürmeliydi. Böyle bir yönü de
oldu meselenin. Burada birbirini besleyen iki kötü var. İsterseniz buna
Ergenekon deyin, isterseniz derin devlet, onunla Kürtçü ayrılıkçılık birbirini
besledi.”
Irakta kürt bölgesi ayrıştırılıp o bölgenin devletleşme
süreci başlatıldığı zamanda Amerika Abdullah Öcalan’ı bu sürecin önünde 3. güç
olmasını engellemek amacıyla (yanı sıra bazı başka amaçlarda güderek)
paketleyip Türkiye’ye verdi. Çünkü o bölgede hedeflerindeki isim Barzani idi.
Onun liderliğini engelleyecek her türlü girişime engel oluyorlardı. Apo böyle
bir tehlike olma yolundaydı, bertaraf edildi.
Laçiner soruyor: “Şimdi de Amerika isterse PKK biter mi?”
Cevabı gene Laçiner veriyor: “Tabii. Orada Amerika’nın hedefi PKK’yı bitirmekti. Çünkü Amerika için PKK misyonunu tamamlamış bir örgüttü.”
Cevabı gene Laçiner veriyor: “Tabii. Orada Amerika’nın hedefi PKK’yı bitirmekti. Çünkü Amerika için PKK misyonunu tamamlamış bir örgüttü.”
Laçiner o konuşmada bu konudaki görüşlerini şöyle açıklamış:
“Clinton dönemidir bu... Misyonu uzun. Bir tek misyonu
yoktu. Birçok roller oynadı PKK. Yıllar içinde değişti o roller, bitti. Yarar
vermediği gibi, Irak’ın kuzeyine zarar vermeye başladı PKK. Amerika’nın oradaki
hedefi şuydu; Irak parçalanacak, kuzeyde bir Kürt devleti kurulacak, Saddam
Hüseyin devrilecek! Yeni dünya düzenini Amerika, Irak Körfez Savaşı ile
başlattı biliyorsunuz ve PKK Ortadoğu’daki yeniden yapılandırmaya mani olan bir
örgüt oldu. Barzani ile, Talabani ile çatıştı, orada üçüncü bir güç olmaya
kalkıştı. Amerika buna müsaade etmedi. Barzani’nin, Talabani’nin Washington’dan
taleplerini yerine getirdi ve Öcalan’ı bize hediye etti. Örgütün de altını
boşalttı ve ondan sonraki dönemde 2003’ün ortalarına kadar Amerika, Osman
Öcalan da dahil olmak üzere, PKK’nın önde gelen isimlerini kendi yanına çekti.
Bunlar hep PKK aleyhine açıklamalara başladılar. PKK çözülmeye başladı. Ne
zamana kadar? 1 Mart Tezkeresi’ne kadar.
Yani 2003’e kadar...”
Yani 2003’e kadar...”
DEVAM EDECEK
Yayın Tarihi: 22.12.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder