“1 Mart tezkeresinde Türkiye Meclisi Amerikan askerlerinin
Türk topraklarından Irak’a geçişine müsaade etmeyince bu Amerika’yı, üstelik
daha önce verilen bir söz varken çok sinirlendirdi. 1 Mart tezkeresi
Amerika’nın yüzüne atılmış bir tokat gibidir. Amerika’nın başına çuval geçirmek
gibidir. Biz çuvalı geçirdik onlar da bizim başımıza çuval geçirmeye, çorap
örmeye başladılar. Hınçlarını alamadılar çünkü Irak’ta başarısızlık arttı,
arttıkça Amerika Türkiye’yi suçladı ve sonunda PKK diriltildi. Yani misyonunu
bitirmiş bir örgüt diriltilmeye başlandı 1 Mart tezkeresinden sonra.”
Laçiner’in 1 mart tezkeresi hakkındaki şu görüşüne aynen
katılıyorum; “Türkiye etik davranmıştır ama kârlı bir iş yapmamıştır.”
“Türkiye o karardan sonra (birde başbakanın İsrail
başbakanı’na Davos’taki ‘one minut’ çıkışıyla A.G) çok da güçlendi Ortadoğu’da
ama...
Amerikan askerleri Irak’a, Türkiye üzerinden geçmiş olsaydı, Türkiye yine Ortadoğu’da güçlenirdi. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu üçlüsü yine o misyonu eda ettirirdi. Ne olurdu? Birkaç yıl gecikirdi. Ama olurdu. PKK’nın son 7-8 yılda yeniden dirilişi 1 Mart tezkeresinin maliyetidir. Etik bulmayabilirsiniz ama uluslararası ilişkiler biraz da sizin çıkarınızla başkasının çıkarının değişme meselesidir. Türkiye etik davranmıştır ama kârlı bir iş yapmamıştır.
Amerika’nın Irak işgalinden sonra Kandil üç misli büyüdü
Başbakan da istemiyordu zaten bu sonucu...
Erdoğan söz vermişti. Buna rağmen o söz yerine getirilmemiş oldu. Zaten işin kötü tarafı bu. Bu sözden dolayı Amerika’nın tepkisi ağır oldu.”
Amerikan askerleri Irak’a, Türkiye üzerinden geçmiş olsaydı, Türkiye yine Ortadoğu’da güçlenirdi. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu üçlüsü yine o misyonu eda ettirirdi. Ne olurdu? Birkaç yıl gecikirdi. Ama olurdu. PKK’nın son 7-8 yılda yeniden dirilişi 1 Mart tezkeresinin maliyetidir. Etik bulmayabilirsiniz ama uluslararası ilişkiler biraz da sizin çıkarınızla başkasının çıkarının değişme meselesidir. Türkiye etik davranmıştır ama kârlı bir iş yapmamıştır.
Amerika’nın Irak işgalinden sonra Kandil üç misli büyüdü
Başbakan da istemiyordu zaten bu sonucu...
Erdoğan söz vermişti. Buna rağmen o söz yerine getirilmemiş oldu. Zaten işin kötü tarafı bu. Bu sözden dolayı Amerika’nın tepkisi ağır oldu.”
“Türk-Amerikan ilişkilerini hızla kopma noktasına götüren
bir unsurdur PKK... Amerika, Türkiye’yi değil PKK’yı seçti!”
Bunun içindir ki Amerika istihbarat verir gibi görünür.
Türkiye orda 2, burda 5 PKK’lı yakalar, bu PKK’yı hınçla yeni eylemlere iter.
Laçiner’de aynı şeyi düşünür.
“Bu hikâye sürer gider. Buradaki bir yardım değildir,
hikayenin devam etmesini sağlamaktır. Aslında 2007’de bir anlaşma imzalandı
Washington’da... Erdoğan-Bush zirvesi yapıldı. Orada bir takım şeylerin değişme
ihtimali belirdi. Amerika Türkiye’nin kaybedilmemesi gerektiğini düşündü ve
Türkiye’ye destek vermeye başladı. Kandil operasyonları, istihbarat desteği
başladı. Talabani Türkiye’ye döndürüldü, Barzani onu takip etmeye başlar gibi
oldu ama bu noktada Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri bozuldu ve bu hikâye
orada bitti. Ondan sonra Amerika’nın Türkiye’ye PKK konusunda hiçbir katkısı
olmadı.”
Terörü bitirme konusunda dış desteğin şart olduğunu belirten
Sedat Laçiner şunları diyor;
“Bir terör örgütü kendi rızasıyla silah bırakmaz. Böyle bir
ihtimal yok. Üstelik Suriye’de büyük hesaplar yapılıyor. İran karışık... PKK
burada bir fonksiyon icra etmeye başladı. Fonksiyonsuz PKK yok artık elimizde.
Türkiye’nin canını acıtabildiği için PKK, İran için de, Suriye için de, Amerika
için de, İsrail için de, Barzani için de kıymetli... Ama Türkiye güçlü bir
ülke. Hata yapıyor, hatasının acı sonuçları oluyor ama o kadar. (...) canı çok
yanıyor. Ama orayı korur, tutar. Yalnız dış destek olmazsa çok zorlanır.”
Yazının bundan sonrası konumuzun dışında olduğu için
örnekleri uzatmanın gereği yok! Yalın gerçekle gördüğümüz gibi devletler fiyakalı
şık tavırlar içinde olmazlar. Her zaman işlerine geldiği gibi ve o anki
çıkarları hangi tavrı gerektiriyorsa o tavrı sergiliyorlar. Bunun dilini
kullanmak içerde politikacılara, dışarıda hariciyeci bürokratlara düşüyor.
Artan PKK terörü karşısında gelişen olaylar ardından içinde
bulunduğumuz değişim sürecininde etkisiyle kaleme aldığım bu yazıda devletlerin
şıklık ve fiyaka peşinde koşmalarının mümkün olmadığını vurgulamak istedim.
Son söz: Şıklık ve fiyaka güçle orantılıdır.
BİTTİ
Yayın Tarihi: 24.12.14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder