Her gün iç karatacak değiliz ya. Bugün gelin sizlerle dev bir sanatçımızı konuşalım. Ajda Pekkan’ı bilmeyen var mıdır desem kaç kişi çıkar hiç düşündünüz mü acaba? Benim kuşağım mutlaka bilir orası kesin. Günümüz gençlerinde çoğu biliyor. Peki kaç kişi asıl adını biliyordur? Kaç yaşında olduğunu bilen kaç kişidir? Bu soruları bir kenara bırakalım, Ajda Pekkan’ın kimliğini bir görelim bakalım.
Tam adı Ayşe Ajda Pekkan olan sanatçı, 12 Şubat 1946'da İstanbul'da dünyaya geldi. Yani bu gün tam tamına 63 yaşında. Kim inanır, görünümüne bakarak siz inanır mısınız? Hala genç bir bayan değil mi? Babası Rıdvan Pekkan deniz binbaşısı, annesi Nevin Dobruca ev hanımıydı. Babasının görevi dolayısıyla çocukluğu Gölcük'te, Amerikan askerlerinin ailelerinin arasında geçti. Modern bir ortamda ancak ailevi sorunlar arasında geçirilen çocukluk, Ajda Pekkan'ın gençliğini etkileyen önemli bir dönem oldu.
Şarkıcı olmayı çok isteyen Çamlıca Kız Lisesi öğrencisi Ajda Pekkan, kısa bir dönem kendisi gibi şarkıcılık yapan kardeşi Semiramis'in de desteğiyle 1962 yılında dönemin en ünlü gece kulübü Çatı'nın sahibi olan İlham Gencer'le karşılaştı. Bir televizyon programında bu olayı ilham Gencer anlatmıştı, ordan da şahidim. İlk olarak seslendirdiği Mina'nın "Il Cielo In Una Stanza" şarkısıyla kendini kabul ettirdiği Çatı gece klubünde Los Çatikos (Türkçe ismi eklerle İspanyolca bir isme çevirdiklerine bakmayın, orkestranın adı gece kulübünün adı gibi Çatı’ydı.) topluluğu eşliğinde bir müddet sahne çalışması yaptı. 1963 yılında bir aile dostlarının teşvikiyle Ses dergisinin, sinemaya yeni yüzler kazandırmak amacıyla açtığı kapak yıldızı yarışmasına katıldı. Ediz Hun'un erkekler dalında birinci, Hülya Koçyiğit'in bayanlar dalında ikinci olduğu yarışmada, birinci seçilen Ajda Pekkan'ın profesyonel kariyeri böylece başlamış oldu.
Avrupai görünümü ve cüretkar tavırlarıyla Yeşilçam'ın gözde sanatçılarından biri olan Ajda Pekkan, beyaz perdeden gelen teklifleri değerlendirmeye başladı ve 1963 yılında "Adanalı Tayfur" ile ilk kez çıktığı kamera karşısında, 1967 yılındaki son filmi olan "Harun Reşit'in Gözdesi"ne kadar baş rollerini Ayhan Işık, Cüneyt Arkın ve Tamer Yiğit gibi sanatçılarla paylaştığı 47 film çevirdi. Çoğumuz televizyon sayesinde o dönemin Ajda Pekkan’ının oynadığı o filmleri seyrettik. Gene hepimiz biliriz; o dönem Ajda Pekkan son derece iri hatlıydı bu yüzden onun gençlik resimlerine şimdi baktığımda, ileri yaşlarındaki kadar güzel bulmam. Bence geçen yıllar ve bir dizi estetik ameliyatları onu çok zarif hale getirdi ve çok güzelleştirdi.
Ses kabiliyeti rol aldığı filmlerdeki yapımcıların da dikkatinden kaçmadı ve pek çok filminde şarkıcı rolü üstlendi ve çeşitli şarkılar seslendirdi. İlk filmi "Adanalı Tayfur"da seslendirdiği "Göz Göz Değdi Bana" şarkısı, arka yüzünde Öztürk Serengil'in seslendirdiği "Abidik Gubidik" şarkısıyla birlikte 45'lik plak olarak yayınlandı.
1965 yılında kendine ait ilk plağı olan "Her Yerde Kar Var” ve “17 Yaşında" isimli iki şarkıyla piyasaya sürüldü. Fecri Ebcioğlu'nun yabancı şarkılar üzerine Türkçe sözler yazarak ülkemize benimsettiği "aranjman" tarzının en büyük starı, Adamo'nun ünlü şarkısını yine Adamo gibi Fransız aksanıyla söyleyerek, yavaş yavaş ismini duyurmaya başladı. İleride pek çok kadın sanatçının uzun yıllar taklit ettiği bu yabancı aksanlı şarkı söyleme tarzını böylelikle yerleştirmiş oldu.
Sahnelerden sinemaya geçen sanatçıların aksine, sinemadan sahneye geçen Ajda Pekkan, birkaç plak denemesinden sonra, 1968 yılında çıkardığı "İki Yabancı" 45'liği ile aranjman dalında onbinlerce plak satarak satış rekoru kırdı. "Dünya Dönüyor", "Saklanbaç" ve "Üç Kalp" gibi üstüste çok başarılı plaklar yaptı. Yalnız unutulmasın bu plaklar iki yüzünde birer şarkı olan 45’lik denen plaklardı. O yıllarda sanatçılar bir yılda birkaç 45’lik plak çıkarıyordu. Daha sonra 1970’lerde 33’lük yada diğer deyişle LP (Long Play) yapma modasıyla senede 1 plak yapmaya başladılar.
Çeşitli festival ve yarışmalarla geçen yıllardan sonra her ülkenin starlarını bünyesinde barındırmaya özen gösteren Philips firması, Türkiye'den seçtiği Ajda Pekkan'ı kanatlarının altına aldı ve kayıtları Fransa'daki stüdyolarda gerçekleştirilen, Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı şarkılarla, Ajda Pekkan'ın diğer şarkıcılardan bir adım öne fırladığı yıllar başladı. Üstüste gelen hit plaklarla Ajda Pekkan'ın sesi tüm ülkede keyifle dinlendiği gibi, şık giyimi, sürekli kendini yenileyen görünümü ve değişime açık tavrıyla sadece müzikte değil moda konusunda da hayranlarını etkileyen bir model haline geldi. Ajda, etrafında doğal çekim alanı yaratabilen ender sahne ustalarının ustasıdır.
"Sensiz Yıllarda", "Yalnızlıktan Bezdim" gibi şarkılarla fırtına gibi girdiği 70'lerin ortalarında seslendirdiği ve herkesin çok sevdiği "Tanrı Misafiri", "Kimler Geldi Kimler Geçti", "Hoşgör Sen", "Sana Ne Kime Ne" gibi ileride birer Ajda Pekkan klasiği haline gelecek şarkılarıyla Türkiye sınırlarını zorlamaya başladı. Bu üstün performansının sonucunda 1976 yılında Paris'in ünlü Olympia müzikholünde, pek çok şarkısının Türkçe versiyonlarını seslendirdiği, dönemin ünlü Cezayir asıllı Fransız şarkıcısı Enrico Macias'la seri konserler verdi.
Daha sonra Ajda Pekkan’a Star tanımını yetersiz bulan Sedat Simavi’nin kendisine koyduğu Süperstar tanımı bir albümüne isimde oldu. Bu albümünde de “kim ne derse desin aşk için” ve “hancı” adlı parçaları çok tutuldu.
Halk konserleri, sahne çalışmaları ve konuk sanatçı olarak katıldığı uluslararası organizasyonlar ile başarısını pekiştiren Ajda Pekkan, 1979 yılında "Bambaşka Biri", "Haykıracak Nefesim" gibi şarkıların yer aldığı Süperstar serisinin ikinci albümü
"Süperstar 2" de kariyerinin doruğuna çıktı. 70'li yıllarda defalarca yılın sanatçısı seçildiği gibi şarkıları da liste başlarından inmedi, çeşitli ödüller kazandı. Ajda nerede, kime, neyle hitap edeceğini bilen bir repertuvar zenginidir. Her konserine hala hayatının ilk konseri gibi hazırlanan bir ciddiyet ve disiplin kumkumasıdır.
Eurovision şarkı yarışmasına 1980 yılında atama yoluyla Ajda Pekkan seçildi. İlk önce belirlenen 5 bestecinin şarkılarının jüri tarafından 3'e düşürülmesiyle, "Bir Dünya Ver Bana", "Olsam" ve "Pet'r oil" ile televizyon ekranlarında boy gösterdi. "Pet'r oil"ın Türkiye'yi temsil etmesine karar verilen gece sonunda, ülkemizde hiç olmamış birşey oldu ve henüz plağı satışa sunulmamış bir şarkı tüm halk tarafından ezbere söylenir oldu.
Arabesk müziğin çok tutulduğu dönemde “Sen mutlu ol yeter” ve “Sevdim seni” hafif müzik ve arabesk sentezli iki albümle istediğini bulamayan sanatçı 70’lere tekrar döndü ve Fikret Şeneş'le birlikte çalıştığı "Uykusuz Her Gece", "Son Yolcu" gibi şarkıların yer aldığı "Süperstar 83" albümüyle yeniden gönülleri fethetti. Ajda yaşı olmayan bir ömür sevdasıdır...
1984 yılının sonlarında yapımcılarının ve yakın çevresinin ısrarıyla dönemin popüler gruplarından Beş Yıl Önce 10 Yıl Sonra ile bir albüm hazırladı. "O Benim Dünyam" şarkısıyla yeniden çıkış yakalayan Ajda Pekkan, şarkılardaki üstün yorumlarına rağmen şarkıların özensizliği ve zorlama bir albüm olmasından dolayı, yeni ekibiyle beklediği ilgiyi göremedi. 1987 yılında Ülkü Aker ve Fikret Şeneş'in sözlerini yazdığı "Kim Olsa Anlatır", "Yalnızlık Yolcusu" gibi şarkılarla, özel hayranları için eşsiz olarak nitelenen ancak hit şarkı eksikliği nedeniyle, fazla tutulmayan "Süperstar 4" albümünü hazırladı. Sonrasında yaptığı evlilik nedeniyle aldığı müziği bırakma kararı tüm müzik severleri üzse de, müzikten ayrı geçen günlerinde yaşadığı boşluk hissi sonucunda yeniden müziğe dönüş kararı verdiği sıralarda evliliği de sona erdi.
Çeşitli sahne çalışmalarına devam ederken 1998 yılında eski şarkılarının yeni düzenlemelerini seslendirdiği "Best Of" albümü müzik marketlerdeki yerini aldı. Yüksek satış grafiği yakalayan bu albümün devamı niteliğinde, 2000 yılında 2 CD'den oluşan "Diva" albümü piyasaya çıktı. Bu albümde Ajda Pekkan'ın eski şarkılarının yeni yorumlarının yanı sıra, "Mutlu Bütün Şarkılar" ve "Aşka İnanma" gibi iki yeni şarkı ve kardeşi Semiramis Pekkan'ın eski şarkılarından "Dert Ortağım" ile "Bu Ne Biçim Hayat"ın da Ajda Pekkan yorumları yer aldı.
Atilla Dorsay, “Ajda'nın Yüzü” başlıklı yazısında şöyle diyordu: "Bir toplumun sürekli idolü olmak, güzelliği temsil etmek, kusurlarını yok edip, varolmayan güzellikleri de güzelliğine eklemek... Sanki neredeyse yeni bir yaratık yaratmak... Ama o, tüm bu çabaya, belki sanıldığı kadar bencil olmayan bir amaç uğruna girişmişti. Koca bir topluma sürekli bir güzellik duygusu vermek, kendinden emin bir kadının zamana meydan okuyuşunu simgelemek...
Pınar Çekirge – Nuh Köklü’nün “Profili Olmayan Kadın Bir Süperstar'ın Yaşamından” adlı kitaptaki saptamalarını okuyalım: “Ajda, bir simgeydi... bir efsane. Eskimekten korkan, konuşurken... Fransızca ve İngilizce sözcüklere sığınan, kaliteli hayatı... first class uçmayı, hayvanları seven... Kendi deyişiyle "ekstrem tenakuzlar içinde" yaşayan bir "süperstar
Yayın Tarihi: 21.10.09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder