Çetin Altan diyalektik gerçeği uygulayabilen ender yazarlardandır. O hamasete karşı çıkar, aklın ışığında gerçeği bulmayı önerir. Bu çağın kahramanlık çağı olmadığını, ancak çalışmakla esas hedefe varılacağını söyler. Bugünkü teknolojik gelişmeyle sıradan vatandaş Kanuni Sultan Süleyman’dan daha iyi yaşıyor der sık sık. Ona göre devlet teknoloji kullandığı ölçüde hantallıktan kurtulur , insan devlet için o zaman at ve saman gibi malzeme olmaktan çıkar. İnsanın mutluluğu burada gizlidir. Görüşünün özeti budur ve çok haklıdır. Bu haklı görüşüne rağmen kendisi ve çocukarı, bu görüşlerini demokratik gelişme adıyla cumhuriyeti yok etmek için kullanırlar.
DÜNYA KÜÇÜK PORTAKAL
Gece yarısı
Sessiz bir ışık kayıyor gökyüzünde
Bulutların üstünden yıldızlara yakın
Şimşek flaşları kısa bir mavi yalım
Ürkütüyor insanları
siz ürkütmeyin sakın
Peri masalları anlatın her kese,
ateşler yakın
Derinden, çocuk neşeleriyle
flütler şakısın
Gece duasına çıkın alın sevgilinizi
Yüzyıl önce sevgiliniz değil,
dedeniz tutardı elinizi
Deseydik o zamanlar
gece yarısı dedemize
“Bulutlar üstünden yüzerek geleceğim”
Yüzünü buruşturup,
bir şaplak indirirdi ensemize
Midye yavruları gibi
kabuğumuza kapanırdık
Efsunlandığımızı düşünürdü korkarak
Yine deseydik gece yarısı dedemize
“Bir zaman sonra tüm evlerde
Bir pencereden aynı anda görüneceğim”
Kâfurlar yakarak bizi tütsülerdi
Hemen açıp kutsal kitabı okuyup üflerdi
Gece yarısı uçmak kanatsız
Gün ortası yazmak postasız
Sabah sabah almak parasız
Şimdi dünya sınırsız
Şimdi dünya bir küçücük portakal
Aydın Göle
17.10.98
Çetin Altan’ın bir yazısından alıntılarla bu şiir çıktı.
*** *** ***
Sevgiye ulaşmak her insanın özlemi. Ama nasıl ulaşacağız? Kim biliyor bu sorunun cevabını? Bu soruya kalbini her şeye kapatanlar cevap vermiyorlar mı, kendimi kaybediyorum. Şiir buna bir cevap olarak doğdu.
Arala biraz kalbinin perdesini
Bulursun muhakkak sevginin adresini
Sevgi küçücük bebektir ilgi ister,
özen ister
Sarıl sevgiye, ona şefkat göster
O ancak sen büyütürsen büyür
Gördüğünde şaşarsın bir gün
ayaklanır yürür
Aydın Göle
17.10.98
*** *** ***
Bu şiirle bildiklerimi bilmek istemeyen ve bilmeyerek mutlu olacağını düşünen tarafımı açığa çıkarıyorum. Bu tam bir kaçışı anlatan şiirdir. Ne kadar kaçsak da gerçek her yerden karşımıza çıkar. Kaçış faydasız mücadele biçimidir. Bu mücadelenin kaçana dahi olmak üzere kimseye faydası yoktur.
... … …
İçimde üzülen ağlayan bir çocuk
Tenha sokaklarda ağzında bir ıslık
Geçmiş günleri arıyordu
Anıları dağılmıştı odaya
Her birinde rastlardınız sevdaya
Çünkü sevgisiz yaşayamazdı o
Gizli bir alışkanlığıydı içimdeki çocuğun
Bir tek adını bilirdi varlıkla yokluğun
Her yağmur ona yağardı
Her rüzgar ona eserdi
İçimdeki çıkmaz sokaklarda
usanmadan gezerdi
Clinton’la Monica Lowinsky ’nin
seks skandalını hiç duymamış
Rusya’da kaç başbakandan sonra
yedek başbakanı onaylamış duma
Kimler hainlik etmiş yurduma
Asya kaplanları
bir gecede nasıl dönmüşler kediye
Hükümet borsayı düşürmüş
vergi diye diye
Biz biraz diklenince
Apo’yu kovmuş Suriye
Önce Rusya’ya gitmiş Apo,
sonra İtalya’ya
İtalyan mallarına ambargo,
Apo’ya küfürler
Galatasaray Juventus maçını
neden ertelemiş UEFA
Bilmezdi
İçimdeki çıkmaz sokaklarda
usanmadan gezerdi
Gözleri; çakmak çakmak,
yıldızlardan ışığını alırdı
Bulutlar bassada kirpiklerine,
bakışlarından dağılırdı
Hayaller ülkesindeydi
gerçeklerden uzak
Gerçekleri yaşamak ona göre tuzak
İçimdeki çıkmaz sokaklarda
usanmadan gezerdi
Her kapıda bir sevgi bir özlem
İki arada bir derede çaresiz
Akşamın karanlığına kendini gizlerdi
Aydın Göle
19.10.09
*** *** ***
Sadece umudun bitmesi değil, umudun yorulması bile hayatın devamını etkiler. Şiirde batış bunun simgesel anlatımıdır. Her batış kendi içinden yeni doğuşları sağlar, inciler bu batıştan hayat bulur. Bu yönüyle umut yeniden dirilir. Şiir karamsarlığımın karlı doruklarında yeni başlangıçlara sıkışmış bir tarafımı anlatıyor.
Bir yorgun gemiydim battım
Mavi derinliklerde yan yattım
Ahtapotlar geziyor kamaralarımda
Mürekkep balıkları gözyaşı döküyor
yalnızlığıma
Yosunlar sardı paslı demirlerimi
Midyeler paslarımı yiyor,
inci büyütüyor
Gelirsem bir gün sana inci getireceğim
Gözyaşlarımla yıkanmış
Bir tanrı kadar yalnızım
Yalnızlığımdan sıkıldım utandım
Senin güzelliğindi beni yaşatan
Nisan bahçelerini özledim
mayıslardaki kokunu
Seni giydim deri diye etime
Soyunsam bir kemik kalacaktım
Dokunsalar üç gün üç gece ağlayacaktım
Göklerde yok başımın üstünde
Işıl ışıl yıldız dolu göklerde
Söyler misin balım
mutluluk şimdi nerde
Bir cadı beni aldı
mahzun kaldı o yerde
Dişlerinin arasında beyaz peynirde
Unutma balım ben varım
Okyanus balıklarında yüreğim
Bir küçük filikada kaldı küreğim
Seni kimlere sorayım
buralara gelen giden yok
Kuşlar uçuyor mu yine başının üstünde
Kanatlarında geliyor mu selamım
Balıklar karaya vuruyor mu ara sıra
Pullarında umudum saklı unutma
Bir gün o derinliklerden çıkıp geleceğim
Aydın Göle
23.10.1998
*** *** ***
21. yy, 20. yy’dan verilmiş cevabın hükmünü dayatmaya başladı. Yeni cevaplar için yeni sorular gerek. Sorular sınavlarda çalındı bilmiyor musunuz? Çiçeği soldurmamak nasıl mümkündür ki…
Pandomimciler gibi sessiz
Kırmızı sahne ışıklarında
Strip_tease yapıyordu kızlar
Kimi kayıtsız kimi aç bakıyordu gözler
Ellerde şampanyalar
Köpük köpük dünya
İki dudak arasında yaşamak var ya
Birinde kelebek öpüşü
Kulaklarda kanarya ötüşü
Bu yürek bir sevgiye kanar ya
Ötekinde idam sehpasında ölüm
Bir çiçek vazoda ağır ağır solar ya
Yaşamak bir ikilemdir gülüm
16 mm’lik sinemaskop film midir
asırlarca her yaşanan
Genel evlerde yalan orgazmlar
Midelerde açlık spazmları
Ağızlarda havana puroları
ellerde şampanyalar
Köpük köpük dünya
Günahlarımız yatıyor mezarlıklarda
bizle beraber
Yaşamak iki dudak arasında
Birinde kelebek öpüşü
Kulaklarda kanarya ötüşü
Bu yürek güzel sese kanar ya
Ötekinde salgınlarla
bombalarla gelen ölüm
Bir çiçek vazoda ağır ağır solar ya
Yaşamak bir ikilemdir gülüm
Aydın Göle
23.10.98
*** *** ***
İyi pazarlar sevgili okurlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder