ONDOKUZ /3
Asmadan üzüm kopardım gökten yıldız
Göğsünüze kolye diye taktım, utandınız
Gelincik tarlaları gibi kıpkızıl kızardınız
Üzüm taneleri gibi dağıldınız,
sizi topladım
Kalbimin en mutena köşesine koydum
sakladım
Söylemesem de herkes
sizi sevdiğimi biliyordu
Sanki sadece bana bakıyorlardı,
yada bana öyle geliyordu
Hep sizi anlatıyordum dağa taşa
Hep sizi soruyordum uçan kuşa
Bir gök kuşağının üstünde su damlasıydınız
Benden bıkıp usanmasaydınız
Göz bebekleriniz gülerdi, öpülesi göz bebekleriniz
Siz yüreğime ihtilal yaptınız
Düne ait ne varsa aldınız
Oysa benim yarınımda yok ki
Aydın Göle
28.07.98
Artık bunu da biliyorsunuz, ben aynı zamanda müzisyenim. Tüvasaşta üç yıl birlikte çalıştığım insan ve sevgi arsızı, efemine tavırlarıyla dikkat çeken, hayali bir dünyanın vatandaşı, iri iri söz söylemeye bayılan bir solistim vardı. Sohbette, dinlemekten çok dinletmeye eğilimli, özgün ve üzgün fakat, görünüşte çok neşeliydi. Sevdiğinin her müşkülüne koşan, kendisine; çocuklarını görüpte genç olduğunu hayretle söyleyenlere nerdeyse bütün varlığını hibe edecek kredi kartı mağduru, geleceğini bu yüzden dünden bitirmiş biri hakkında aşağıdaki şiiri yazmıştım.
(dostum coşkun’a)
O meleklerin diliyle konuşur
Aşkı sevgiyi onun dilinden dinleyin
En katı yürekler sesiyle un ufak olur
Onun kelebek kanatlarını ellemeyin
Özgür uçarken o, yeni dünyalar kurulur
Kimi zaman arkadaş, kimi zaman yoldaştır
Her müşkülünüze koşar kuşkunuz olmasın
Çoğu gece bizim için arayın görürsünüz, uyumamıştır
Çiçekler gibidir, çiçeklere vurgundur
Hiç bitmez görünür enerjisi, oysa bilirim yorgundur
Ölesiye severdi sevince
Şifadır herkese eli değince
Mezarda olsanız tereddütsüz kalkardınız
O şarkı şarkı söyleyince
Meleklerin diliyle konuşur
Aşkı sevgiyi ondan dinleyin
En katı yürekler bir kadeh gibi tuz buz olur
Kelebek kanatlarını ellemeyin
Bırakın o özgür uçsun
Ona özgürlük yakışır
Aydın Göle
31.07.98
Tekrar kan kardeşime yazdığım şiirlere dönüyorum. 1998 yılı çok hareketli başlamış ve aynı hızla bitmişti. Dernek yararına, biri Yunus Emre Kültür Sitesi, biri Tüvasaş Lokalinde olmak üzere ben ve solistim Coşkun’la verdiğimiz konserler, dernek aracılığıyla Erenlerde benim projem olan Dikkat Özürlü Aracı Çıkabilir” yazılı uyarı tabelâlarının asılması, çiçek yapım atölyesinin açılması sırasında verilen kermes, Poyrazlar pikniği gibi birçok etkinlikten yüzümüzün akıyla çıkmıştık. Bunların hepsinde canımın yoldaşı olan kan kardeşimdi.
ONDOKUZ /4
Ağır ağır yürüyordu tembel bulutlar
Dokunsanız ağlayacaklardı bende
ağlayacaktım
Bir çocuk gibiydim, terk edilmiştim
Terk edilmiş ve ürkektim
Böğrümde bıçak yarası hasretim
Duruyordum, yürüsem düşecektim
İçimde kemirgen bir kahır
Gecenin içinde bekçi düdükleri
Saati soruyordum sarhoş yolculara
Onlar zamanı unutmuşlardı
Ben beni unuttum seni unutamadım
Aydın Göle
29.07.98
ONDOKUZ /5
İnsanlar uyuyordu güzel düşlerde
Koca kent düşteydi, yoksa kent mi düştü
Ellerim şaşkın alıp başını gitmiş çarelerde
Ellerim kendini bilmiyordu, yere düştü
Beni unut kızkardeşim seni sıcacık
uykulara yatıramadım
Seni korkutan karanlığı yırtıp atamadım
Dualar okudum Tanrıya, kan içinde
avuçlarımı açıp göklere
Seni korusunlar diye dil döktüm meleklere
Yoluna sevgimden bir ışık tutamadım
Beni unut ondokuzlum,
ben seni unutamasam da
Kimseyi uykusundan uyandıramadım
Aydın Göle
11.08.98
ONDOKUZ /6
Bütün sevdiklerim göktüler,
buluttular, yağmurdular
Bir sen teklifsiz, nazlı dereciktin
Aktın, çorak topraklarımı yeşerttin
Bütün sevdiklerim gittiler,
unuttular, beni sormadılar
Bir sen kaldın son yıldızım
Kimse gelmez buralara ıssızım
Bütün eski resimleri yırttım
paramparça attım sokağa
Onulmaz hasta olup düşsem yatağa
Resmine bakıp ondokuzlum
ayağa kalkarım
Küpelerin, yüzüklerin hiç ellemedim
duruyor ortalıkta
Spreylerin, kremlerin öylece duruyor,
duruyor dudaklarının ruju bardakta
Sen kızkardeşim makyajını hep yersin
Nerden bulursun bilmem,
hep hüzünler giyersin
İçin için yağıyor yağmurda
Boğazlanmadan ben yollarda
Bir acı türkü eski yıllardan
Bir küfür gibi ıslıklarda
Korkuyorum hep yanımda kal
Bütün sevdiklerim gittiler, unuttular,
beni sormadılar
Aydın Göle
12.08.98
O gün beni korkutan gözlerle bakıyordu. Bir şeyler anlatmak istiyor, kalabalıktan dolayı anlatamıyordu. Meraktan ölebilirdim. Neler geçmiyordu ki aklımdan.. bütün korkum bana tutulmasıydı. Sonra derneğin arkasındaki Yunus Emre Parkına gittik. Orda bana açılma gereğini duydu. Askerde bir sevdiği varmış. Üç senedir birbirlerini seviyorlarmış. Bu şiirde bunu anlatmak istedim.
ONDOKUZ /7
Erenler Yunus Emre Parkında
bir yaz akşam üstü
Elinde sevgi dolu sepetin
Bir damlada benim payıma düştü
Üşümüş omuzlarında ceketin
Ak mı ak güldün biraz mahcup
Sevdiğin delikanlıyı anlattın
Biraz tedirgin bir banka oturup
Uzun boyluymuş, esmermiş, adı Ertan’mış
Askermiş, teskereciymiş, sevgisi artanmış
Türkülerce sevda yaşıyordun
Kabına sığmıyordun etrafa taşıyordun
Erenler Yunus Emre Parkında
bir yaz akşam üstü
Bana güvenmiştin zümrüt gözlüm
Makyajını yemiştin benle konuşurken
Ondokuz yaşın haşmetiyle
Başın göğe eriyordu
Kuşlar sana selam vermeden geçmiyordu
20.08.98
Şiir ve müzik güzelliğince günler sizin olsun sevgili okurlar.
Yayın Tarihi : 04.10.09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder