Halifelik peygamber efendimizin vefatının ardından gelen dört halifeden sonra dinsel birleştirici makamı olmaktan çıkmış bir saltanat makamı olarak hanedanlıklara görece güç katmıştır. Oysa halifelik, hanedanlık dışı olması gereken risalet makamı olmalıydı, babadan oğula geçmemeliydi. Bunları bilmeden cenazeye gelen bir çok kişi bunlara şeyhler de dahildir, merhum Ertuğrul Osman beye sembolik anlamlar yüklemişlerdir. Aslında içerden bakılacak olursa Ertuğrul Osman bey’in hiçte tahmin etmedikleri kadar modern olduğu görülürdü. Siz ne kadar sembolik anlamlar yüklerseniz yükleyin gerçek durum budur.
Belki bu söylediklerime inanmadınız, belki de sizi ikna edemedim. Peki bir olayı hatırlayalım o zaman. Bunu da bize Ahmet Hakan söylesin.
“İskenderpaşa Dergahı'nın Şeyhi Prof. Esat Coşan öldüğünde, cenazesinin Süleymaniye’ye defni söz konusu olmuştu… O zaman bu girişime en sert tepki Osmanlı Hanedanı’ndan geldi.
Osmanlı Ailesi'nin Türkiye'de yaşayan en yaşlı temsilcisi Neslişah Osmanoğlu, aile adına hazırladığı ve dönemin başbakanı Ecevit'e göndermeyi planladığı dilekçede “Süleymaniye Mezarlığı tarikat mezarlığı oldu... Alakasız kişiler buraya defnediliyor. Eğer Esat Coşan buraya gömülürse, büyük büyük dedemiz Kanuni Sultan Süleyman ile büyük büyük annemiz Hurrem Sultan'ın mezarlarını Süleymaniye'den çekeriz” diyordu.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Esat Coşan'ın Süleymaniye'ye defnedilmesiyle ilgili kararnameyi veto edince dilekçe Ecevit'e gönderilmedi...
Bunun üzerine Neslişah Osmanoğlu, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e teşekkür mektubu yazdı.
Mektupta şöyle deniliyordu:
“46 senelik iktidarı boyunca devleti sadece akıl, mantık ve bilim çizgisinde idare etmiş olan ceddimiz Kanuni Sultan Süleyman'ın inşa ettirmiş olduğu Süleymaniye Camii'nin haziresinin son zamanlarda umumi mezarlıktan da öte bir ‘tarikat mezarlığı' haline getirilmesi, büyüklerimizin hatıralarını muazzep eder (azap verir) bir hal almıştır”.
Mektup teşekkürle bitiyordu:
“Gösterdiğiniz haklı ve doğru tavırla Süleymaniye Haziresi'nde ebedi uykularını uyuyan cedlerimizin ruhlarını huzura kavuşturduğunuz için zat-ı devletlerinize ailemiz adına şükranlarımızı ve teşekkürlerimizi takdim ediyoruz”.
Gördüğünüz gibi durum hiçte sanıldığı gibi değil. Cumhuriyetin getirdiği hayat tarzını hanedan çoktan benimsemiş ve uyum göstermişti. Bunun temellerini ilk yenilik hareketlerinde görebiliriz. İlk yenilik hareketlerine kalkışan genç Osman bu uğurda kurban olunca, 2. Mahmut buna engel olduğunu düşündüğü yeniçeri ocağını ortadan kaldırmakla işe başlar. Yeniçerilik kalkınca mehteranı da gereksiz görerek yerine müzika-i hümayun’u kurar ve başına dönemin ünlü İtalyan müzisyeni Gaetano Donizetti’nin kardeşi Guiseppe Donizetti’yi getirir. Paşa ünvanını alan Donizetti orkestrası'nın 1829 yılında rami kışlası'nda verdiği konser sultan 2. Mahmut’un ayakta alkışlarıyla son bulmuş, 1831 de bandosuna mahmudiye marşı'nı çaldırarak ilk Osmanlı madalyasını alan Donizetti, Sultan Abdülmecid tahta çıkınca onuruna mecidiye marşını bestelemiştir. Daha sonra Osmanlı sarayına ilk operayı da sokmuştur. Prens ve prenseslere piyano dersleri de vermiş ve onlara klasik batı müziğini öğretmiştir.
Değişim eğitimde de gerçekleşmiştir. Medreselerin yerini mekteb-i sultani almış, idadiler kurulmuş bu gün ki mülkiyelileri oluşturan Galatasaray tarih sahnesine çıkmıştır.
Herkesin kendine göre bir Osmanlısı var. Oysa son Osmanlı 2. Mahmut’tan beri değiştiği için eski Osmanlı değildir.
Merhum Ertuğrul Osman beye Allahtan rahmet diliyorum.
Yayın Tarihi : 05.10.09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder