26 Ekim 2009 Pazartesi

KÜLTÜRLERİN ANASI YEMEK YEMEK KÜLTÜRÜDÜR

         Küçük bir haber dikkatimi çekmişti. Başlık şöyleydi:
         “Paris’teki Louvre Müzesi’nde McDonald’s restoranı açılacağı haberi, gastronomi ve güzel sanatlara verdiği önemle bilinen Fransızları kızdırdı.”

         Dünyada sayılı birkaç mutfak vardır. Alfabetik sırayla bunlardan Çin mutfağı, Fransız mutfağı, Macar mutfağı ve Türk mutfağı ana mutfaklardır. Diğer ulusların mutfakları ya bu uluslardan esinlenmiştir, bu yüzden ara mutfak olma özelliklerini gösterirler, yada dünya mutfakları arasında hiç anılmazlar. Amerikan mutfağı hiç anılmayan mutfaklardandır. Bir başka yazıyı mutfak tarihine ayırmak istediğimi belirteyim. İnsanlık tarihi içinde mutfak belki gerilerde kalmış bir konudur. Özel meraklılarının dışında mutfak tarihiyle ilgileneni pek görmedim.

         Seyahatten dönenlere “Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat” deriz. Çünkü dinleyenin yiyemeyeceği düşünülerek bizde yediğini anlatmak ayıptır, günahtır. Aslında yemek yemeyi seven, boğazına düşkün insanlarız. Buna rağmen yemek tarifinin dışında yemeğe ciddi bir konu olarak eğilen, yemek kültür ve tarihini yazan pek yok. Oysa bu konuda bolca kaynak olmalı diye düşünürüm. Hiç yok denemez ama bence yeterli değil. Mutfak kültürü, ancak birlikte sofraya oturmakla başlar. Onun törensel hazzını almadan damak zevkine dalmak görgüsüz kuşakların yetişmesine neden olur.

         O küçük haber şöyle devam ediyordu:

         “Amerikan fast-food zinciri McDonald’s, Fransa’daki 30. yılı şerefine gelecek ay, Louvre Müzesi’ne çıkan yer altı çarşısı Carrousel du Louvre’da bir restoran açacağını açıkladı. Müze girişine birkaç metre mesafede yer alacak olan McDonald’s restoranı memnuniyet yaratmadı. Louvre’da çalışan bir sanat tarihçisi, Daily Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada, “Bu bardağı taşıran son damla” dedi. ABD’de ilk McDonald’s restoranı 1940 yılında açılmış, 1967’den itibaren de yurtdışında McDonald’s restoranları yayılmaya başlamıştı. Markanın Amerikan emperyalizminin simgesi olarak görüldüğü Fransa’da ise ilk şube ancak 1979’da açılabilmişti. Şu anda ise 1141 McDonald’s restoranı bulunan Fransa, firmanın ABD’den sonra en büyük pazarı durumunda.”

         Amerikan tipi hayat tarzının ihraç edildiği yıllar 1950’li yıllardır. İkinci dünya savaşının galibi müttefikler ve o zamanki Sovyetler Birliği görülür, fakat gerçekte tek galibi vardır, o da Amerika’dır. Avrupa birinci dünya savaşından sonra uygulanır bir barış antlaşması yapmadığı için, gene kendi içinde kapışarak ikinci dünya savaşını çıkarmıştı. Bu kez Almanya’nın ezici üstünlüğünü alt edebilmek için Amerika’yı yardıma çağırdılar. Diğer yandan Japonya Pearl Harbor baskınıyla kararsız Amerika’nın savaşa girmesini hızlandırdı. Avrupa’ya gelen Amerika savaşın bitmesini sağladı. Bundan sonra her ülkede gizli veya açık egemenlikleri başladı. Ünlü markaları bütün ülkelere yayıldı. İlk markaları Cocacola’dır. McDonald’s son markaları olmadı tabii. Girdikleri ilk kominist ülke Çin’e bile bu markalar ihraç edilmişti.

         McDonald’sın kurulduktan 39 sene sonra Fransa’ya girip en çok iş hacmine sahip olduğu ikinci ülke olması, bunun üstüne en önemli kültür mirasının barındığı müzelerine kadar mağazalar zincirini uzatması Fransız halkınca Amerikan emperyalizminin küstahlığı olarak karşılanır.

         McDonald’s ürünleri sağlıklı ve doyurucu yiyecekler değildir. Aşırı yağda kızartılmış köfte ve hamburger vücuttaki yağ oranını arttırır. Bu yüzden Amerikan toplumunun obeziteyle başı derttedir. Rusya kurduğu komünist devlette bürokrasinin baskısını görmemeleri için votka tüketimini arttırmıştı. Amerika da uyguladığı zengine dayalı sistemini gizlemek amacıyla ezilen kesimin bol protein tüketimini hızlandırarak mutluluk duymalarını sağlamıştır. Vücutta artan yağ kolestrolü arttırdığı için mutluluk hissi artar. Böylece Amerika durumdan memnun insanlar ülkesi oldu.

         Sanayileşmenin dayattığı hızlı hareket etme mecburiyeti, fast-food dedikleri ayak üstü yeme alışkanlığını getirdi. Mutfağın yok olması ailelerin bir arada olmasını önemli derecede engelledi. Şimdi bir çay yapmayı bile bilmeyen gençlik var. Her şeyi hazır alıp tüketen günümüz insanı bu yeteneklerini giderek kaybediyor. Evinde çorba pişmeyen insanların olacağı zamanlar felaketimiz olacaktır. Çünkü kültürlerin anası yemek yemek kültürüdür.


Yazışma adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder