30 Mayıs 2010 Pazar

DEĞİŞEN DÜŞÜNCEM VE BİTEN FUTBOL SEZONU

ÇİZGİ-YORUM COŞKUN GÖLE



            Bir haftada konular o kadar değişiyor ki hızına yetişemiyorum. Bu yazı Deniz Baykal’ın istifası sonrasındaki değişen düşüncelerimi belirtmek için yazıldı. Fakat köprülerin altından çok sular geçti ve konu başka yerlere geldi. Bu yazı birbirinden bağımsız iki konuyu içeriyordu. İkinci konum Sakarya Spor’un ligde kalması ve Bursa Sporun Süper Ligdeki şampiyonluğu sonrasında kent takımlarının da şampiyon olmayı düşünecekleriydi. Her ne kadar siz bu satırları okuduğunuzda konular biraz daha eskise de, araya giren 19 mayıs gençlik ve spor bayramı nedeniyle yayınlanamayışını hoş göreceğinizi umuyorum.

***

            Deniz Baykal olayının ardından belirsizlik devam ederken, CHP’deki lider arayışının da henüz bitmediğini görüyoruz. Kamu oyu yoklamalarında Kemal Kılıçdaroğlu’nun önde gittiği söylense de ben bunun zorlama bir tercih olacağını düşünüyorum. Eğer Kılıçdaroğlu seçilirse görürüz. Umarım yanılıyorumdur. Ama bence Kılıçdaroğlu sakin ve durgun görünümü nedeniyle bu makamı dolduracak gibi durmuyor. Toplumumuzda sakin ve durgun kişilikler pek kabûl görmez. Lider olduktan sonra ne olur bilemem ama üstündeki şefkatli memur görüntüsü parti ve ülke yönetmeye yeter mi sizce de? Atak olmadığı için heyecan katamayacağı bir liderlikle kitleleri peşinden ne kadar sürükler? Soğuk kanlı olmaktan ve aklını kullanmaktan çok, duygularıyla hareket eden coşkulu bir toplum olduğumuzu inkâr edebilir misiniz? Birde ben yazılı ve görsel basının Kemâl Kılıçdaroğlu’nu fazla allayıp pullamasından korkuyorum. Öyle olursa sonu hayal kırıklığı olur.

            Bir hafta önce Baykal’ın kesinlikle keskin bir manevrayla istifa ettiği CHP başkanlığını kongrede seçimlere katılıp seçilerek tekrar almasını istemiyordum. Baykal’ın istifasını bir fırsat olarak değerlendirip, polit büromu dersiniz ihtiyar heyetimi, ne derseniz deyin, görevini tamamlamış varlık sürelerini çoktan tamamlamış parti yönetiminin de değişerek CHP’nin iktidar seçeneği olacağını düşünüyordum. Aynı düşüncem Baykal dışında değişmiş değil. Onunda sebebi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır.

            Olayla ilgili olduğu söylenen görüntüler internette yayınlandığında Başbakan tepki gösterdiği ve yayını durdurduğu söyleniyordu. Ahmet Hakan köşesindeki yazısında bu konuda şöyle yazmışı:

            “ULAŞTIRMA Bakanı'na “O video internet sitelerinden hemen kaldırılsın” diye talimat verince... “Ayıptır” dediği fısıldanınca... “Söyleyin o Vakitçilere terbiyesizlik yapmasınlar” dediği yayılınca... Yandaş medyaya “Konuya dalmayın” emrini çaktığı söylenince... Partililerine “Kimse tek kelime etmesin” talimatı verince... 
Ben de sanmıştım ki: Başbakan centilmenlik yapıyor...

            Evet Ahmet Hakan’ın dediği fikre kapılmış, bende başbakanın bu konuda dinimizin emrini uygulayarak, Baykal’ın kusuru olsa bile “gece gibi örteceğini” düşünmüştüm. Yanılmışım. Ahmet Hakan’da yanıldığını şu satırlarla belirtmişti:

            “Şimdi “kasetten vuruş” yapmakta hiçbir sakınca görmediğine göre...
İşin aslının şu olduğunu düşünüyorum:
Meğer Başbakan Tayyip Erdoğan, o kasette yer alan görüntülerin gerçek olmadığını sanıyormuş... Meğer aldatma olmadığını düşünüyormuş... Meğer bir katakullinin çevrildiğini zannediyormuş...
Sanırım en başta görüntülerin gerçek olduğunu düşünseydi...
Şöyle diyecekti:
Bu ahlaksızlıktır... Toplumumuz bunu affetmez... Yayın görüntüyü...”

            Yunanistan gezisinde gene Ahmet Hakan’ın satırlarıyla öğrendiğimize göre “karşısında Türk gazeteciler olduğunu zannederek Yunan gazetecilere “Öyle yapmayın, böyle yapmayın” diyen ve Yunan gazetecilerden “Siz bize işimizi nasıl yapacağımızı öğretmeye mi çalışıyorsunuz?” cevabını alan Başbakan Baykal’ı hedef almaya başladı. İlk olarak Baykalı’ın mağdur olduğu konusuna “ailesini aldatan mağdur olamaz” dedi. Anayasa değişikliği için12 eylülde yapılacak olan referandumda gittiği İzmir’lilerden evet oyu isterken “parlamentoya gelip gittiği yok! Biz orada  anayasayla uğraşırken, Sayın Baykal başka yerlerdeydi” diyerek referandumda uygulayacağı siyaseti bu konuyla ilişkilendirmeye niyetli olduğunu belli etti.

            İşte bu yüzden Baykal gelsin isterim. Ama parti yönetiminin hepsini değiştirerek yeni kimlikle ve cesaretli politikalarla başbakanın karşısına dikilsin ve kendini savunabilsin. Madem başbakan kusurları “gece gibi örtücü” olamıyor, o zaman bu Baykal’ın en doğal hakkı olmalıdır.

Fakat Baykal bunları yapabilecek güçte görünmüyor. O bildiği ve herkese gına getirten uygulamalardan vazgeçmeyeceği, parti yönetimini değiştirmeyeceği bilinen bir gerçek. Oysa ülkemizin geleceği için CHP’nin AKP’ye seçenek olması gerekiyor. Yoksa ülke tek parti yönetimine koşar adım gidiyor.

***

BİTEN FUTBOL SEZONU ÜSTÜNE

            Koskoca bir futbol sezonu bitti, Sakarya Spor geçen sene düşerek geldiği bu ligden de düşmekten son maçında kurtuldu. Böylelikle dolaşan söylentilerde şimdilik durdu. Söylentiler neydi herkes biliyor. Sakarya Spor borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiği için küme düşürülerek yok edilecek, yerine Adapazarı Spor adıyla yeniden ve sıfır borçla liglerde mücadele verecek deniyordu. Bu durumda her kaldırım kenarı Sakarya Sporun otoparkı gibi kullanılarak park eden her arabadan Sakarya spor adına haraç almak neyin nesiydi demez misiniz? Ben ligler bitene kadar bunu yazmamaya karar verdim. Şimdi lig bitti ve Sakarya spor ligde kaldı. Dolayısıyla söylenenlerin varsayım olduğu ortaya çıktı.

Düşüncelerimi artık açıklayabilirim. Söylenti de olsa Sakarya Spor kendi yönetimi tarafından küme düşürülse ve adına Adapazarı Spor denilerek tekrar liglere gelse bile;
(alfabetik sırayla yazıyorum)
Aykut Yiğit (FB)
Aykut Kocaman(FB)
Bülent Uygun (FB)
Engin İpekoğlu (BJK-FB)
Hakan Şükür (GS-İtalya kulüpleri)
Nezihi Tosuncuk (FB)
Oğuz Çetin (FB)
Orhan Ak (GS)
Rahim Zafer (BJK)
Recep Çetin (BJK)
Serdar Şenkaya(FB)
Şenol çorlu(FB)
Tuncay Şanlı (FB-İgiltere kulüpleri)
Turan Sofuoğlu(FB)

gibi üç büyüklerde forma giyen ve yabancı takımlara bile transfer olan isimleri Türk futboluna armağan eden Sakarya Spora haksızlık yapmış olmaktan kurtulamazdı.

            İşin başka bir yanı da Sakarya adının bütün ilçe ve köyleri kapsadığı, Adapazarı’nın merkez ilçeyle sınırlı kaldığıdır. Sadece bu yönüyle bile ilimizde bir heyecan uyandırması mümkün değil bana göre.

            Gelelim şu Sakarya Spor otoparkları gibi kullanılan kaldırım kenarları konusuna. İnanın nerdeyse kaldırımlarda bile yürüyemeyeceğiz. Ne oldu o toplanan paralar? Kimin cebine girdi? Yollarda trafiği engelleyen çift sıra park etmiş araçlara bakarak söyleyeyim, benzin istasyonu işletseniz bu kadar para toplayamazsınız. Hem de hiç masraf etmeden. İşte bu paralar çok kişi arasında bölüşüldü, gittiyse de çok azı Sakarya spora gitti. Ben şimdi sormaz mıyım, neden bu halktan para topladınız? Şampiyonluğa oynar gibi görünüp, son haftada küme düşmemek için mi? Sakarya halkına bir açıklama borcunuz olduğunu unutmayın. Bu açıklamayı bekliyor ve bugünden itibaren Bankaysa ligine ordan da süper lige yükselecek bir takım kurmanızı istiyoruz. Bizim Bursa Spordan neyimiz eksik? Onlar süper lig şampiyonu olurlarken şimdiye kadar milli takıma bizim verdiğimiz sayıda oyuncu vermediler.

            Son süper lig şampiyonluğuna değinmeden önce Bursa Sporu ve Ertuğrul Sağlam’ı başarılarından dolayı içtenlikle  kutlarım.

            31.03.10 Çarşamba günü “FUTBOL; ASLANIN KEDİYE BOĞDURULDUĞU OYUN” adıyla bir yazımın gazetemizde yayınlandığını hatırlarsınız. O yazıda; “Amerikalılarca basketbolun, nasıl satılabilir ürün yapılıp dünyaya pazarlandığını göstererek bizim Süper Ligimizin de aynı mantıkla ticari bir ürün haline getirilmekte olduğunu vurgulamak istiyorum.” Biçiminde yazmıştım. Bu varsayım değil. Yayıncı kuruluş bu kez yayın haklarını öyle büyük bir fiyata aldı ki, bunu seyirciye satması için ligimizin rekabetinin artması, hemde sürprizlerin olması lazım. Bu da alışılmış üç büyükler sultasının kırılmasını gerektiriyor. İşadamlarının vitrini olan üç büyük kulübün başkanlığı şimdiye kadar çok hoyratça kullanıldı. Bu kulüpler harcanan paralar kadar başarılı olamadılar.

            Son haftaya kadar gelen şampiyonluk yarışının Kadıköy’de Fenerbahçe’nin çok çok üstün oyununa rağmen Bursa spora kaptırılması uzun süre üzerlerinden atamayacakları çöküntü yaratacaktır. Bundan dört sene önce son maçta gene Daum’la Denizli’de 1-1 berabere kalınarak şampiyonluk Galatasaray’a kaptırılmıştı. Bu kez olan aynı şey değil. Bu kez ligin sert ve çekişmeli rekabete açık olduğunu görüyoruz. İlk sinyalini geçen sene Sivas spor vermişti. Bundan sonra üç büyüklerin işi zor. Artık deplasman maçları kolay kazanılamaz.

            Artık her kentin takımı şampiyon olmanın hayal olmadığını Trabzon Spordan sonra Bursa Sporunda Anadolu kent takımı olarak şampiyon olmasıyla kavradığını sanıyorum. Birde ortadaki maddi kazançlarda çok cazip. Herkes bunu elde etmek isteyecektir. 



Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder