18 Mayıs 2010 Salı

İNSANİ ÖZELLİK GÖSTERME KANDIRMACASI


Sözüm ona Atatürk’ümüzü insani yönleriyle anlatmaya kalkarak yüzüne gözüne bulaştırdığı “Mustafa” isimli yarı belgesel sinema filmini çeken yazar ve sinemacı  Can Dündar’ı bilmeyenimiz kaldı mı? İnsani yönünü anlatacağım diyerek içkici, geçimsiz, bu yüzden yalnız izlenimi vererek gösterdiği ülkemizin kurucusunu o günün şartlarıyla değerlendirmeden sadece küçültmeyi amaçladığı açıkça besbelli olan Dündar söz konusu PKK elebaşıları olunca onları, insani yönlerinin olduğunu vurgulayarak yüceltmekten çekinmedi.  Geçenlerde CNN TÜRK’te bu amaçla bir program yaptı. Benim gibi bunu dikkate alan Bursa Kent Gazetesi yazarı Fatma Sibel Yüksek hanımefendi köşesinde dile getirmiş. Bu gün o yazıyı olduğu gibi sizlere aktarıyorum.                        
***   ***   ***
TERÖRİSTLER DEMOKRASİSİ
Gazeteci Can Dündar olmasaydı, “Parmaksız Zeki” lakaplı Şemdin Sakık’ın sadece yüzlerce şehidimizin katili değil, aynı zamanda “duyarlı bir yürek”, “çılgın bir aşık”, “esprili bir entelektüel” olduğunu öğrenemeyecektik…                                                       
Teröristlerimizin hiç kıymetini bilmiyoruz canım!                                                                             
İnsan sadece işlediği cinayetlerle değil yaşadığı aşklar, kalbindeki mahcup duygular, yazdığı şiirlerle de değerlendirilmeli. Biz teröristlerimize yıllardır böyle eksik bir bakış açısıyla baktığımız için başımıza bunlar geldi. Şemdin Sakık’ın umutsuz aşkını bilseydik “demokratik açılıma” bu kadar karşı olur muyduk?                                                                                               
Bakın, adam sinek kaydı tıraşı, takım elbisesi ve gülümseyen yüzüyle ne kadar da medeni bir görünüm sergiliyor. Ergenekon’dan yatan Tuncay Özkan öyle mi? Üç gün şubede kaldı, hemen sakalları uzadı! Terörist olmasa sakalları uzar mıydı? Şemdin Sakık yıllardır Diyarbakır Cezaevi’nde ikamet ediyor, ne bir sakal uzaması, ne bir ceket kırışması… Medeni insanın hali başka oluyor vesselam…                                                                                                          
Kezâ, bakalım eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur’un haline… Bir kaç ay cezaevinde yattım diye sen merdivenlerden düş, sağlığını kaybet… İsmin lekelensin, cevap bile vereme. Ya da Yarbay Ali Tatar gibi Can Dündar’a aşklarını anlatacağına çek tabancayı canına kıy...
Hiç şık değil!                                                                                                                                                           
Alalım Mehmet Ali Ağca’yı…                                                                                                                          
Siz hayatınızda bundan daha karizmatik bir yüz ifadesi, bundan daha temiz bir takım elbise gördünüz mü? Gazeteci öldürmekten yatmış olabilir ama yatarken boş durmamış; kendisini geliştirmiş. İngilizce öğrenmiş, dinler tarihine eğilmiş, kitaplar yazmış. Başından hüzünlü bir aşk macerası bile geçmiş. Cezaevindeyken bir gazeteci hanım kızımızla nişanlanmış ama kısmet değilmiş olmamış. Allah yazmamış demek ki. Yeni bir yuva kurması için duacıyız. Eminiz, düğününde tam bir medya izdihamı yaşanır. Meslektaşlarının katiline “Sayın Ağca” diye, “Efendim” diye hitap eden gazeteciler, bu mutlu günü bizlere an be an izletmek için birbirleriyle yarışır.                                                                                                                          
GATA’nın “Askerlik yapmaya elverişli değildir” raporunu, “psikopat kişilik” çıkmasına bağlayanları da kınıyoruz. Mesih askerlik yapar mı? Mesih, dünyaya barış getirmek için indirilmiştir; askerlik ise bir savaş mesleğidir. Hatta, “katillik” ve “teröristlik” mesleğidir. Bkz. Taraf gazetesinin 20.01.2010 tarihli manşeti: “Fatih Cami Bombalanacaktı! 2003 tarihli Çarşaf ve Sakal Eylem Planı’na göre darbe ortamı yaratmak amacıyla Fatih ve Beyazıt camilerine Cuma günü bomba atılacaktı!”                                                                                                   
Atacak olan kim? Dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan!                                             
Haberin üstünde, “ensest meşrûdur, cinsel tercihtir” diye yazılar yazan Ahmet Altan’ın yeni bir makalesi: “Askerliği Kaldırın!...”                                                                                                     
Askerliğin “teröristlik” haline getirilmek istendiği bir yerde siz koskoca Mesih’in bu yaştan sonra askere gitmesini istiyorsunuz; ayıptır.                                                                               
Gözbebeğimiz Abdullah Öcalan’dan bahsetmiyoruz bile. “Sayın Öcalan”, Allah’ın bizlere bir lütfudur. O olmasa gazetecilerimiz işsiz, devletimiz fenersiz, MİT’imiz “açılımsız” kalırdı.                        
Öcalan olmasa, dünyada Türkiye diye bir ülkenin adını duyan, bilen olmazdı.                                          
Sorun bakalım, Sait Faik Abasıyanık’ı kaç kişi tanıyor?                                                                      
Ama dünyanın herhangi bir ülkesine gidin, “Türkiye denilince aklınıza ne geliyor?” diye sorun, “Abdullah Öcalan ve Mehmet Ali Ağca”dan başka cevap alamazsınız.                                              
En büyük ihraç ürünümüz teröristimizdir.                                                                                       
Değerlerini bilelim, saygılı olalım…
***   ***   ***

Gördünüz değil mi? Bizde kabadayılığın, gayrımeşruluğun, şehir eşkiyalığının önemsendiğini, öyle insanların baş tacı edildiğini destanlarımıza, halk edebiyatımıza ve halkın gösterdiği ilgiye bakarsak görürüz. Kurtlar Vadisi dizisi hala izleniyorsa bu nedenle izleniyor birazda.  Canı sıkılan dağa çıkarmış ekiden. Şimdi terörist oluyorlar. Yada mafia üyesi.. gözünü kırpmadan bebek bile öldüren bu tipler söz konusu aşk olunca göz yaşı dökebiliyorlar, aşk şiirleri yazabiliyorlarmış. Ne büyük insanlık örnekleri değil mi?
 


Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Yayın Tarihi: 05.05.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder