Merhaba sevgili okurlar. Geçen hafta “Şairlerin Şiirleriyle Söylediği” köşemizde buluşamadık. Bilgisayarım artık sürünüyordu. Sistem onaran programlarda fayda etmeyince format atmaktan başka çarem kalmamıştı. Format atmak sorun değil de, zo olan kullanılan programları tekrar yüklemek.. aslında zorda değil, sıkıcı; çok sıkıcı. Hepsi 5:25 saat ömür tükettim. Neyse.. bu hafta karşınızdayım, geçen haftaki durum nedeniyle affınıza sığınıyorum.
Bu haftaki şairimiz, benim çok sevdiğim büyük şair Attila İlhan. Sadece şair mi? Aynı zamanda çok iyi bir yazar. Şiir dışında roman ve senaryolar yazdı. Bence bir başka yanı da var ki, en az diğer özellikleri kadar önemlidir. Türk dünyasında öyle pek düşünür yetişmez, bu yüzden çok önemli bir düşünürümüzdür de.
Sol düşünceli olupta Osmanlıyı beğenen tek sanat insanımızdır da. Osmanlı sanatına, Osmanlı ihtişamına vurgundur. Buraya koyduğum bir şiirinde bunu açıkça görmek mümkün. Atatürk’ten “gazi” diye söz eder. Cumhuriyeti Türk dünyasının uyanışı olarak görür. Batı medeniyetinin kendini tek medeniyet olarak göstermesini kabul etmez. Medeniyetin tek olmadığının, her coğrafyanın kendi medeniyetini yarattığını savunur. Türk medeniyetinin eskiyle barıştığı zaman kurulmuş olacağını vurgular. Benim üzerimde çok etkisi olan şairlerin en başında gelir. Buyurun okuyalım.
...
34 FN 346
Gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
dağılmış su dumanı şimşekli bir karanlığa
yağmurun altında çınar
çınarın altında o karaltı
bırakılmış bir araba
34 FN 346
sağ arka lastiği yırtılmış
camlarında kurşun delikleri
içinde barut kokusu var
hala çalışıyor silecekleri
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
şimşekler yaladıkça nikelajını
tırnak uçlarında çıtır çıtır
yoğun bir elektrik sokağa
bu araba mutlaka çalınmıştır
şüpheli ne zaman bulabilecekleri
dışarıda unutmuş bir ayağını
bir genç direksiyona yıkılmıştır
kanı sımsıcak damlıyor
dirseklerinden koltuğa
roman çoktan bitmiş
yol bitmiş, bitmiş kavga
hala çalışıyor silecekleri
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
bir sola bir sağa
gece yarıları
tenhadır buraları
ne in ne cin
kırmızı lambası
sanki kan damlası
demiryolu geçidinin
ATTiLA iLHAN
*** ***
AN GELİR
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabin gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanini
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
ATTİLA İLHAN
*** ***
BEN ARTIK KÜSÜM
beni de kırdılar içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına
beni de kırdılar ben artik küsüm
yağmurları yağmıyor ağaçlarıma
sularından içmiyorum susadım ama
beni de kırdılar soğuk bir ölüm
çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma
oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm
bütün şarkılara kapalıydılar
ATTİLA İLHAN
*** ***
Gene şiirlerime döneceğim. Yerimizin izin verdiği ölçüde yer vereceğim şiirlerimi umarım beğenirsiniz.
261
Güllerin ayı bitiyor birde lâlelerin
Mayısta gözlerin vardı birde ellerin
Gül kokulu eski yellerin
Neşesini yaşadım canım seninle
Aydın Göle
30 mayıs 2003
*** ***
56
Okunacak satırım
Paragrafın içinde
Hüzne sevinç katarım
Bir öykünün içinde
Yok bilirim hatırım
O türkünün içinde
Al oku diline dola beni
Bu uzayın içinde
Aydın Göle
1 haziran 2003
*** ***
57
Serçenin günahını sorma bana
Ben benim günahımı bilmiyorum
Eflâtun kevgirler elemez sanma
Ben elekten çok geçtim
her gözü hangar kadardı
Hangarlara sığamadım çok dardı
Serçelerin günahımı vardı
ben bilmiyorum
Elenerek geçmek değil kevgirden
Süzülerek geçmek gerek canım imbikten
Eksilmeden çoğalmak mümkün kankam
Serçeler gibi kışı atlatıp
Daha saf daha temiz gene sen kalarak tıpatıp
Yani yumuşak g, yani “ğ” olmak
Yani gereken yerde gerekmek
Serçeler gibi
Aydın Göle
4 haziran 2003
*** ***
58
Beni temize çek kankam beni temize çek
Doldum ağzıma kadar, devrelerim yanacak
Limitsiz değil her şey sonuma geldim
Formatla beni, temize çek
Sevgiyi silme kalbimden o kalsın, tek
Seni silmeden benden, beni temize çek
Ağırlaştım
Sağırlaştım
Hassaslığımı yitirdim
Gözlerimde yaş yok ondan mı dersin
Unutma gözlerime yaşta eklersin
Beni temize çek canım beni temize çek
Aksırığa ağlayan yapma ama, sulu göz yapma
Çocuklar kadar saf temiz olmak istiyorum
Solmadan ölmek istiyorum
Beni temize çek kankam beni temize çek
Aydın Göle
4 haziran 2003
*** ***
59
Sana lâyık sözcükler düşüremedim
Güzelliğinden başka şey düşünemedim
Asabileştim tıkandım
Soğuk suyla yıkandım
Kendime gelemedim
Hani ben türküler yakandım
Dalından mevsimsiz ceviz düşüreyim
Senin için manavdan erik aşırayım
Tencerelerden sütleri taşırayım
Güzel sözlere bu gün gücüm yetmiyor
Sözcüklere bugün sözüm geçmiyor
Asileştiler aksileştiler her biri
Elimde vahşi kaplanlara andırın kedileri
Bugün sözcüklere sözüm geçmiyor
Sana layık sözcükler düşüremedim
Güzelliğinden başka şey düşünemedim
Sevginden kankam dilim tutuldu
Bak ay bile gecenin içinde uyutuldu
Hadi yeter artık
Çık gel bitir ayrılıkları
Aydın Göle
4 haziran 2003
*** ***
Bu haftalıkta bu kadar. Haftaya buluşmak dileğiyle hoşça kalın sevgili okurlar.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder