21 Şubat 2011 Pazartesi

ŞAİRLERİN ŞİİRLERİYLE SÖYLEDİĞİ 74


“İnsan en çok kendisini tanır” derler, acaba öylemidir? Aslında öyledir, ama işin içinde sürprizlerde vardır. Siz hiç kendinize tanımadığınız şekilde rastlamadınız mı? En azından bazı olaylarda ne yapacağınızı şaşırdığınız olmadı mı? Bu şaşırmayı kendinizi çok iyi tanımakla ilişkilendirebilir misiniz? İşte sürpriz burada dostlar. Gerçi bu sürprizlerin sayısı bir ömür boyunca topu topu üçü beşi geçmez. Zaten geçerse orda kişilik sorunu var gibi geliyor bana. Konunun uzmanı değilim. Lafı fazla uzatmanın bu yüzden gereği yok. Konumuzla ilintisi var mı? Evet; var! Bu gün şair ve şiirler tasarlanmadan öyle kendiliğinden ortaya çıktı, buda benim ne kadar dalgalı seyir gösterdiğimin göstergesi. Böyle zamanlarım sıklıkla olmasa da az değildir. Şimdi sadece şaşırmıyorum, o kadar. Yoksa bu durum benim içinde yenidir ve ilginçtir sözün kısası..

...

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlarda gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum simdi ve soluğunu
Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Birde seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu simdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susun
İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde

AHMET TELLİ

***

GÜLÜşÜN EKLENİR KİMLİğİME

Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de

Aykırı anlamlar arayıp durma
güz bitip sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur zaman her gece

Her gece yeni bir savaş başlar
acı ses olur, ses deli yağmur

Sığındığım her yer adınla anılır
ben girerim sokağı devriyeler basar
Bir de gülüşün eklenir kimliğime.

AHMET TELLİ

***

Bekir Sıtkı Erdoğan çocukluğumda adını çok duyduğum şairlerimizdendi. Aşağıda okuyacağınız şiirini, yaşı benim kadar olanlar bilir. Bu şiiri Selahattin İnal bestelemiş, uşşak makamındaki şarkı çok sevilmişti. Kendi içinde çok güzel bir örgüsü olan bu şiirin bugünde sevileceğini tahmin ediyorum.

...

HANCI

Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş...
Aman karanlığı görmesin gözüm,
Beyaz perdeleri ger yavaş yavaş...
Sıla burcu burcu ille ocağım...
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur başucuma sor yavaş yavaş.

Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa'dan...
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş!..

Ben o gece hem ağladım hem içtim,
İki gün diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan Niğde'yi geçtim,
Uzaktan göründü Bor yavaş yavaş...

Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim çekinme, doldur be hancı!
İlk önce kımıldar hafif bir sancı,
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...

Bende bir resmi var yarısı yırtık,
On yıldır evimin kapısı örtük...
Garip birde sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş...

İşte hancı! Ben her zaman böyleyim,
Öteyi ne sen sor ne ben söyleyim?
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim?
Şu benim hesabı gör yavaş yavaş...

BEKİR SITKI ERDOĞAN

***

Her zamanki gibi sırada kendi şiirlerim var. Sevda sonu yıkımının ardından sığındığım limanım, kan kardeşime yazdığım şiirleri sizlere sunmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz.

...

60

Bu akşam öksüz kaldım

Bu akşam sensiz kaldım

Biraz gitar çaldım

Sürüklendim hüzünlere

Bu akşam kuşları saldım

Bu akşam hayale daldım

Kendime bir simit aldım

Katran karası bir çay söyledim

Şekerle tuzu kaçırdım gene

Aklımı kaçırdım, ben biraz deliyim

Fırtınalar vadisinden nasıl geleyim

Ay, asabımı bozuyor bu akşam

Elimi koyacak yer bulamıyorum

Ama korkma, ağlamıyorum

Krizlerim tutmadı henüz

Bu akşam öksüz kaldım

Bu akşam sensiz kaldım

Biraz gitar çaldım

O bile sensizlikten hırçın

Görmeden duramıyorum seni

Aydın Göle

13 haziran 2003

Galaksi cafe 20:49

***

Devamlı okurlarım bilir büyük sayılı şiirlerim, telefonla kısa mesaj olarak yolladığım şiirlerdir. Sırada kan kardeşime gönderdiğim böyle bir şiir var.

262

Bakma adam olduğuma

Ben daha büyümedim

Hatta ayaklanmadım henüz

Daha hiç yürümedim

Özürlülüğüm bahane

El alemin sözünden bana ne

Yaşıyorum ya, daha ne

Yürekte sevgin şahane

Büyümüşüm büyümemişim

Kime ne

Aydın Göle

15 haziran 2003

***

61

Sana değil

Seni doğuran anneye

Müteşekkirim

Sana değil

Seni yaratan Allaha

Şükürler olsun

Şimdi sana

Teşekkür ederim

Beni sevginle kuşattığın için

Aydın Göle

19 haziran 2003

***

62

Atlas yorgandır sevgin

Buza yatırdığım içimi ısıtan

Üşümüş yüreğime huzur veriyorsun

Seni kaybedeceksem cenneti istemem

Sensiz mutluluğa mutluluk demem

Seni çok seviyorum

Dumansız ateşlerden çıkardın beni


Aydın Göle

19 haziran 2003

***

İyi pazarlar sevgili okurlar!..

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 20.02.11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder