Seçimlerinden bir hafta kadar önce “CHP’ye oy verilmesini” isteyerek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce kendi iktidarının devamı için yabancı basının benzer yayınlarına sessiz kaldığını unutup, konu “CHP” olunca tepki gösterdiği The Economist dergisinin son sayısındaki başyazısında konu ülkemizdeki seçimlerdi. Kazandığı 3. seçimi “ezici zafer” olarak tanımlayan dergi, Başbakanın şimdi artık “çatışma” değil “uzlaşma” araması gerektiğini belirtti.
Hatırlıyorsunuz değil mi, seçim çalışmaları sırasında başbakan gittiği illerin meydanlarında The ekonomist’in bu yazısıyla “CHP”yi vurmaya çalışmıştı. Aynı günlerde The New York Times bu durumu belirten bir yazı yayınlayarak seçimlerden sonra tek partinin egemenliğinde bir anayasa çıkarılmasının olumsuzluğunu belirtmiş, uzlaşmayı gerektirecek, toplumun her kesimini kapsayan bir anayasa yapabilecek meclis aritmetiğinin gerektiğini vurgulamış, seçim sonuçları tamda böyle bir ortamı doğurmuştu. İstenen şey “CHP”yide Büyük Ortadoğu Planının içine çekmekti.
The Economist’in ortaya çıkan yeni durum hakkındaki son yazısına dönelim.
Başbakan Erdoğan’ın her seferinde oy oranını arttırarak ardı ardına üç kez seçimi kazandığını belirten dergi, “Arap Baharı çalkantıları arasında Türkiye, Müslüman dünyasında laik bir demokrasinin cesaret verici örneğini veriyor” yorumunu yaptı.
Seçim sonuçlarının, AKP’nin beklediği seviyede, yani üçte iki oya ulaşamadığı için de “cesaret verici” olduğunu savundu. The Economist, “bugünkü seçim sonuçlarının aksi olsaydı Başbakan Erdoğan başkalarının görüşlerini dikkate almadan, bir uzlaşma aramadan, düşlediği anayasayı çıkarmaya çalışabilirdi” görüşünü dile getirdi.
Bu satırları okuyan her vatansever mutlaka içinden yabancıların içişlerimize burunlarını sokmalarına kızıyordur. Küreselleşme aldatmacasıyla gelinen nokta bu. Onlara, önerilerde bulunarak içişlerimize karışmak yetmez, belki daha ilerisini bile düşünür ve uygularlar.
Devam edelim.
İngiliz dergisi başyazısında, “AK Parti’nin üçüncü dönemi konusunda kaygı verici unsurun, partinin laik cumhuriyeti ‘İslamlaştırmaya’ çalışması değil, Sayın Erdoğan’ın otokratik eğiliminin doğrultusunda hareket etmesi” yorumunu yaptı.
Önümüzdeki dört yılda bazı zorlukların, Başbakan Erdoğan’ın “eleştirilere daha az hoşgörülü” olmasına sebep olacağını, ekonominin “fazla ısındığı”na, cari açığın GSYH’nın yüzde 8’i gibi çok yüksek bir düzeye tırmandığına, işsizliğin halâ yüzde 11 civarında olduğuna işaret ederek ekonomiyi yavaşlatmak için alınması gereken önlemlerin “popüler olmayacağını” belirtti.
The Economist, “Dış politikada gidişat muhtemelen daha çetin olacak” görüşünü dile getirirken bölgedeki halk ayaklanması ve şiddetin Türk diplomasisi için “test” oluşturacağını savundu. İsrail ile ilişkilerin çok soğuk olduğunu, AB müzakerelerinin adeta durduğunu belirten dergi, “Erdoğan her iki cephede ilerleme sağlayacaksa, geçmişe göre daha uzlaşmacı olmalı” şeklinde yazdı.
Seçimlerden epey önce başkanlık modeli ortaya atılmıştı biliyorsunuz. Artıları eksileriyle bu yönetim şekli ülkemizde yıllardır tartışılır durur.
Başbakan Erdoğan için “en büyük test”in anayasa olmayı sürdürdüğünü belirten dergi, bu konuda Erdoğan’ın iki şey yapması gerektiğini savunarak bunların; 1:“Fransız stili güçlü bir başkanlık hırsından vazgeçmek”, 2:“Türkiye’nin en ciddi sorunu olan, 15 milyon Kürt ile ilişkiler sorununu çözmek için yeni bir çaba harcamak” olduğunu belirtti.
Güçlü bir başkanlık için “Bu, Türkiye gibi fazla merkezileşmiş bir ülke için kötü fikirdir ve muhtemelen başka hiçbir parti bunu kabul etmez” diyen dergi, Erdoğan’ın yeni bir anayasa yapma ihtiyacının olduğuna göre “şimdi BDP’ye dönerek şiddetin bitmesinin karşılığında daha çok azınlık haklarını ve yetki devri sağlamalı, cezaevindeki PKK lideri Abdullah Öcalan ile konuşmak demekse bile” diye yazdı. The Economist, başyazısına şu sözlerle son verdi:
“Sayın Erdoğan, dördüncü defa aday olmayacak, bu nedenle gözleri cumhurbaşkanlığında. Bunun yerine, daha çok tarihteki yerini düşünmeli. Sağlam liberal bir anayasa ve Kürtlerle anlaşmayı içeren bir miras, kendisine, Atatürk’ün yanında, modern Türkiye’nin en büyük insanları arasında bir yer sağlar.”
Başbakanın bu yazıya tepkisi ne olur bilmiyorum. Seçim sırasında böyle bir yazı kendisine ne sağlardı bilinmez. Ama şu kadarını söyleyeyim; bütün bunlar hiç hoşuma gitmiyor. Küresel dünya için ben onurumu bedel olarak ödeyeceğim, bu görünüyor.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder