14 Haziran 2011 Salı

MUHTEŞEM YÜZYIL VE ÇOK EŞLİLİK

Başrollerini; Kanuni Sultan Süleyman rolüyle Halit Ergenç’in, Hürrem Sultan rolüyle Meryem Sarah Uzerli’nin, İbrahim Paşa rolüyle Okan Yalabık’ın, Valide Sultan rolüyle Nebahat Çehre’nin, Hatice Sultan rolüyle Selma Ergeç’in ve Mahidevran rolüyle Nur Aysan’ın paylaştığı dizi “Muhteşem Yüzyıl” son dönemde seyrettiğim en gösterişli televizyon dizisi. Oldukça ilgi gören dizide cariyelikten sultanlığa geçen bir kadının aşk ve iktidar mücadelesinde çevirdiği entrikaları kadar saray içi haremiyle de erkek izleyicilerin dikkatini çektiğini düşünüyorum. Giderek harem kurma sevdalısı erkeklerde artıyor farkında mısınız? Bu sadece diziyle olacak bir şey değil tabii. Ama diziyi seyreden erkek izleyici Kanuni Sultan Süleyman’ın haremi gibi bir hareme sahip olmak istiyor. Bunu Sibel Üresin adlı bir yaşam koçuda yaptığı konuşmalarla kışkırttı.

Mayıs 2010 tarihinde Baykal’ın kaset skandalının patladığı sırada bu konuya değinerek şunları yazmıştım:

“Bu ülke çok yakın zamana kadar asırlarca süren çok eşliliği yaşadı. Dini geleneklerde bununla örtüşünce erkek için gün doğmuştu. Medeni kanuna göre tek eşlilik mecburiyetine rağmen nikâhsız ikinci eşi olan o kadar çok ki.. eskiden bu durum çok normal karşılanırdı. Bunun doğudaki karşılığı kumadır. Kuma geleneği nikâhlı eşin razı olduğu bir gelenekti. Gelişmiş kentlerde bu pek razı olunan bir şey değildir.

Allah canlıların erkek türüne hercailik vermiş. Erkek, dölleme güdüsüyle yüklü olduğu için çok eşliliğe yatkındır. Dişi ise neslin devamında gerekli olan soyu korumak için tek eşliliğe.. Bu çelişki evlilikte iki cins arasında çekişme sebebidir. İşte bu çekişme ahlâki değerlerin, modern devlette de kadın ve ailenin korunmasını amaçlayan kanunların çıkmasına sebep olmuştur. Bütün bunlara rağmen bir zamanlar rahmetli Özal’ın dediği gibi; “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” denilerek evlilik dışı ilişkiler sürmektedir.

Yaşananlar toplumun iki yüzlülüğüdür.”

İşte bu noktada Sibel Üresin’in söyledikleri önem kazanıyor. Ama önce Sibel Üresin kimdir, onu görelim.

“1976 İstanbul doğumlu Sibel Üresin Yaşam Koçluğu ve Aile Danışmanlığı konularında uluslararası sertifikalara sahip ve Davranış Bilimleri dalında Yüksek Lisans mezunu bir hatun kişi. Fatih Belediyesi, Ümraniye Belediyesi, Şile Belediyesi, Bahçelievler Belediyesi, Eyüp Belediyesi, Arnavutköy Belediyesi, Kocaeli Belediyesi, Bursa Emniyet Müdürlüğü, İSKİ, Sıcak Yuva Vakfı, Mavi Haliç Derneği, İSEGEV Vakfı gibi kurumlarda eğitim ve seminerler veren Sibel Üresin, Hilal TV’de ‘Burda Hayat Var’ isimli bir programı hazırlayıp sunuyor.”

Bize böyle tanıtılan danışman Sibel Üresin çok eşliliğin dinde yer aldığını savunup, bunun yasal olmasını istiyor. Üresin, çok eşin kızların evde kalma sorunlarını ortadan kaldıracağını öne sürüyor. Şimdide Sibel Üresin’in, söylediklerini görelim.

“Erkek, bir başkasıyla imam nikâhı yapacağı zaman karısından izin almak zorunda değil. Ancak 2., 3. ve 4. eşler suiistimal ediliyor. ‘Boş ol’ denince kadın ortada kalıyor. Bu nedenle çok eşlilik yasallaşmalı. Yasanın çıkması demek, erkeğin malvarlığına ortak gelmesi demek. Çok eşlilik dinimizde var. Herkes yapamaz ama yapana ‘Niye yaptın?’ diyemezsiniz, şirke girer. Kuran’da var.

Zengin, kariyerli, parası olan ve cinsel gücü fazla olan erkek çok eşliliği seçebiliyor. Hiçbir kadın fakir bir adamın ikinci karısı olmaz. Erkek daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor. Erkek olsam, çok eşli olurdum.

Çok eşlilikte asıl ağır fatura erkeğe çıkıyor. Madden ve manen zarara uğruyor. Açıkça çok eşli olduğunu itiraf edenleri alkışlıyor ve kutluyorum.

Çok eşlilik toplumdaki çarpık ilişkileri ve kızların evde kalma sorunlarını ortadan kalkması noktasında da (noktasında demek moda oldu, aslında konusunda demek gerekirdi. Bu, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın dilimize yerleştirdiği bir yanlıştır) ciddi rol oynayacaktır.

Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil. Türkiye’deki kadınların yüzde 80’i dilinden dayak yiyor. Yatak odasında mutlu olmayan kadın, her durumda problemlidir.

Muhafazakâr kesimde kadın evde daha süslü, daha şık. Aileden mutluluğun sağlanmasının bazı şartları var. Kadın kocasına itaat etmeli. Erkek de karısına Allah’ın emaneti olarak davranmalı.”

Devamında da yasak ilişkiler konusunda şunları söylüyor:

“O kadar çok annesi babası olmayan çocuk var ki orta da, bunun bence daha ahlâki bir zemine oturtulması lazım”

Oransal olarak belki göze çarpacak oranda değilse de doğacak çocuğun mutsuzluğuna neden olacak her türlü ilişkiyi yanlış bulurum. Hele evli ve çocuklu bir erkeğin mutluluğu dışarıda araması zengin bile olsa evinin rızkını ele yedirmek olarak görürüm. Bütün bunlara rağmen padişah ve devletin ileri gelen atalarından (bir dönemin çapkın başbakanı ve dışişleri bakanı da dahil) harem geleneğini devralmış olan bu toplumun ikiyüzlülüğünün bitmesi için bir uygulama getirmek bence şart. Eskiyi dirilteceği için (o eskinin içinde hülle gibi bir hilede, İran’da olduğu gibi muta nikâhı da -ki bence dine sokulmuş bir çeşit “resmi fuhuş” demek olan haftalık, aylık, hatta saatlik nikâh - var) karşı olmama rağmen evlilikle gelecek ekonomik yaptırımlar nedeniyle erkeğin özgürlüğünü hoyratça kullanmasına engel olacağını düşündüğüm için çok eşliliğe izin verilmesini savunuyorum. Muhteşem Yüzyılın torunları için bugün zenginlik zor paylaşılır şeydir çünkü.

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com

Yayın Tarihi: 01.06.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder