İlk bölümünü Cuma günü okuduğunuz yazımızın 2. bölümünden önce yarın başlayacak olan ramazan bayramınızı benim yazı günüm olmadığı için bugünden kutlamak istiyorum. Bir ay boyunca milletçe ettiğimiz dua ve ibadetleri Yüce Allah makbul ve kabul eylesin. Nice bayramlara sağlık ve esenlikle erdirsin. İki cihanda da bizleri utandırmasın. Ramazan bayramınız kutlu olsun sevgili okurlar.
***
Sonunda ne olduğunu tahmin etmek pek zor değil. Laçiner de tahminleri doğruluyor.
“1 Mart tezkeresinde Türkiye Meclisi Amerikan askerlerinin Türk topraklarından Irak’a geçişine müsaade etmeyince bu Amerika’yı, üstelik daha önce verilen bir söz varken çok sinirlendirdi. 1 Mart tezkeresi Amerika’nın yüzüne atılmış bir tokat gibidir. Amerika’nın başına çuval geçirmek gibidir. Biz çuvalı geçirdik onlar da bizim başımıza çuval geçirmeye, çorap örmeye başladılar. Hınçlarını alamadılar çünkü Irak’ta başarısızlık arttı, arttıkça Amerika Türkiye’yi suçladı ve sonunda PKK diriltildi. Yani misyonunu bitirmiş bir örgüt diriltilmeye başlandı 1 Mart tezkeresinden sonra.”
Laçiner’in 1 mart tezkeresi hakkındaki şu görüşüne aynen katılıyorum; “Türkiye etik davranmıştır ama kârlı bir iş yapmamıştır.”
“Türkiye o karardan sonra (birde başbakanın İsrail başbakanı’na Davos’taki ‘one minut’ çıkışıyla A.G) çok da güçlendi Ortadoğu’da ama...
Amerikan askerleri Irak’a, Türkiye üzerinden geçmiş olsaydı, Türkiye yine Ortadoğu’da güçlenirdi. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu üçlüsü yine o misyonu eda ettirirdi. Ne olurdu? Birkaç yıl gecikirdi. Ama olurdu. PKK’nın son 7-8 yılda yeniden dirilişi 1 Mart tezkeresinin maliyetidir. Etik bulmayabilirsiniz ama uluslararası ilişkiler biraz da sizin çıkarınızla başkasının çıkarının değişme meselesidir. Türkiye etik davranmıştır ama kârlı bir iş yapmamıştır.
Amerika’nın Irak işgalinden sonra Kandil üç misli büyüdü
Başbakan da istemiyordu zaten bu sonucu...
Erdoğan söz vermişti. Buna rağmen o söz yerine getirilmemiş oldu. Zaten işin kötü tarafı bu. Bu sözden dolayı Amerika’nın tepkisi ağır oldu.”
Amerikan askerleri Irak’a, Türkiye üzerinden geçmiş olsaydı, Türkiye yine Ortadoğu’da güçlenirdi. Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu üçlüsü yine o misyonu eda ettirirdi. Ne olurdu? Birkaç yıl gecikirdi. Ama olurdu. PKK’nın son 7-8 yılda yeniden dirilişi 1 Mart tezkeresinin maliyetidir. Etik bulmayabilirsiniz ama uluslararası ilişkiler biraz da sizin çıkarınızla başkasının çıkarının değişme meselesidir. Türkiye etik davranmıştır ama kârlı bir iş yapmamıştır.
Amerika’nın Irak işgalinden sonra Kandil üç misli büyüdü
Başbakan da istemiyordu zaten bu sonucu...
Erdoğan söz vermişti. Buna rağmen o söz yerine getirilmemiş oldu. Zaten işin kötü tarafı bu. Bu sözden dolayı Amerika’nın tepkisi ağır oldu.”
“Türk-Amerikan ilişkilerini hızla kopma noktasına götüren bir unsurdur PKK... Amerika, Türkiye’yi değil PKK’yı seçti!”
Bunun içindir ki Amerika istihbarat verir gibi görünür. Türkiye orda 2, burda 5 PKK’lı yakalar, bu PKK’yı hınçla yeni eylemlere iter.
Laçiner’de aynı şeyi düşünür.
“Bu hikâye sürer gider. Buradaki bir yardım değildir, hikayenin devam etmesini sağlamaktır. Aslında 2007’de bir anlaşma imzalandı Washington’da... Erdoğan-Bush zirvesi yapıldı. Orada bir takım şeylerin değişme ihtimali belirdi. Amerika Türkiye’nin kaybedilmemesi gerektiğini düşündü ve Türkiye’ye destek vermeye başladı. Kandil operasyonları, istihbarat desteği başladı. Talabani Türkiye’ye döndürüldü, Barzani onu takip etmeye başlar gibi oldu ama bu noktada Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri bozuldu ve bu hikâye orada bitti. Ondan sonra Amerika’nın Türkiye’ye PKK konusunda hiçbir katkısı olmadı.”
Terörü bitirme konusunda dış desteğin şart olduğunu belirten Sedat Laçiner şunları diyor;
“Bir terör örgütü kendi rızasıyla silah bırakmaz. Böyle bir ihtimal yok. Üstelik Suriye’de büyük hesaplar yapılıyor. İran karışık... PKK burada bir fonksiyon icra etmeye başladı. Fonksiyonsuz PKK yok artık elimizde. Türkiye’nin canını acıtabildiği için PKK, İran için de, Suriye için de, Amerika için de, İsrail için de, Barzani için de kıymetli... Ama Türkiye güçlü bir ülke. Hata yapıyor, hatasının acı sonuçları oluyor ama o kadar. (...) canı çok yanıyor. Ama orayı korur, tutar. Yalnız dış destek olmazsa çok zorlanır.”
Yazının bundan sonrası konumuzun dışında olduğu için örnekleri uzatmanın gereği yok! Yalın gerçekle gördüğümüz gibi devletler fiyakalı şık tavırlar içinde olmazlar. Her zaman işlerine geldiği gibi ve o anki çıkarları hangi tavrı gerektiriyorsa o tavrı sergiliyorlar. Bunun dilini kullanmak içerde politikacılara, dışarıda hariciyeci bürokratlara düşüyor.
Artan PKK terörü karşısında gelişen olaylar ardından içinde bulunduğumuz değişim sürecininde etkisiyle kaleme aldığım bu yazıda devletlerin şıklık ve fiyaka peşinde koşmalarının mümkün olmadığını vurgulamak istedim.
Son söz: Şıklık ve fiyaka güçle orantılıdır.
BİTTİ
***
NOT:
Bayram nedeniyle yazılarıma gene bir süre ara vereceğim. En kısa zamanda buluşmak üzere, hoşça kalın.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com