Bugün dördüncü bölümünü okuduğunuz “Vandalizm” yani “Yıkıcılık”
konulu yazı dizimizde bireysel olarak “Vandalizm”in ruhsal-toplumsal
nedenlerini inceleyeceğiz.
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı
Öğr.Gör.Dr. Bora Boz ve Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim
Dalı Yrd.Doç.Dr. Fatma Yücel Beyaztaş yaptıkları bir çalışmada “Vandalizm”i
şöyle tarif ediyorlar:
“Vandalizm;
bilgisizlik yüzünden ya da zevk için kamu veya sanat yapılarını büyük zararlara
yol açarak yıkmak ve bu yıkımı kendi başına bir amaç durumuna getirmektir.
“Kırıp geçirmek” anlamında kullanılan bu kavrama Fransız Devrimi sırasında
rastlanmasına karşın daha eski zamanlardan beri görüldüğü bilinmektedir.
Kavimler göçü sonrasında Barbar vandalların eski Roma ve Yunan medeniyetlerine
ait sanat eserlerini tahrip edip yağmalamıştır. 1790’dan başlayarak krallığın,
soyluların ve din adamlarının ayrıcalıklarına ilişkin arşiv belgelerinin
yakılması emredildi. Buna göre; Paris’teki heykel ve anıtlar kaldırılacak,
bronzdan yapılmış olanlar top ve tüfek yapımında kullanılacak, altın olanlar
eritilip külçe haline getirilecek, günlük araç ve gereçler de eritilecekti. 19.
yüzyıldan başlayarak koruyucu bir sistem geliştirmeye çalışıldıysa da,
vandalizm tümüyle önlenemedi. Günümüz modern kent toplumlarında da estetik ve
güzel olan her şeye, ortak yaşam alanlarına saldırı olarak karşımıza
çıkmaktadır. Batı Avrupa ülkelerinde vandalizm de, şiddetin benzer şekli olan
holiganizm gibi toplumsal güncel bir sorundur.”
Bugün “Vandalizm” görüldüğü gibi her alanda var. Sanattan
spora, siyasetten eğlenceye kadar nereye baksanız “Vandalizm”i görürsünüz.
Bundan medet uman yönetici kesimi “Vandalizm”i yeşertip büyütür bile. Çünkü
onlara körü körüne itaat edecek, öyle uzun boylu düşünmeyen insanlar lazım. Sporda
geldiğimiz nokta bizi bu konuda başımızı ellerimiz arasına alıp uzun uzun
düşünmemizi gerektiriyor.
“Vandalizm, antisosyal kişilik bozukluğu olarak tanımlanmıştır. Erkek bireylerde daha sık görülmektedir. Kadınlarda daha az rastlanmasına karşın, antisosyal kişilik bozukluğu olan genç annelerin eşlerine ve çocuklarına karşı şiddet içeren davranışlarda bulunduğu bildirilmiştir. Vandalizmin özellikle adölesan çağda ilaç, uyuşturucu ve alkolün kötüye kullanımıyla ilişkili olduğu saptanmış olup; kokain kullanan adölesanlarda % 57 oranında vandalist davranışlar görülmüştür. Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük okul çağındaki gençlerde sık karşılaşılmaktadır. 16 ayrı liseden 7340 öğrenci arasında yapılan bir çalışmada öğrencilerin % 5’inde vandalist davranışların gözlendiği bildirilmektedir.”
Birde buna gelir adaletsizliğini ekleyin, fotoğrafın tamamı
görünmüş olur. Ülkemizde ne fütursuz cinayetler işleniyor farkındasınız değil
mi? Kadın ve çocuk dövmek vak-ayı adiyeden. Dayak yiyen çocukları kurtaran anne
babaları değil. Çünkü onların gözü dönmüş durumda. Hatta bu gözü dönmüşlükten
hayata mevsimsiz veda eden çocuklar var. “Vandalizm”in boyutları benim gözümü
korkutuyor. Estetik kaygısı, insan sevgisi ve Allah’a, onun yarattıklarına hayranlıkla
harmanlanmış bir saygı kazandırılmadan üstesinden geleceğimizi düşünmüyorum.
Mutlaka sanatlarla at başı gidecek inanç sistemi oluşturulmalı, inançlar sadece
ibadetle sıkıştırılmamalı. Çünkü bütün bu yapılanlar dinimizce asla affı
olmayan kul hakkına tecavüzdür. Bunun önlenmesi için Vandalizm bitirilmelidir.
“Vandalizme kentsel toplumlarda değişik şekillerde karşılaşılmaktadır. ABD’de yapılan bir araştırmada, vandalların ve hırsızların özellikle yaşlı nüfusa karşı saldırılarında son yıllarda artış olduğu görülmüştür. San Francisco’da demiryollarının son yıllarda vandalist saldırılarda artış olduğu bildirilmiştir. Vandalizmde organik sebepler de araştırılmıştır. Nörolojik bir rahatsızlık olan Tourette Sendromu’nda vandalist davranışlara rastlanabileceği, organik beyin hastalığı olan 75 yaşında bir erkeğin telefon sistemine vandalist davranışların olduğu belirtilmiştir.”
“Vandalizm”in toplumsal etkenlerle beraber tıbbi bir
hastalık olduğunu yapılan araştırmalar gösteriyor. Çocukluktan itibaren kendini
gösteren bu hastalık önce oyuncaklara, daha sonra küçük hayvanlara haşin
davranışla gün yüzüne çıkar. Oyuncağını ve hayvanları koruma ve sevme
bebeklikten başlayarak öğretilmelidir.
DEVAM EDECEK
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 14.05.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder