31 Mayıs 2012 Perşembe

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ŞEHRİMİZİN ÜNLÜLERİ 4

Şehrimiz ünlülerini tanıttığım yazı dizimizin geçen bölümde başladığımız Reis-ül Kurra Abdurrahman Gürses hoca efendinin hayat hikâyesine bu bölümünde de devam ediyorum. Abdurrahman Gürses hoca efendi hayat hikâyesini kendisi şöyle anlatıyor.

“ABDURRAUF HOCA HEP FATİHALARIMDA”

“Velhasıl, Abdurrauf Hoca merhumdan çok şeyler öğrendim. Namazdan sonra onu mutlaka hatırlarım. Çünkü onların hizmetleri de Allah rızası içindi. Para-pul hiç öyle maddi bir şey yok. Bana söylemiştir zaten, hocam, “Ben senden bir şey beklemiyorum. Sadece bir fatiha ile hatırla yeter. Başka bir şey istemiyorum sizden” demiştir. Her zaman o fatihayı ismini yad ederek gönderiyorum.”

Üzerinizde emeği olanları hatırlamak yüce gönüllü olmaya giden ilk yoldur. Asıl yüce gönüllü olanlarsa bizim eğitilmemize emek harcayanlardır. O yüce gönüllüler emeklerinin karşılığı olarak sadece sevgi ve vefa beklerler.

“Talimden sonra bir kaç sene Hendek’te kaldım. Sonra da İstanbul’a gelerek medreseye girdim. Medreselerde okuduktan sonra gene Hendek’e döndüm. Hendek’te birkaç sene okuduktan sonra 1934 senesinde tekrar İstanbul’a döndüm. Bir müddet Üsküdar’da ikamet ettim. 5-6 sene. İşte o müddet zarfında, Üsküdar’da, Selimiye hatibi meşahir-i huffazdan, üdebadan, Allah rahmet eylesin - Fehmi Efendi hazretlerinden kıraat okudum. Fehmi Efendi merhum, 55-60 sene, vefatına kadar vazife görmüştür. O zaman Fehmi Efendi, hattat Necmeddin Efendi, Boyabatlı Mustafa Efendi, Atik Valide Camii imamı, Yeni Cami İmamı o gibi zevat. İstanbul’da Fatih imamları Bekir Efendi, Rasim Efendi başta, ondan sonra Aksaray Camii imamı Kamil Efendi v.s... Hepsi büyük hocalar... Yalnız bir edeb var hepsinde.. Tamamı mukri durumunda, yani talebe okutacak seviyede olmalarına rağmen herkes başkasına havale eder. “Git Rasim Efendi'den talim oku” der. “Kamil Efendi’ye git” der. Öyle idi.

Benim yaşımda olanlar sonuna da gelmiş olsa bile bu adetleri gördüler. O öğretmekten kaçınmak değil, sahip oldukları bilgiyle kibirlenme tehlikesini önlemek içindir. Ayrıca aynı seviyedeki kişilere saygı işaretidir. Günümüzde ustalar arası sevgisizliği bu tavırların olmayışına bağlayabilirsiniz. Oysa yaratılmışı severdik yaratandan ötürü. Kibirde neyin nesiydi. Hocamızın anlattıklarını, bu anlattıklarımı dikkate alarak okuyalım.

“İstanbul’da Fatih imamları Bekir Efendi, Rasim Efendi başta, ondan sonra Aksaray Camii imamı Kamil Efendi v.s... Hepsi büyük hocalar... Yalnız bir edeb var hepsinde.. Tamamı mukri durumunda, yani talebe okutacak seviyede olmalarına rağmen herkes başkasına havale eder. “Git Rasim Efendi’den talim oku” der. “Kamil Efendi’ye git” der. Öyle idi. Hürmeten ve edeben. Velhasıl Fehmi Efendi’den okumaya başladım. Üç sene devam ederek kıraati bitirdim. Ondan sonra 1938 senesi içerisinde Fatih’e geçtim. Orada otururken vazife meselesi çıktı. Edirnekapı Mihrimah Camiine imam oldum.”

BEYAZI T CAMİİ MİHRABINDA 35 YIL

“İlk vazifem miladi 1938’de resmen. Fakat aynı zamanda Teşvikiye Camiinin münhal olan imameti için müsabaka imtihanına girmiştim. Her ikisinde de önde gelmişiz. Beyoğlu Vakıflar Müdürü beni illa ki Teşvikiye’ye götürmek istiyordu. Cerbezeli bir adamdı. Yazdı, çizdi sonunda Mihrimah Camiinde vazifeye başladığıma bir ay olmadan Teşvikiye’ye geçtim. 1939 senesinde Teşvikiye Camiinde vazifeye başladım. 1944 senesine kadar orada kaldım. 1944 senesi, 22 mayıs bir perşembe günü, ikindi namazına Beyazıt’a naklen geldim ve vazifeye başladım. 6 Haziran 1979 senesinde emekli olarak ayrıldım. 36 sene. öbür tarafta da beş sene. 40 sene yapıyor. 40 sene bir şey değil. Geldi geçti ilk gün gibi.”

HASEKİ EĞİTİM MERKEZİNDE 23 YIL KIRAAT DERSİ VERDİ

Reis-ül Kurra Abdurrahman Gürses hocaefendi 1976’dan 1998 sonuna kadar görev yaptığı Haseki Eğitim Merkezi günlerini ise şöyle anlatıyor:

“Haseki’de, elhamdülillah, 11 seneyi doldurduk. 11 seneden beri burada tedrisat vardır. Tedrisat iki kısımda yürüyor. Ulûm-i islamiyye ve kıraat. Ulûm-i islamiyye bellidir. Tefsir, Hadis, Fıkıh okunuyor. Allah daim etsin. İlm-i kıraat kısmı da 3-5 ay farkla açılmış. Nasib olursa bu Ramazan bayramından sonra dördüncü devre başlayacak. Beher devre üç senedir. Üç sene olmak üzere üçüncü devreyi bitirdik. İlm-i Kıraat müstakil bir ilimdir. Bu ilmin sahiplerinin hepsi rahmete ermiş hocalarımız. Fabrika kapanır ise, mevcut olanlar çabuk biter. Hoca efendiler, rahmet-i Rahmana intikal edince, mevcut olan kimseler birer ikişer eksildikçe bu işi bilen kimse kalmamış oluyor idi. bu raddeye gelmiş iken yani ilm-i kıraatin nasıl bir ilim olduğunu bilen bir kimsenin hemen hemen kalmayacağı bir zamanda Cenab-ı Hak murad etmiş ve burada yeniden ihyasına başlandı. İlm-i kıraatin ne olduğunu bilen bir cemaatin olması lazım. Bu farz-ı kifayedir. Hepsi terkederse, herkes mes'ül olur. şimdi elhamdülillah bu mes'uliyet kalkıyor. 1.2. ve 3. devrede mezun olanlar aşağı yukarı 56 kişi oldu.”

Gelecek yazımızda Aşık Güvahi’yi tanıtacağım.

  
DEVAM EDECEK

  
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi: 30.05.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder