31 Ağustos 2012 Cuma

ŞEVVAL SAM’LA YAPILAN SÖYLEŞİ ÜSTÜNE EKLENENLER 1


Haber Türk gazetesinin HT magazin bölümünde dün Ece Saruhan’ın Şevval Sam’la yaptığı bir söyleşisi yayınlandı. Biliyorsunuz Şevval Sam ünlü şarkıcı Leman Sam’ın kızıdır. Ben onu Taraftarı olduğum Beşiktaş takımının bir zamanlar “sarı fırtına” adıyla anılan futbolcusu Metin Tekin’le yaptığı evlikle tanıdım. O zaman saçları sarıydı ve kendisini çok beğenmiştim. Fakat bu evlilik kısa sürdü. O sıralarda Şevval Sam’ın kendisinde bir yetenek var zannedip oyuncu ve şarkıcı olmak istediğini bu yüzden anlaşamadıklarını düşünüyordum. Yanılmışım, iyiki yanılmışım. Yoksa ülkemiz böyle güzel ve yetenekli bir sanatçıdan yoksun kalacaktı.

Şevval Sam’ı 1993-2002 yılları arasında bir çok televizyon dizisinde oynamasına rağmen Kanal D’de yayınlanan Karadenizli iki düşman ailenin torunları Gülbeyaz ile Kadir’in birbirine aşık olmasının ardından kavuşma mücadelelerini anlatan Gülbeyaz(2002-2003) adlı dizide arada geçen 9 yıldan sonra ilk kez gördüm. Bu kez saçları sarı değildi. Hem diziyi beğenmiş hem kendisine bir kez daha hayran olmuştum. Dizi filmde gerçekten çok sevilmiş, çok ilgi görmüştü.

Daha sonra şarkıcı olarak karşımıza çıktı. Sesi de, söyleyişi de tam not almaya yeterdi. Yıllar bu yönünü de hafızalarımıza işledi. Peş peşe “Sek” (2006), Istanbul’s Secret (2007), Karadeniz (2008), Aile İçi Şiddete Son Kampanyası için 2009’da çıkan ve “Kibritçi Kız” adlı şarkıyı seslendirdiği “Güldünya Şarkıları”, Sinema Filmi için 2010’da çıkan “Bu Gece Lazım”, “Yalnız Kullar” Şarkılarını Seslendirdiği “7 Kocalı Hürmüz” ve  “Has Arabesk” (2010) albümlerini yaptı. Bu yılda beklenenin tersine “II TEK” adlı Türk Sanat Müziği albümüyle karşımıza çıktı. 2 CD olarak Kalan Müzik’ten çıkan albümdeki şarkıların bazıları Klasik Türk Musîkisi bestecilerinin besteleri, bazıları daha son dönem bilinen Türk Sanat Müziği şarkıları.

Klasik Türk Musîkisi’ni çok severim. Onlardan da örnekler verilmesi beni mutlu etti. Albümün tamamını dinleyin, inanın çok beğeneceksiniz. Çocuklarınıza da dinletin. Şanlı geçmişimiz diyerek övünmek kolay. Geçmişimizde var olan ve günümüzde de uygulanabilir olanlarını seçerek uygulamalıyız. Mutfak ve müzik bizim başlıca kültür alanlarımızdır, bunlar asla terk edilmemelidir. Çağ değişiyor deme kolaycılığına kapılırsak yabancılaşmaya söyleyecek sözümüz kalmaz.
   
Nerden nereye geldik. Biz söyleşiye dönelim.

Ece Saruhan güzel bir noktadan soru sorarak söyleşiye başlıyor. Soru kadar cevapta güzel.


“■ Pek çoklarının aksine güzelliğinizi basamak olarak kullanmıyorsunuz. Güzelliğiniz, işinizin ve hayattaki duruşunuzun önüne geçemiyor. Bu, çok takdir ettiğim bir özelliğiniz... 

İnsanlarla ve tabiatla kurduğum ilişkide kullanmayı en son düşüneceğim şey fiziksel özelliklerdir. Çok basit ve sıradan bir şey o; tenezzül etmiyorum. Allah bana sağlıklı bir beden verdiği için şükrediyorum o kadar. Hiçbir şeyin yoksa güzelliğini kullanabilirsin ya da yaptığın iş bunu gerektiriyorsa mesela fotomodellikse. Müzik gibi yüksek bir yaratıcılık var ortada. Onunla temasa geçmek, o akışa dahil olmak varken, bunu niye maddede kısıtlayayım ki? Ruhum bedenimden çok daha geniş. Bedenlerimiz birer hapishane. Hapishanemize bakım yapabiliriz ama asıl güçlü olan ruhtur. Belki de insanlar kendi içlerindeki mekanizmayı keşfedemedikleri için güzellik ve fiziksel özellikler onlar için bu kadar önemli. İletişimde sadece ilk 10 dakika etkilidir dış güzellik. Yaydığı enerjidir insanı güzelleştiren..”

“Bana ‘Seni seviyorum’ demeyi oğlum öğretti”

“Seni seviyorum” kelimeleri dudaklarımızdan çok zor dökülür. Bu iki kelimeden korkuyor muyuz, yoksa utanıyor muyuz? Eskiden olsa daha çok; “utanıyoruz” derdim. Çünkü aşklar gizli yaşanırdı. Öyle şimdiki gibi el ele kol kola gezen aşıklar ancak büyük kentlerde görülürdü. Birde babalar çocuklarına, dedeler torunlarına “seni seviyorum” demez, diyemezdi. Sevgi sözcüklerini kullanma konusunda erkekler daha katı görünürdü. Çocukların yetişmesinde sevgi sözcüklerinin olumsuz etkide bulunacağı düşünülürdü. Haksız da değillerdi. Eski zamanların kalabalık aile ortamında sevgi sözcüğü çocukların şımarmasına neden olurdu gerçekten de. İnanır mısınız, bugünün gençleri büyüklere sevgi sözcüklerini bu gerekçelerle kullanmıyorlarmış. Dünya tersine döndü.

Söyleşiye dönelim.

“■ Anneniz Leman Sam, kendisiyle yaptığım röportajda, -Kızlarıma ‘Seni seviyorum’ demeyi yeni yeni öğreniyorum. Sevgimi hareketlerimle belli ederim- demişti. Siz oğlunuza ‘Seni seviyorum’ diyebiliyor musunuz?

Her yeni jenarasyon bir öncekini olgunlaştırıyor. Annem hiç söyleyemedi, ben zor söyledim ama oğlum çatır çatır söylüyor. Bana ‘Seni seviyorum’ demeyi oğlum öğretti. Eskiden arkadaşlarıma ‘Seni seviyorum’ diyemezdim, dediğimde ‘İyi misin sen?’ diye paniğe kapılırlardı. Oğlum sayesinde artık arkadaşlarıma da rahatça bu cümleyi kurabiliyorum.”

Şevval Sam’ın sözlerine katılıyorum. Bende öyle kolay kolay sevdiğimi kimseye söyleyemezdim. Galiba gençlikte birine sevdiğini söylemek kişilik kaybı olarak görünüyor. Yaş ilerledikçe bu konuda eski düşüncelerimin yok olduklarını görüyorum. Ölçüyü kaçırmamak şart tabii. Sevgi sözcükleri vıcık vıcık yağ kokmadan söylenmeli. 
  
DEVAM EDECEK

  
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Gazete Adresimiz: www.anadolumedyagrup.com

Yayın Tarihi29.08.2012 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder