12 Kasım 2009 Perşembe

TARİHİN MESELELERİ TARİHTE KALMALIDIR -2

         Her taşın altından bir Sezen gibi her sorunun içinden bir soran çıkmıyor mu, artık iyice öfkelendiğimi hissediyorum. Oysa soranda Sezen’de sorunu tam bilmiyor. Onlar sorunlara karşılarında yaralı ve sevimli bir ceylan varmış gibi, acıma duygusunun mantığıyla yaklaşıyorlar. Hiçbir zaman tarihe böyle yaklaşılmaz. Siz nerede insancı bir tarih gördünüz? Tarih sadece olayların meydana geliş sebebini ve sonucunu anlatır. Bunu resmi tarih diye küçümsemenin mantığı var mı? Ona bakacak olursanız her ülkenin tarihi resmidir, resmi tarihi istemiyorsanız o zaman dünya üzerinden devleti (ama bütün devletleri) kaldırın olsun bitsin. Devlet kalkarsa tarih olarak yazacak bir şey kalmaz, sizde kurtulursunuz. Madem devletler var bu tarihi bilmek sizin içinde öncelikli şarttır.

         Geçen hafta 28.10.2009 Çarşamba günü Haber Türk televizyonunda Ermeni açılımıyla ilgili tartışma vardı. Yusuf Hallaçoğlu’nun da katıldığı programda konuşmacılar tarihi, bir reçete veya bir tedavi metodu gibi anlatmaya özen gösteriyorlardı. Ermeni konusunda uzmanlaşan tarihçi Yusuf Hallaçoğlun’u konuşturmadılar bile. Bir komşunuzu, bir arkadaşınızı veya bir zümreyi acımanızı, koruyup kollamanızı anlarım, ama bu tarih olmaz ki. Bunun adına başka her şey diyebilirsiniz, tarih asla..

         Hem içte hem dışta bu konuyla ilgilenen herkeste şunu gördüm: Ermeni sorunu 1915'te başlamıştı, daha öncesi yoktu. Anadolu'da her şey güllük gülistanlık iken Osmanlı kendi Ermeni kökenli vatandaşlarını kılıçtan geçirmiş ve tehcir uygulamıştı. İzninizle romantik tarihçi diyeceğim böylelerine. Hadi Sezen’i anlarım diyelim, nede olsa duygulara hitap eden bir sanatçıdır o. Diğerlerine ne oluyor? Star gazetesinin 18 ekim 2009 tarihinde verdiği “açık görüş” adlı ekinde tarafsızlık adıyla ortaya çıkan bir yazar tarafından yazılan şu satırlara bakar mısınız?

         “Diaspora hakkında söz söyleyecek olanların, eğer biraz olsun vicdan taşıyorlarsa, diaspora lafını ağızlarına almadan önce oturup şu soruların yanıtını düşünmelerinde, üstelik kırk kez düşündükten sonra konuşmalarında yarar var. Diasporanın nasıl oluştuğunu, 1915'te yaşananlar olmasaydı, diaspora dediğimiz insanların bugün birer Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olacağını, bu insanların, buradan, bu topraklardan, Sivas'tan, Malatya'dan, Diyarbakır'dan, Tekirdağ'dan, Samsun'dan dünyanın dört bir yanına dağıldığını ve bunun sebebinin yine bu topraklar üzerinde uğradıkları insanlık dışı tavır olduğunu hatırda tutmadan, diaspora hakkında söz söylemek hangi vicdana sığar? Yerinden yurdundan edilmiş, mülklerine, topraklarına el konmuş, kiliseleri yağmalanmış, yıkılmış, cami, kaymakamlık binası, ahır, silah deposu yapılmış bu insanlardan kalan mülkler üzerinde güzel güzel oturup, diaspora hakkında söz söylemek hangi vicdana sığar?”

         Bunu Ermeniler için  söyleyenlerin balkanlardaki Türk ve Müslüman göçünü incelemelerini salık veririm. Ben balkanlardan gelen bir ailenin evladıyım. İkinci dünya savaşı öncesinde, savaş sırasında Alman, İtalyan, Bulgar işgallerinde cana gelen tehditleri, savaştan sonra kurulan komünist sistem sırasında yıldırıcı vergi politikalarıyla, ölüleri için bir metre kefen bezi istemek konusunda çıkarılan bin bir zorlukları duyarak büyüdüm. 1989 Bulgar zulmü sonrasında önce İsveç’e sonra Türkiye’ye göçen soydaşlarımız hala akıllarda olsa gerek. Ermeni yurttaşlarımız başımızın tacıdır. Ama Ermeniciler işin aslını bilmiyorlar. Bunu 1915 tarihiyle sınırlamak büyük haksızlık olur. 

         1915 tarihi Osmanlının bitmek üzere olduğu tarihtir. Bundan sonrasını Türkiye Cumhuriyetine yüklemek hangi akla sığar? Kaldı ki bu tarih ermeni olaylarının başlangıç tarihi de değildir. Daha öncesi de vardır. Ama buna sıkı sıkıya sarılanlar öteden beri cumhuriyetimizin demokratlaşmasını istedikleri savıyla iddialarda bulunuyorlar. Ben inanamıyorum.

         Sözü Özdemir İnceye bırakmanın tam sırası. Hürriyetteki köşesinde Özdemir İnce  şöyle yazmış:
         “KAN GÖLÜNDEN 1915'E
         Bunların hepsi doğru, belki eksiği var ama fazlası yok! Ama öncesini unutup tarihi 1915'te başlatmak da hangi vicdana sığar? 1774 ile 1915 arasında ne oldu? Bunun yanıtını bulmak ve bilmek zorundayız. “Ermeni Gailesi” denen Ermeni meselesi, 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'na dayanarak Rusya'nın Ortodoks Hıristiyanların, dolayısıyla Ermenilerin koruyucusu rolünü üstlenmesiyle başlamadı mı?
Erzurum'daki İngiliz Konsolosu Trotter “Hiç kuşku yok ki, (1877-1878) Rus işgali sırasında yerel polis teşkilatına alınan birçok Ermeni, fırsattan yararlanarak Müslümanlara eziyet etmişlerdir” demiyor mu? Bir zahmet edip Bilâl N. Şimşir'in belgelere dayalı “Ermeni Meselesi” (Bilgi Yayınevi, s. 54) okunmalı.

         1880 sonlarında başlayan kanlı Ermeni eylemleri, 1915'e kadar devam etmedi mi? Taşnak ve Hınçak'lar pek çok kan döküp pek çok insanın canına kıymadılar mı? (s. 66)
Rumeli'de isyanlar sonucu (ve Rusya sayesinde) Bulgar devletinin kurulmasını örnek alan Ermeni komitacıları Doğu Anadolu'yu kan gölüne çevirmedi mi?
Protestan misyonerlerin ABD'ye gönderdiği Ermeniler orada vatandaşlık hakkı kazandıktan sonra Anadolu'ya geri dönüp Ermeni çeteler oluşturmadılar mı?  Yakalandıklarında, ABD pasaportu taşıdıkları için cezalandırılmaktan kurtulmadılar mı?
         1 YILDA 25 AYAKLANMA
         Hınçak ve Taşnak komitacıları İstanbul'da sayısız suikast düzenlemediler mi? Sadece 1895 yılında 25 Ermeni ayaklanmasında binlerce insan öldürülmedi mi? Ermeniler Van'ı 80 bin insanın yok edildiği bir mezbahaya çevirmedi mi? Birinci Dünya Savaşı'nda Rus üniforması giyen Ermeniler Doğu Anadolu'da  hiç katliam yapmadılar mı? Diaspora bunları da öğrenmek, bilmek ve konuşmak zorunda. Sadece küçük bir bölümünü hatırlattığımız ihanet eylemleri hiç konuşulmadan Ermeni diasporasının hal ve gidişini anlamak mümkün mü? Bu da hangi vicdana sığar?”

         Bu soruyla bu yazıyı bitirelim. Hangi yurt sever bunu bilmeden Ermenici olabilir. Evet “tarihi tarihe bırakalım”, yoksa Yahudi - Arap sorunu gibi bitmeyen bir sorun olarak daha binlerce yıl sürecek yeni bir sorunu gelecek nesillere bırakırız.   

Devam edecek.

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 11.11.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder