30 Ekim 2010 Cumartesi

50 YAŞINI GEÇTİYSENİZ 1


Yaşınız 35’i geçti mi? Peki 50 yaşına erdiniz mi? Durun canım korkacak bir şey yok! Ne güzel işte! Sırtınızda kocaman bir heybe var demektir. Geçen zamanı nasıl geçirdiyseniz geçirdiniz. Kimsenin hesap sormaya hakkı olamaz. Onun hesabı mizanda tartılacağı gün verilecektir, burada değil. Ama yaşanan iyi kötü her ne ise bugün sizin için pırlanta değerinde. Artık engin görüşlü olduğunuzu tahmin etmek hiçte zor değil. Herkese akıl verdiğinize eminim. Aman ölçüyü kaçırmayın. Sonra size kim akıl verecek? Onun için bazen aklınızı kendinize saklayın, bakarsınız size de lazım olur.

Benim gibi 50 yaşını geçtiyseniz;

ENDİŞELENMEYİN, BÖBREK MAFYASI ARTIK SİZİNLE İLGİLENMİYOR.

Onun için her yere her saatte rahatça girip çıkabilirsiniz.

UÇAK KAÇIRMA OLAYLARINDA İLK SERBEST BIRAKILACAK REHİNE SİZSİNİZ.

Nede olsa yardım edilecekler sınıfına girdiniz.

Bütün bunlara rağmen yaşlılık şiirlerde bile hüznünü yüreklere kazıyor. Bakın 35 yaş şiirine..

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Bu mısraları hatırlamayan yoktur eminim. Biraz şiire meraklı iseniz bir yerden kulağınıza çalınmıştır. 1970’li yıllarda Hümeyra (günümüz gençleri onu, Gülse Bilse’nin yazıp oynadığı ‘Avrupa Yakası’ adlı komedi dizisinde rahmetli Gazanfer Özcan’ın eşi ve Gülse Bilse’yle Ata Demirer’in annesi rolündeki kadın oyuncu olarak tanıdı) bu şiiri bir Fransız melodisine söz olarak ekleyip söylemişti. Cahit Sıtkı Tarancı 35 yaşı ömrün yarısı saymış. Demek o zamanlarda insanlar 35 yaşından itibaren yaşlanmaya başlıyorlardı. Benim gibi Sakarya plakasına erenlere, yani 54 yaşında olanlara ne demeli?..

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Bu şiir, yaşlanma bunalımını güzel anlatan bir şiir. 54 yaşına gelince bunu daha iyi anlıyorsunuz. Orson Welles de (Türkçe okunuşuyla: Orson Vels) I Know What It is to Be Young (Türkçe okunuşuyla: “ay nav vat it iz tu bi yang”) adlı parçasıyla yaşlılığı bir gence anlatıyor. “Ben gençliğin ne olduğunu bilirim, ama sen yaşlılığı bilemezsin” diyor o gence. Nesa Ortopedi’nin sahibi, bizler gibi eski Yugoslavya’dan göç eden bir ailenin bireyi olan Necati bey, iki sene önce yaptırdığım uzun yürüme cihazının provası sırasında babaannesinin yaşlılık üzerine söylediği sözü söylemişti. Babaannesi şöyle dermiş: “Allah en zor şeyi, yaşlılığı en sona bırakmış.” Evet zor şeydir yaşlılık. Ama bakmayı bilene eğlencelidir de..

KİMSE SİZİN BİRYERLERE KAÇIP GİTMENİZİ BEKLEMEZ

Niye beklesin ki? Bacaklarınızın eski gücünde olmadığını herkes bilir. Onun için siz sadık bir bekçi olabilirsiniz.

AKŞAM SAAT 21:00 DE ARAYAN DOSTLARINIZ “UYANDIRDIM MI” DİYE SORACAKLARDIR

Erken yatmasanız da televizyon izlerken her gece koltukta uyukladığınızı biliyorlardır tabii, ondan soracaklar. Hele uzun kış gecelerinde..

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Gençlik yılları en uzak yıldızlardan bile uzak artık. O zamanlardan kalan birkaç eski resme baktıkça kendinizin eski güzelliğinize veya yakışıklılığınıza hayran hayran bakar, içinizden bu kimdi diye sorarsınız. Kendiniz bile tanıyamazsınız kendinizi. Başkalarına gösterdiğinizde başkaları sizi nasıl tanısın? Sonra iç geçirmeyle karışık giden gençliğinize hayıflanırsınız.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Geçen günkü yazımda okuduysanız hatırlarsınız; her tanıdığın ölümü yalnızlığın basamaklarıdır diye yazmıştım. Giderek daha çok yalnızlaştığınızı fark ediyor musunuz?

SİZİN İÇİN ARTIK HAYATTA DERS ALINACAK BİR ŞEY KALMAMIŞTIR

Sırtınızda kocaman heybe var artık boşuna demedim. Heybenizde bu derslerle doludur. Yeri ve sırası geldikçe siz istemeseniz de o heybeden dökülüverirler. Aman heybeden saçılanları herkese bol keseden, bıktıracak kadar dağıtmayın.

ÜZÜLMEYİN, ALDIĞINIZ HİÇBİR ŞEYİ ESKİTEMEYECEKSİNİZ

Sizin hangi eşyanız, hangi kullandığınız şey eskir bundan sonra. Zaten ömrünüz şunun şurasında ne kadar kaldı ki? Annem bilge kişiliklidir, o ömrünün kalan zamanını önceden bilircesine derki; “bu aldığım artık beni gömer.” Tıpkı akşam olunca güneşin ufuklara gömülmesi gibi.


DEVAM EDECEK

Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com

Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com


Yayın Tarihi: 25:10.10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder