20. yy imparatorlukların bittiği ulus devletlerin ve kapitalizmin yükseldiği, sonunda tek değer olarak kaldığı yüzyıl olmuştu.
Arada buna tepki olarak doğan ve tam olarak gelişemeden çöken komünizmi de saymak gerekir. Geçen yüzyıl Türk dünyası için pek iç açıcı şekilde bitmemişti. Yüzyılın başında kurulan komünizmle birlikte Kafkasya ve orta Asya’daki Türk ve Müslüman halk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve komünist Çin’e katılırken çöken Osmanlı imparatorluğunun yerine o zaman yeryüzündeki tek özgür Türk devleti olma özelliğini taşıyan Türkiye Cumhuriyeti büyük Atatürk’ün önderliğinde kurulmuştu. Cumhuriyetimiz; varlığını sürdürmenin ve kalkınmasını sağlamanın yolunun tarafsızlıktan geçtiğine inanılarak 1950 yılına kadar hiçbir devletin yörüngesine girmemişti.
1950 yılından sonra dünyanın kapitalizm ve komünizm olarak iki kutba ayrılması sonucu tarafsız kalamayacağımızı düşünerek kapitalist guruba katıldık. Bunda ölçü her zaman Yunanistan olmuştur. Yunanistan ne yaptıysa bizde onu yaptık. Yunanistan Avrupa Birliğine girmek için başvurunca bizde aynı yıl oraya da girmek için başvurduk. Böylelikle tarafsızlığımız bitmiş, tarafsızlığımız üstüne tam bağımsızlığımızda sona ermiş oldu. Buna rağmen çok uzun yıllar orta doğu politikalarından mümkün olduğunca tarafsız olmaya özen gösterdik. Orta doğu yani Arap ülkelerine uzaktan bakmayı yeğledik.
Ulusal ve laik devlet yapımız nedeniyle Arap ülkeleri de bizlere pek yakın durmadılar. Kıbrıs davamızda bizlere destek vermemelerinden bu bellidir. Ama şu haber gibi bir haberi de şimdiye kadar hiç okumamıştım: “Mısır’da ders kitapları artık Osmanlıyı ‘işgalci’ olarak tanıtacak.” Hilafeti aldığımız zamanlarda Mısır’da hüküm süren Memlük’ler Türk’tüler. Osmanlıya isyan bayrağı açan Kavala’lı Mehmet Ali paşada Türktü. Ama hiçbir zaman Osmanlı Türk varlığına işgalci dememişlerdi.
22 temmuz tarihinde çıkan bu habere göre Mısır’ın orta doğuda artan Türk etkisinden dolayı bu kararı aldığı söyleniyor. Biliyorsunuz başbakanımız Filistin konusunda doğrudan insiyatif almış, bunun üstüne Filistin Arapları başbakanımızın resimleriyle bayraklarımızı taşıyarak gösteriler yapmışlardı.
Habere göre; “El Düstur’a konuşan Mısırlı eğitim uzmanı Cemal Abdül Hadi, ders kitaplarındaki son değişikliğin, son zamanlarda Ortadoğu’da artan Türk etkisine duyulan tepkinin bir göstergesi olduğunu savunarak, “Mısır, Türkiye’nin Ortadoğu’da artan rolünden rahatsızlık duyuyor ve bu etki ile Osmanlı İmparatorluğu’nun oynadığı rol arasında özdeşlik kuruyor” demiş.
Gene bu habere göre işte bu yüzden; “Suudi Arabistan toprakları dışındaki İslami ilerleme için kullanılan ve aynı zamanda “İslamı yaymak ve ümmeti İslam bayrağı altında toplamak” anlamını da içeren “fetih” sözcüğünden vazgeçilerek, “başka ülke topraklarını ve insanlarını sömürme” ve “şiddet yoluyla ele geçirme” anlamlarını da içeren “işgal” sözcüğü kullanılmaya başlandı.”
Ben Osmanlının fütuhatına hep bu gözle baktım. Ayrıca toprak düzeni ve köleliği reddeden İslam inancı nedeniyle fetihler sonrası Osmanlı toplumunu tanıyan gayrı müslimler, serflikle Hıristiyanlığın bileşiminden kurtuluş yolu olarak İslamiyet’i, dolayısıyla Osmanlıyı görmüşlerdi. Boşnak ve Arnavutlar böylelikle İslamiyet’i seçtiler. Bu dediklerimi görmeniz için Kemal Tahir’in “Devlet ana’sını” okuyun derim.
Kemal Tahir bu romanında Anadolu’nun Osmanlı fütuhatına hazır olmasının nedeninin Osmanlı’da toprağın serflerin(**1) elinde olmamasından ve serflere bağlı toprak mülkiyetinin getirdiği bir köleleştirmenin Osmanlı anlayışında bulunmamasından kaynaklandığını belirtir. Ona göre Anadolu gayri müslim nüfusu bu nedenle Osmanlı egemenliğine karşı gelmemiş, hatta desteklemiştir.
Anadolu’yu, Balkan’ları idaresi altına aldıktan sonra İslamiyet’in kalbini de bünyesine katarak İslam dünyasının hamisi olan Osmanlı bunun karşılığını ne yazık ki ihanet olarak görmüştür. Bugün Mısır bu tavrıyla Arap milletinin belki doğrudan halkı değil ama yönetici sınıfının biz Türk’ler hakkındaki düşüncesini bir kez daha göstermiştir. Buradan da Osmanlıya geri dönüşü çağrıştıran politikalardan en çok Arapların rahatsız olacağı sunucunu çıkarabiliriz.
Son söz: AKP iktidarının “Yeni Osmanlıcı” politikaları sonucu “Mısırda artık işgalciyiz.”
(**1) Toprak ağalığı diyebileceğimiz bu düzen, krallardan bile güçlü derebeylerinin doğmasına neden olmuştu. Bu derebeyleri kendileri özel silahlı birliklere sahiplerdi. Hem birliklerinden hem kendine bağlı köylülerden devlete asker verirlerdi.
Yazışma Adresim: www.goleaydin@hotmail.com
Bütün yazılarım...: http://hayatintatlarivehayatindusundurdukler.blogspot.com
Yayın Tarihi: 06.10.10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder